Türkiye-İsrail ilişkilerinde yeni dönem

Türkiye-İsrail ilişkilerinde yeni dönem

Türkiye ile İsrail'in karşılıklı büyükelçilerini belirlemesinin ardından ilişkiler yeni bir döneme giriyor- İki ülke arasındaki 67 yıllık diplomatik ilişkilerde bazı iniş ve çıkışlar yaşandı- 1990’ların sonunda gelişen ilişkiler, İsrail’in Filistinlilere

Türkiye ve İsrail ilişkilerinde Mavi Marmara krizi sonrası izlenen normalleşme süreci, İsrail'in Ankara tarafından ilan edilen ön koşulları yerine getirmesiyle netice verdi. İki ülke, süreçteki son adımı atarak, altı yıl sonra karşılıklı atanacak büyükelçilerin isimlerini belirledi.

Türkiye, İsrail ile 67 yıldır sürdürdüğü temaslarını insan hakları ile bölge halkları ve ülkelerinin egemenlik haklarına saygı gösterilmesi çerçevesinde yürütmekten yana oldu. Ancak iki ülkenin ilişkilerinin inişli çıkışlı seyretmesi, büyük ölçüde İsrail’in Filistin’e yönelik eylemlerinden kaynaklandı. İsrail'in bölge ülkelerinin topraklarına yönelik ilhakı, Arap halklarına ve özellikle Filistinlilere yönelik hak ihlalleri Türkiye ile İsrail ilişkilerini zaman zaman donma noktasına getirirken, bazı dönemlerde ise iki ülke ortak askeri tatbikat ve ekonomik işbirliği yapacak düzeyde yakınlaştı.

Türkiye ile İsrail arasında 2010 yılında yaşanan Mavi Marmara krizinin ardından duran ilişkiler, 2013'te İsrail'in Türk halkından özür dilemesini takip eden normalleşme süreciyle canlandı.

İşte, Türkiye - İsrail ilişkilerinin 67 yıllı:

Türkiye, 14 Mayıs 1948'de ilan edilen İsrail devletini, 28 Mart 1949'da tanıyarak Tel Aviv yönetimini tanıyan ilk ülkelerden biri oldu.

Türkiye’nin İsrail nezdindeki diplomatik faaliyetleri 7 Ocak 1950’de elçilik olarak açılan Tel Aviv temsilciliğine ilk misyon şefinin atanmasıyla başladı.

Türkiye, Irak, İran, Pakistan ve İngiltere arasında 1955’te kurulan Bağdat Paktı’nın, İsrail tarafında endişeyle karşılanması Tel Aviv-Ankara hattına olumsuz yansıdı. Mısır’ın Süveyş Kanalı’nı millileştirmesi üzerine, Süveyş Kanalı’nda hisseleri bulunan İngiltere ve Fransa ile gizli görüşmeler yürüten İsrail’in, 29 Ekim 1956’da Mısır topraklarına asker çıkarmasını Türkiye protesto etti. 26 Kasım 1956’da ilişkiler maslahatgüzarlık seviyesine indirildi. Durumun eski haline dönmesi için 7 yıl geçti.

İsrail’in 1967’de Mısır’a ani saldırısıyla başlayan ve Doğu Kudüs’ü, Batı Şeria’yı, Sina Yarımadasını ve Suriye’deki Golan Tepeleri’ni işgal ettiği Altı Gün Savaşları’nda Ankara, Arap ülkelerinden yana tutum aldı. İsrail’in Golan ve Kudüs dahil işgal ettiği yerlerden çekilmesini istedi.

1970'lerde ikili ilişkilere soğukluk hakim oldu. Mescid-i Aksa'nın 1969'da kundaklanmasının ardından 1975'te BM Genel Kurulunda "Siyonizmin bir tür ırkçılık olduğu" yönündeki karar tasarısına Ankara'nın destek vermesi ve Filistin Kurtuluş Örgütü'nü tanımasına İsrail tepki gösterdi.

İkili ilişkiler, 1 Ocak 1980 itibariyle büyükelçilik seviyesine yükseltildi. 30 Temmuz 1980'de İsrail’in Doğu Kudüs’ü ilhak ve Kudüs’ü ebedi başkent ilan etmesi üzerine, Türkiye, Kudüs Konsolosluğunu kapatarak Tel Aviv'deki temsil seviyesini en alta indirdi.

1986'da maslahatgüzar düzeyine çıkarılan ilişkiler, bir yıl sonra başlayan Filistin intifadası ve ardından Türkiye'nin 15 Kasım 1988'de bağımsızlığını ilan eden Filistin Devleti'ni tanıması ile durgunluk dönemine girdi.

- İlişkilerde yeniden canlanma

Türkiye'nin 1989'da, İsrail'in BM'de temsilini yasaklayan karar tasarısına ret oyu vermesi ilişkilerde yumuşama sürecini başlattı.

Bu arada, Madrid Konferansıyla başlayan Ortadoğu Barış Süreciyle Arap-İsrail gerilimindeki tansiyon azalma eğilimine girdi. 1991'de Filistin ve İsrail, Ankara'daki temsilciliklerini büyükelçilik düzeyine yükseltti. Bunu Türkiye'nin Kudüs'teki başkonsolosluk faaliyetlerinin başlaması izledi.

Taraflar 1994'te güvenlik, 1996'da askeri alanda eğitim ve işbirliği anlaşması imzaladı. Savunma sanayinde işbirliği ve serbest ticaret anlaşmalarının ardından Türkiye, İsrail ve ABD donanmaları 1998'de Akdeniz’de ortak tatbikat düzenledi.

- Şaron'un barış karşıtı tutumu

1990'larda Ortadoğu barış süreciyle gelen havanın da etkisiyle gelişen Türkiye-İsrail münasebetleri, dönemin başbakanı Ariel Şaron'un barış karşıtı radikalizmi nedeniyle bozuldu. 2000 yılında Mescid-i Aksa'ya provokatif bir ziyaret yapan Şaron, İkinci İntifada'nın başlamasına neden oldu. Şaron'un Filistinlilere karşı oldukça sert bir politika izlemesi, Türkiye ile ilişkilerini de bozdu.

Beş yıl sonra ilişkilerin iyileştirilmesine yönelik adımlar atıldı. Dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ve Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan 4 ay arayla İsrail ve Filistin'i ziyaret etti.

İsrail'in 12 Temmuz 2006'da Lübnan'a ve 27 Aralık 2008'de Gazze Şeridi’ne saldırması, Türkiye'den büyük tepki aldı.

2009 yılı başında Davos’ta düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu’ndaki bir oturumda İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’in Gazze saldırılarını meşrulaştıran sözleri ve diplomatik sınırları ihlal eden davranışı karşısında dönemin Başbakanı Erdoğan, tepkisini gösterdi. Erdoğan'ın uluslararası kamuoyunda “one minute” çıkışı olarak hatırlanan tepkisi, Arap kamuoyu başta olmak üzere tüm dünyada yankı uyandırdı. Erdoğan, Peres’e “Sesinin benden çok yüksek çıkması bir suçluluk psikolojisinin gereğidir. Öldürmeye gelince siz öldürmeyi çok iyi bilirsiniz. Plajlardaki çocukları nasıl öldürdüğünüzü, nasıl vurduğunuzu çok iyi biliyorum.” sözleriyle verdiği karşılık ve “Davos benim için bitmiştir” diyerek oturumu terk etmesi, uzun süre gündemde kaldı.

2009 sonbaharı ve 2010 başlarında İsrail'in Türkiye'de yayınlanan bazı dizilerde kendisine düşmanlık yapıldığı gerekçesiyle Dışişleri Bakanlığına çağrılan Türk Büyükelçisini alçak koltukta oturtma nezaketsizliğinden ötürü iki ülke arasındaki tansiyon yeniden yükseldi.

- İsrail'in Mavi Marmara saldırısı

31 Mayıs 2010 tarihinde gerçekleşen Mavi Marmara katliamı ilişkilerdeki en büyük kırılma noktalarından oldu. İsrail, Gazze'ye yönelik ablukayı delmek üzere insani yardım götüren konvoya uluslararası sularda müdahale etti. Gemide 9 Türk vatandaşı katledildi. Ağır yaralanan 1 vatandaş da sonradan hayatını kaybetti.

Türkiye, Tel Aviv Büyükelçisini geri çekerken, İsrail’den derhal özür dilemesini, kurbanların ailelerine tazminat ödemesini ve Gazze’deki ablukayı kaldırmasını istedi.

İsrail’in adım atmaması üzerine Türkiye ilişkileri asgari seviyeye indirdi. Diplomatik temsili maslahatgüzar seviyesine düşürdü ve tüm askeri anlaşmaları askıya aldı.

- Normalleşme süreci

İsrail Başbakanı Netanyahu, 22 Mart 2013'te Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı telefonla aradı. Mavi Marmara katliamındaki can kayıpları ve yaralanmalardan ötürü İsrail adına Türk halkından özür diledi. Erdoğan, özrü Türk halkı adına kabul etti.

Türkiye-İsrail ikili ilişkilerinin normale dönmesi hakkındaki mutabakat 26 Haziran'da Roma'da sonuçlandırıldı.

İki ülke arasındaki uzlaşı metni, tarafların kendi merkezlerinde, eş zamanlı olarak ayrı ayrı imzalandı. Mutabakatı 28 Haziran'da Türkiye adına o dönem Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı olan Feridun Sinirlioğlu, İsrail adına ise Dışişleri Bakanlığı Genel Direktörü Dore Gold imzaladı.

Mutabakat metninin daha sonra İsrail kabinesi ile TBMM tarafından onaylanmasının ardından iki ülkenin karşılıklı büyükelçileri atama süreci başladı.

- Gazze'ye insani yardım

İki ülkenin mutabık kaldığı bir başka konu olan, Gazze’ye yönelik yaptırımların hafifletilmesi ve insani koşulların iyileştirilmesi kapsamında da, Türkiye ilk insani yardımı 1 Temmuz'da Mersin Limanı'ndan hareket eden "Lady Leyla" gemisiyle Gazze'ye ulaştırdı.

3 Temmuz'da İsrail'in Aşdod Limanı'na demir atan gemide pirinç, şeker ve un gibi temel gıda maddelerinin yanında giysi, ayakkabı ve çocuklar için oyuncaklardan oluşan yaklaşık 11 bin ton yardım malzemesi bulunuyordu.

- İsrail, Mavi Marmara tazminatını yatırdı

Türkiye ile İsrail arasında "Tazminata İlişkin Usul Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı", 20 Ağustos'ta TBMM Genel Kurulunda kabul edildi.

İsrail, üzerinde mutabık kalınan Mavi Marmara olayında yakınlarını kaybeden ailelere ödenecek 20 milyon dolarlık tazminatı eylülde Türkiye'ye gönderdi.

- Büyükelçilerin belirlenmesi

İsrail Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Emmanuel Nahson, dün Eitan Naeh'ın Ankara'ya büyükelçi olarak atandığını söyledi.

Türkiye ise Tel Aviv Büyükelçiliğine Başbakan Danışmanı Kemal Ökem'i görevlendirdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin İsrail'de temsil seviyesini büyükelçiliğe yükselttiğini "Sayın Başbakanımızın Dışişleri Danışmanı Kemal Ökem Beyi biz de İsrail'e büyükelçi olarak atıyoruz. Onlar da büyükelçilerini atadılar." sözleriyle duyurdu.

Diplomatik kaynaklar, İsrail Dışişleri Bakanlığı Atama Komisyonu kararının onaylanmasının ardından karşılıklı olarak agreman talebinde bulunulmasıyla, atama sürecinin her iki tarafta da ivedilikle sonuçlandırılmasının beklendiğini kaydetti.

Agremanlarının karşılıklı iletilmesinin ardından, büyükelçilerin görev yerlerine gitmeleriyle, ilişkiler 6 yıl sonra yeniden en üst seviyede devam edecek.

 

 


 

 

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :