Türkiye, Birinci Dünya Savaşı'nı gördü şimdi İkinci Dünya Savaşı'nda! Sahnede yine Suudi Ailesi ve İngiliz Kraliyet Ailesi var!

Türkiye, Birinci Dünya Savaşı'nı gördü şimdi İkinci Dünya Savaşı'nda! Sahnede yine Suudi Ailesi ve İngiliz Kraliyet Ailesi var!

Türkiye üzerinde oynanan oyunlar kendini güçlü gibi gösteren ve başkaca marka isimlerin arkasına sığınan kendini firavunlaştırmış kişilerin elinde başka bir hal alıyor ve oyun içinde oyunlar dönmeye devam ediyor.

Türkiye üzerinde oynanan oyunlar kendini güçlü gibi gösteren ve başkaca marka isimlerin arkasına sığınan kendini firavunlaştırmış kişilerin elinde başka bir hal alıyor ve oyun içinde oyunlar dönmeye devam ediyor.

Yazılı basının belli sınırlar içine gizlenmiş olması ve gazete satışlarının belirgin oranda düşmüş olması fırsatçıların önünü açıyor.

Türkiye üzerinde oyun oynamak isteyen ve kendini yabancı markaların arkasına saklamış bazı basın kuruluşları da ülke üzerindeki planlarını oldukça rahat güvenilir bir şekilde gerçekleştirme planları yapıyor.

Özellikle Türkiye'de son dönemlerde ortaya çıkan onlarca marka haber sitesinin Türkçe versiyonları da savaşın ne denli gizli sürdürüldüğünün önemli kanıtları arasında.

Türkiye'de şu ana kadar onlarca İngiliz, Amerikan, Rus ve birçok bu ülkelerin etiketini taşıyan yayınlar kimlere hizmet ediyor? Biliyor musunuz?

Bu yönde ilk atılımı Türkiye'nin dostu Katar, Al Jazeera Türk ismiyle başlattığı internet yayınıyla başladı. Bunu sırasıyla Sputnik takip etti.

Uçak düşürme olayının olduğu günlerde seviyesiz yakıştırmaları ve tahrik unsurları sebebiyle Rusya'nın Sputnik Türkçe sayfası engelleme almış ardından 15 Temmuz sonrası tekrar yayına başlamıştı.

Eleştirel ve bakış açısı getiren haberleriyle Sputnik, yayın politikası ve hızlı haber ağıyla ülke yararına işler yapmaya devam ediyor.

Al Jazeera ise Türkiye'de önemli birçok işe imza attı. Katarlı iş dünyasının Türkiye'yi tanımasında önemli roller üstlenen bu internet sitesi Türkiye'de reklam politikası gereği yayınına son vermek zorunda kalmıştı.

Amerikanın Sesi ismiyle karşımıza çıkan Amerika'nın Sesi, düzeyli bir yayın politikası tutturma uğraşında ancak ajans mantığında yoluna devam edip, elindeki gücü yayma uğraşında tercih sebebi olmayı bekleyen internet sitelerinden biri olarak görünüyor.

Bunun ardından İngiltere'nin en büyük gazetesi Independent'in Türkçe versiyonu içinse yukarıda söylediklerimizi söylemek mümkün görünmüyor.

Bu da İngiltere'nin Türkiye düşmanlığından ileri gelmiyor. İngiltere, Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı Devleti'nin zenginliğinden faydalanmadığı, kendi dilini ve kültürünü empoze etmek yerine adaleti götürdüğü Arap toplulukları kışkırtarak ilk olarak Osmanlı Devleti'ni bu topraklardan atarak işe başlamıştı.

Aynı İngilizler, bugün habercilik yaparak yine Osmanlı Devleti'nin mirasçısı Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni bu topraklardan atmanın planlarını yapıyor.

Geçtiğimiz hafta yayınladığımız makalede Suudi Ailesi üyesi veliaht Selman'ın Türkiye'ye karşı Arap gençlerin zihnini yıkadığını ve Türkiye'ye savaş halinde gayrimüslimlerden yardım almalarının caiz olduğunu anlatan bir makale yayınlamıştık.

Bugün de Türkiye'nin içinde bulunduğu durumu anlatan bir makaleyle karşınızdayız.

2002 yılında yapılan genel seçimler sonrasında Türkiye, tarihini yeniden yazacak bir liderle tanıştı. Adı Recep Tayyip Erdoğan.

Zaman ilerledikçe Türkiye'de ülke içinde önemli atılımlar oldu. Klasik ve toptan tabiriyle Türkiye, tarih yazdı.

Bu gelişmeler olurken Türkiye Cumhuriyeti, düşmanlarını ve dostlarını bir kez daha görmüş oldu.

Hızlı karar alınmasının önünü açan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle de düşmanlarının odak noktasına oturdu ancak kendi önünü de ardına kadar açmış oldu.

2013 yılına gelindiğinde ise The Ekonomist Dergisi kapağında Recep Tayyip Erdoğan'a sultan yakıştırması yapan kapağıyla okuyucusunun karşısına çıktı.

İngiltere Londra merkezli olan The Ekonomist Dergisi, o günlerden itibaren bu hareketi yaparak askere ve Türkiye içindeki sinir uçlarına mesaj göndererek darbe çağrısını dolaylı olarak yapmıştı.

Bu gelişmeler olurken 17 Aralık'ta Mevlana'nın ölüm yıldönümü olan Şeb-i Arus etkinlikleri için  Konya'da bulunan Recep Tayyip Erdoğan'ın A takımına yolsuzluk suçlamasıyla operasyon yapıldı.

Türkiye'nin en uzun günleri arasına giren operasyon görünümlü darbe girişiminden tam 8 gün sonra ikinci darbe girişimi yapıldı.

İngilizler ve Suudi Ailesi, o dönemde safını tamamen belirlemişti. Recep Tayyip Erdoğan'ı hedefe koyarak istediklerini yaptırma uğraşına giriştiler. Ancak başarısız oldular.

Suçlamaları ve yaptıkları da yanlarına kar kalmış oldu. Ayrıca başa çıkamayacakları bir düşmanla karşı karşıya olduklarını da görmüş oldular.

Bunun gibi birçok gizli ve gizemli operasyonu sürdürmek isteyen Suud Ailesi, son olarak Cemal Kaşıkçı cinayetiyle Türkiye'yi derin bir karanlığa itmek istedi. Ancak veliaht prensin bu emeli de boşa çıktı. Tüm dünya Kaşıkçı cinayetinin arkasında veliaht prensin olduğunu öğrendi.

Dışarıda bunlara yeltenen Suud Ailesi, içeride prenslerin darbe girişimiyle karşı karşıya kaldı. Tabi burada darbe girişimi adı altında Türkiye'yle büyük ilişkiler içinde olan ve Türkiye'yle çalışmaktan onur duyan prensleri devredışı bırakıp yine Türkiye'yi yalnızlaştırmak istediler.

Arap Dünyası'nda "bahar" olarak nitelendirilen ancak milyonlarca müslümanın ölümüyle sonuçlanan Arap Baharı'nın finansörü de Suud Ailesi olduğu da çok sonra ortaya çıktı.

Yahudi İsrail'le yoğun ilişkileri ortaya çıkan ve İslam dünyasının adeta nefret ettiği Suud Ailesi yalnız kalınca Müslümanların kanını dökmekten çekinmeyen Amerika ve İngilizler'le hatta İsrail'le önemli ilişkiler içine girdi.

Bu onlara nasıl bir sonuç doğuracağını hiç hesaplamasa da büyük otoriteler Suud Ailesi'nin sonunun geldiğini işaret ediyor.

Ortadoğu'da akan kanın baş sorumlusu olarak görülen Suud Ailesi, ABD'nin İran'ı vurması ve etkisiz hale gelmesi için iç isyanda büyük roller üstlenmişti.

Bunun yanı sıra Ortadoğu'nun en büyük güçlerinden biri olan Türkiye üzerinde ise Suud Ailesi'nin son kozu medya sektörü oldu.

İngilizler'in Independent Gazetesi. Ülkelerinin en büyük gazeteleri arasında. Daha önce The Ekonomist Dergisi'yle istediğini alamayan İngilizler, şimdi de Suud Ailesi üzerinden Independent Türkçe'yle rövanş derdine düşmüş durumda.

Geçtiğimiz günlerde Suudi Arabistan, Türkiye'nin en büyük ve Ortadoğu'nun en güvenilir haber ajanslarından biri olan ayrıca dünyanın en eski ajanslarından biri olan Anadolu Ajansı'nın ayrıca TRT'nin yayınına durdurma kararı vererek büyük bir skandala imza attı.

Basına ve reklam sektörüne uyguladığı sansürle tanınan Suudi Arabistan'da çıplak kadın görseli kullanmanın serbest olduğunu geçtiğimiz makalede sizlere aktarmıştık.

Düzeyli haberleriyle Ortadoğu'da gerçekleri yazmasıyla bilinen Anadolu Ajansı'na uygulanan sansüre ise tüm dünya yine seyirci kaldı.

Suud veliaht prensi Selman, geçtiğimiz ay içerisinde İngilizler'in Manchester United Kulübü'nü aldığını ilan etmişti. İngilizler'den ve tüm Avrupa'dan puan arayışına giren bölgede güçlü devlet görmek istemeyen Selman, yüzlerce milyarlık servetiyle Türkiye'ye diz çöktüremeyince basın yoluyla bunu deneme yoluna gitti.

Türkiye de onun bu hareketini gördü ve İngiliz'in arkasına sığınarak Independent sitesinin Türkçe yayınını durduğunu ilan etti.

Bu gelişmenin ardından da Independent, başka bir domainle Türkiye'de yayın yapmaya başladı.

Bu haber sitesinin yayınlarına ilgi ise oldukça yüksek. Bunun önemli sebebi de dev bir İngiliz markası olan Independent üzerinden Türkiye'de bir iç karışıklık yaratma fikri.

Türkiye'de muhalif basının bile bir seviyesi var. Ancak tutarsız ve bir kesimi mağdur gibi gösteren yayınlarıyla Independent üzerinde Türkiye nasıl bir yol izleyeceği ise merak konusu haline geldi.

Saf vatandaşı marka isimlerle ve Suud finansmanıyla kandırma fikrine girişen İngiliz Kraliyet Ailesi, vatandaşını bir kenara bırakıp dünyaya egemen olma fikrini nereye kadar taşıyabileceği ve başa çıkamadığı koronavirüsün İngiltere'de nasıl izler bırakacağı ise oldukça düşündürücü konumda.

 

Etiketler :