Türkeş tabutlukta nasıl işkence gördü?

Türkeş tabutlukta nasıl işkence gördü?

"...tabutluklar tabut gibi başlarında '2000 wattlık lambalar' yanan hücreler..."

Lale Şıvgın / Tercüman

 

Türkeş'le görüşmenin bedeli işkence odaları

 

CIA ajanı Ruzi Nazar'la Türkeş'i tanıştıran gazeteci-yazar Altemur Kılıç, işkenceden babası sayesinde kurtulmuş. Polis, Kılıç'ı korkutmak için işkence odalarını gezdirdi.

 

Türkiye'ye ilk kez 1954 yılında gelen CIA Türkiye İstasyon Şefi Ruzi Nazar, 1956'da ABD'ye gitti. Özbekistan asıllı Nazar'ı aynı yıl Washington'daki Türk Elçiliği'nde “Basın Ataşesi” olarak görev yapan Altemur Kılıç, telefonla aradı ve ricada bulundu: Türkiye'de aktif milliyetçi bir kişi olan Kurmay Binbaşı Alparslan Türkeş, vazife için Amerika'ya gelecek, sizi onunla görüştürmek istiyorum.

İşte, bu ricayla başlayan Türkeş-Nazar dostluğu, Türk tarihine önemli bir damga vurdu. 1959 yılında Türkiye'deki ABD Büyükelçiliği'ne “Diplomat” olarak atanan Nazar, 27 Mayıs 1960 tarihindeki “İlk askeri darbe”ye tanık oldu. Tanık olmaktan da öte, harekâtı yöneten Cemal Madanoğlu Paşa'nın Başbuğ'a yönelik suikast teşebbüsünü Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel'le görüşerek engelledi. Bu sebeple, Altemur Kılıç-Alparslan Türkeş yakınlığı çok önemlidir...

 

Rus ordusundan kaçıp ABD'ye sığınan Nazar'ı anlatımları ışığında şimdilerde Alanya'da yaşayan Altemur Kılıç ile görüştük. Kılıç, “Sır yılları” iyiden iyiye aydınlatacak açıklamalarda bulundu.

 

Gizli örgütünüze ne oldu?

 

Alparslan Türkeş ile ne zaman tanıştınız?

 

Ben Robert Kolej'de talebeydim. Babamın ile amcamın etkisiyle “Milliyetçi” ve “Turancı”ydım... Onlardan ilham alarak bu yola girdim. Amerikan Koleji'nin son sınıflarında “Bozkurt” diye bir mecmua vardı. Reha Oğuz Türkan çıkartıyordu. Sonradan kapatıldı. 1942 senesinde oraya yazılar yolamaya başladım. Nurullah Barıman'ın yayınladığı Bozkurt'a, Gökbörü dergisine de yazılar yolluyordum. Sonra da idare merkezlerine gitmeye başladım. Orada Üsteğmen Türkeş ile tanıştım ve aramızda hemen bir sıkı gönül bağı kuruldu. Dertleşiyorduk... Sonraları bana “Gizli örgütünüze ne oldu” diye takıldığı olurdu.

 

Başbuğ'a işkence yapmışlar

 

1944 senesinde İnönü'nün meşhur nutkuyla, Turancılar, Milliyetçiler toplandı ve tabutluğa sokuldular. Beni de bir gece polisler okuldan aldı ve Sansaryan Han'daki Polis Müdürlüğü'ne götürdüler. Ahmet Demir, isminde bir polis memuru vardı. Babamın da dostuymuş. Benim elimden tuttu ve en üst katta bir yere götürdü. Orada sıra sıra tabutluk denilen tabut kadar küçük, başlarında da “2000 wattlık lambalar” yanan hücreleri gösterdi. Anlaşılan rahmetli Türkeş ve Reha Oğuz Türkkan'a da işkence yapmışlar. Ahmet Demir bana “Bak bir daha bu yolda gidersen seni buraya sokarız” dedi. Sonra da hemen babama telefon etmiş. Bunun üzerine babam beni görünce, “Oğlum ben Turancıyım, Milliyetçiyim ama sen evvela okulunu bitir sonra devam edersin” dedi. Kızmadı ama okulumu bitirmemi istedi. Ama ben aynı yolda devam ettim. Mecmuaya Altemur Kılıç ismiyle yazamıyordum, başka bir isim uydurmuştum kendime... Osman Tespihçioğlu ismiyle devam ettim. Devlet memuriyetini de faal olarak sürdüremezdim...

 

Bayram hapishanede geçti

 

Altemur Kılıç, bir makalesinde o günleri şöyle özetliyor:

“19 Mayıs 1944'te Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün 'Turancılara ve Milliyetçilere' karşı şiddetli konuşmasından hemen sonra başlatılan “Cadı avı”nda, beni de herhalde Emniyet Birinci Şube memurları takip etmişler ve yazılarıma dayanarak “Örgüt üyesi” olduğuma hükmetmişler! İsmet Paşa'nın bu şedit konuşmasının, biri içeride diğeri dışarıda iki “Müsait ortamı” vardı. İçeride, solcular ve sağcılar arasında artan, 3 Mayıs'ta Ankara'da kanlı bir arbedeye dönüşen kavgalar... Bu olayda çoğunlukla sağcı, milliyetçi gençleri tutukladılar... '19 Mayıs Bayramı'nı hapishanede geçirdiler.”

 

Ruzi Nazarla nasıl tanıştım

 

Altemur Kılıç, Amerika'ya “Basın Müşaviri” olarak gittiği zaman Amerikalıların “Türk Dünyası”nın önemini fark etmediğini görmüş. Sözlerine “Pek alakadar değillerdi. Sovyet tehlikesine odaklanmışlardı. Oradaki Türk varlığının onlar için büyük bir koz olacağını anlamıyorlardı” diye başlayan Kılıç, gerisini şu ifadelerle getirdi:

 

“Amerika'da Ruzi Nazar ve Enver Altaylı ile tanıştım. Ruzi Bey ile bizi sanırım Enver Altaylı tanıştırdı. Türkeş NATO'nun 'Standing' adlı grubunda görevli olarak gelince ben de Türkeş'i Ruzi Nazar ile tanıştırdım. 'Sizi Türkeş ile tanıştırayım, biz aynı kafadayız' dedim. Sonra onlar da dost oldular. O sırada eski hocam vardı. CENTO'daydı. Biz onun kafasına işleyerek CENTO'da bir Türk Dünyası biriminin oluşmasına vesile olduk. Amerikalılar, bundan sonra bu konuyu bizim elimizden alıp, bize karşı kullanır hale geldiler. İşin acı tarafı da bu zaten. Biz Türk Dünyası'nı ihmal ettik. İnönü'ye karşı büyük hürmetim vardır ama dengeler politikası yüzünden Turancılığa önem vermedi, Türk dünyası ile ilgilenmedi. Biz bunu acısını Sovyetler dağıldıktan sonra çektik. Eğer önceden ilgilenmiş olsaydık, böyle olmazdı. Savaş bittikten sonra, Almanların hezimetinden sonra, bazı Azerbaycanlılar, huduttan Türkiye'ye kaçmaya çalışmışlar. Fakat hükümetin emriyle bunlar sokulmamışlar ve Kızıl Ordu bunları orada itlaf etmiş. Bu bana çok acı gelmişti.”

 

Orhun Abideleri'ni şifre sanmışlar

 

TÜRKLÜK sevdasıyla yanıp tutuşan Altemur Kılıç, Emniyet'le tanışma günü ilginç bir olay yaşamış. Dinleyelim:

“Bizim Orhun Abideleri var ya; polisler onu bulmuşlar ve şifre zannetmişler. Aylarca onu çözmeye çalışmışlar. Yani yanlış bir zihniyet vardı. Daha gülüncü ise şu... Rusya'ya saldıran Türk lejyonlarına katılmak için ben bir gece kaçmışım Edirne'ye kadar gitmişim. Şimdi nasıl kaçtığımı hatırlamıyorum ama böylesi bir milliyetçilik içindeydik o günlerde. Bizim gençliğimizin heyecanları böyleydi. Lale'ciğim inan bu heyecanlarım aynen devam ediyor. 19 yaşında Rober Koleji' son sınıfında 'İnsanlar niçin yaşar' adlı bir piyes yazdım. Kolejde bu piyesi sahnelerken kimler oynadı biliyor musun? Bülent Ecevit, Rahşan Ecevit, Şirin Devrim, Tunç Yalman, Ahmet İsman Ö Şimdi Alanya'da bazı gençler bunu yeniden canlandıracaklar. 18 Mart'ta sahneye koyacaklar. Ölmeden evvel bu benim için büyük bir gurur ve onur meselesi olacak. Babama ve Atatürk'e layık olmaya çalışıyorum. Ben 84 yaşımdayım ama elimden kılıcı bırakmadım.”

 

Kılıç Ali Paşa'nın oğlu

ATATÜRK'ÜN silah arkadaşı Kılıç Ali Paşa'nın oğlu olan Altemur Kılıç, 1924 yılında Ankara'da doğdu. İstanbul'da Robert Kolej'i bitirdi. New School for Social Research Siyasal Bilgiler'de okudu. Çeşitli gazetelerde “Muhabirlik”, “Yazarlık” ve “Yazı İşleri Müdürü” olarak görev yaptı. Washington ve Bonn'daki büyükelçilerde “Basın Müşavirliği”, iki kez “Basın Yayın Genel Müdürlüğü” görevinde bulundu. TRT'nin kurulması sürecinin başında bulundu. BM'nin Basın Bölümü'ndeki uzmanlıktan sonra da UNICEF'in Avrupa Bürosu Enformasyon Bölümü Müdürlüğü'nü yürüttü. Halen köşe yazarlığı yapan Altemur Kılıç, çeşitli kitaplar kaleme aldı. Şimdi Alanya'da yaşıyor