TBMM FETÖ'nün Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu

TBMM FETÖ'nün Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu

Eski Genelkurmay Başkanı OrgeneralBaşbuğ: (1)- "Türkiye 15 Temmuz gecesi bir felaketin eşiğinden döndü. Eğer onlar başarılı olsaydı, bugün Türkiye Cumhuriyeti'nin Anayasa'da yer alan temel niteliklerinden, ne demokrasi ne laik devlet sistemi ne hukuk devl

TBMM (AA) - Eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, Türkiye'nin 15 Temmuz gecesi bir felaketin eşiğinden döndüğünü belirterek, "Eğer onlar başarılı olsaydı, bugün Türkiye Cumhuriyetinin Anayasada yer alan temel niteliklerinden, ne demokrasi ne laik devlet sistemi ne hukuk devletinin zerresi ortada kalmazdı. Yaşanan olay, ciddi, vahim ve kapsamlıdır." dedi.

FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimini, darbelerin ve gizli oluşumların siyaset üzerindeki etkilerini araştırmak amacıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonu, eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ'u dinledi.

Komisyona bugüne kadar yazdığı 8 kitapla gelen Başbuğ, kitapları Meclis Kütüphanesi'ne vereceğini belirtti.

Orgeneral Başbuğ, konuşmasına, "Meclis'in manevi şahsiyetine karşı duyduğum saygı nedeniyle buradayım." sözleriyle başladı.

15 Temmuz öncesine ve sonrasına ilişkin görüşlerini kamuoyu önünde paylaşan bir kişi olduğunu vurgulayan Başbuğ, "Bugün yeni bir şey söyleyeceğimi tahmin etmiyorum ama Meclis'e duyduğum saygı ve görüşlerimin TBMM'nin kayıtlarına girmesini önemsediğim için buradayım." dedi.

Başbuğ, her zaman partiler üstü durumda olmaya özen gösterdiğini ifade ederek, "Partiler üstü demek, devlet adamlığı. Benim düşüncelerim, fikirlerim, değerlendirmelerim hiçbir bir zaman, ne bir partiyi yermeye ne de yüceltmeye yöneliktir." diye konuştu.

İlker Başbuğ, milletvekillerinden, soruları yöneltirken kendisinin partiler üstü durumda ve devlet adamı niteliğine sahip olduğunu unutmamalarını istedi.

General olduğu 2002-2010 (2008-2010 arası Genelkurmay Başkanlığı) yılları ile emekli olduktan sonra yaptığı açıklamalara konuşmasında yer veren Başbuğ, 25 Ocak 2010'da Genelkurmay Başkanı iken, "Geçmişte Türkiye'de elbette bazı olaylar yaşandı ama biz bugün artık bu olayların geçmişte kaldığını düşünüyoruz. Demokrasilerde en önemli husus iktidarların seçimlerle, demokratik yöntemlerle el değiştirmesidir." dediğini anımsattı.

- "Türkiye'de en açık tavır alan bürokrat, devlet adamı benim"

Başbuğ, o dönemlerde Fethullah Gülen cemaati, bugün ise FETÖ terör örgütü olarak, adlandırılan bu yapılanmaya ilişkin, Türkiye'de en açık tavır alan bürokrat, devlet adamının kendisinin olduğunu belirtti.

Ankara DGM'nin, geçmişte açılan davada, Fethullah Gülen hakkında verdiği kararın gerekçesinde, "Laik devlet yapısını değiştirerek, yerine din kurallarına dayalı devlet kurmak amacıyla yasadışı örgüt kurup, bu amaç doğrultusunda faaliyette bulunmak" ifadelerinin bulunduğu aktaran Başbuğ, 24 Eylül 2006'da yaptığı konuşmada da "Gülen'in dinsel eğilimleri kullanarak, sermaye biriktirdiğini, dernek ve vakıflar kurduğunu, eğitim alanına girdiğini ve sonrasında siyasete gireceğini" söylediğini anımsattı.

İlker Başbuğ, 2008 yılında, "Giderek güçlenen bazı cemaatler ekonomiyi yönlendirmeye, sosyo politik yaşamı biçimlendirmeye, dine bağlı bir yaşam tarzı oluşturmaya çalışmaktadır. Bu bir sosyal gerçektir, bu gerçek doğru analiz edildiği takdirde, bu oluşuma karşı alınacak tedbirlerin başarı şansı olabilir. Siz bu olayı, o yıllarda doğru teşhis edip doğru analiz etseydiniz bugün belki farklı noktada olabilirdik." diye konuştu.

Başbuğ, 14 Nisan 2009'da yaptığı konuşmada, cemaat yapılaşmasının nasıl doğduğu ile ilgili açıklamalarda bulunduğunu belirterek, "Yurt sorunu sosyal bir sorundur. Bu adamlar, bunu öğrenciler üzerinden çok iyi kullanarak, devleti ele geçirmeye yönelik terör örgütü noktasına geldiler, 1970'li yıllar, 50 yıllık bir süreç." dedi.

İlker Başbuğ, bu konuşmasını, "Bu tip bazı cemaatler hedeflerine ulaşmada kendileri için en büyük engel olarak TSK'yı görmektedirler. Bunun için de her fırsattan istifade ederek, TSK aleyhine faaliyette bulunmaktadırlar. Bu yapılanmalara karşı TSK'nın tepkisiz ve etkisiz kalacağını düşünmek büyük yanılgıdır. Tepkisiz kalmadık ama etkili olduk mu? O büyük bir soru." sözleriyle tamamladığını anlattı.

- "...çok kimse bu söylediklerimize kızdı"

Cemaate katılan herkesi suçlu olarak değerlendiremeyeceklerini kaydeden Başbuğ, "Bu cemaatin amacını bilmeden, komplolar içinde hiçbir rol almadan safiyane cemaat mensubu olan binlerce, milyonlarca insanımız olabilir. Bunlar ile cemaat içinde olup suça bulaşanları elbette ayırmamız lazım. Fethullah Gülen cemaati hakkında konuşmaya en çok hakkı olanlardan birisi benim. Çünkü biz bunları söylerken, çok kimse bu söylediklerimize kızdı, tenkit ettiler." değerlendirmesinde bulundu.

Eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ, 16 Temmuz günü ajanslara, "15 Temmuz gecesi Türkiye'nin yaşadığı en korkunç gecelerden birisidir, bu hareket demokrasiye karşıdır, yapanlar teröristtir, yapılanları lanetliyorum." açıklamasında bulunduğunu kaydetti.

Türkiye'nin 15 Temmuz gecesi, bir felaketin eşiğinden döndüğünü vurgulayan Başbuğ, "Eğer onlar başarılı olsaydı, bugün Türkiye Cumhuriyeti'nin anayasada yer alan temel niteliklerinden, ne demokrasi ne laik devlet sistemi ne hukuk devletinin zerresi ortada kalmazdı. Yaşanan olay, ciddi, vahim ve kapsamlıdır." ifadesini kullandı.

- "Darbe girişiminin oyun ya da diğer terimlerle değerlendirilmesi yanlış"

Darbe girişiminin oyun ya da diğer terimlerle değerlendirilmesinin yanlış olduğuna, 15 Temmuz darbe girişiminin başarısız olmasının tek bir nedene bağlanamayacağına işaret eden Başbuğ, "15 Temmuz darbe girişiminin başarılı olmamasının en büyük nedeni, TSK komuta kademesinin darbe girişimine karşı durması, darbe girişimine direnmesidir." dedi.

İlker Başbuğ, 15 Temmuz darbe girişimini FETÖ'nün silahlı bir darbe girişimi olarak isimlendirdiğini, bu girişimin Fetullah Gülen'in talimatı çerçevesinde gerçekleştirildiğine inandığını kaydetti.

15 Temmuz darbesinin geçmişteki askeri darbelerle aynı şekilde düşünülmemesi gerektiğine vurgu yapan Başbuğ, "27 Mayıs TSK'daki emir-komutanın dışında bir cuntanın gerçekleştirdiği darbedir. 15 Temmuz olayı da bir cunta ama bu cunta Gülen'den emir alıyor. Eski darbelerle 15 Temmuz'un aynı kaba konulmasının yanlış olduğunu ifade ediyorum. '15 Temmuz askeri darbedir' derseniz bu, TSK'ya büyük bir haksızlık olur, TSK'nın komutanları hayatlarını kaybetme pahasına bu darbeye direnmişlerdir." diye konuştu.

İlker Başbuğ, TSK'daki bu yapılanmanın nasıl oluştuğu ve neden tespit edilemediği noktasındaki görüşlerini de açıkladı.

Bu darbe girişiminin hazırlık süresi olduğunu ancak istihbarat birimlerinin bu hazırlık süresini tespit edemediğini vurgulayan Başbuğ, "Burada ciddi bir zaafiyet söz konusudur, esas üzerinde durulması gereken budur." dedi.

"TSK'ya sızmalar nasıl olmuştur ve neden tespit edilememiştir?" sorusunun sorulması gerektiğini belirten Başbuğ, bu konuyu değerlendirirken, "1992 öncesi ve sonrası" olarak bakılmasını istedi.

1992 yılında MİT Müsteşarlığına sivil bir kişinin getirildiğini anımsatarak, kurumdaki askeri kadroların sıfır noktasına getirilmesinin doğru olmadığını savunan Başbuğ, yasaya göre, Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Genelkurmay Başkanı'nın MİT Müsteşarı'ndan görev talep edebileceğini ve askerin MİT'ten uzaklaştırılması yanlışlığının 1992'de başladığını bildirdi.

2004 yılında Genelkurmay İkinci Başkanı iken, dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök'e, "MİT'in müsteşar yardımcılarından birisinin general seviyesinde asker olması gerektiğini" söylediğini anlatan Başbuğ, "Genelkurmay Başkanı 'uygundur' dedi. Hatta biz oraya kimi verebileceğimizi bile düşündük ve o kişiyi ayırdık ama bundan sonuç alamadık." diye konuştu.

"TSK'ya sızma, cunta oluşturma konusunda TSK'yı uyandıracak, ikaz edecek, bilgilendirecek ana unsur MİT'tir." diyen Başbuğ, konuşmasına şöyle devam etti:

"2002-2010 döneminde MİT'ten bize bir tek rapor gelmedi, 'TSK'da Ahmet, Mehmet, Hüseyin, Fetullah Gülen cemaatine mensuptur' diye tek bir rapor gelmedi. Başka raporlar geldi, en çok gelen Mehmet Kurdoğlu cemaati ile ilgili geldi. 2002-2010 döneminde TSK'dan MİT raporu olmadan hiçbir kimse atılmadı, uzaklaştırılan herkesin arkasında MİT raporu vardır, bu raporu dikkate aldık ve YAŞ kararıyla uzaklaştırdık."

İlker Başbuğ, TSK'da bulunan bir kişinin cemaat mensubu olup olmadığı konusunda karar verilebilmesi için somut bilgiler olması gerektiğine işaret ederek, Gülen cemaati ile ilgili bilgiler istediği dönemin MİT Müsteşarı Emre Taner'den, içinde basında yer alan bilgilerin bulunduğu, yaklaşık 100 sayfalık bir rapor geldiğini anlattı.

Başbuğ, raporda sadece, Gülen cemaati mensubu olduğu belirtilen, aralarında Ali Fuat Yılmazer'in de bulunduğu polislerin isimlerinin yer aldığını bildirdi.

(Sürecek)

AA

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :