Prof. Dr. Ali Akpınar

Prof. Dr. Ali Akpınar

SÜLEYMAN UĞUR HOCANIN ARDINDAN

İmam Hatip Yıllarında, Tefsîr ve Edebiyat derslerimize geldi. Neşeli olduğu kadar dolu dolu dersleriyle hala hatırımda. Divan edebiyatını bir meslek dersleri hocası olarak gayet iyi biliyor ve iyi anlatıyordu. Özellikle metinlerde geçen Arapça-Farsça ibareler hocanın ağzına yakışıyordu. Zira o zamanlar biz, Arapça-Farsça alt yapısı olmayan Edebiyat hocalarının bu konudaki yetersizliklerine tanık olmuştuk. Tefsîr dersleri de o zamanlar, şimdikine göre daha ciddi ve daha dolu dolu idi. Arapça metni doğru okuma, doğru tercüme etme ve ayetleri tefsir etme dersin olmazsa olmazı idi. Sınavlarda aşağıdaki metni harekeleyiniz, üç hareke yanlışı bir puan götürür şeklinde sorular olurdu. Şimdilerde metni şöyle yüzeysel anlayıp tercüme eden öğrenciye not verir olduk!

80’li İlahiyat yıllarında ondan ders almak üzere iki arkadaş müracaat etmiştik. O günün şartlarında Sahibata Yokuşundaki evinde bizleri kabul etti. Hafta içi her gün sabah-öğle arası Hocanın Evindeydik. Her gün çaylı pastalı dersler vardı Hocanın evinde. Pastalar da hazır değil, evde yapılıyordu. Hocam zahmet ediyorsunuz, utanıyoruz diyorduk ama kâr etmiyordu. Bir gün bari birkaç paket çay ve şeker götürelim dedik. Aldığımız poşeti bir şey söylemeden eve bırakıp gittik. Ertesi gün bize dedi ki: Bir daha böyle bir şey yapmayın, yoksa bozuşuruz! Ardından şunları anlattı bize:

Biz, Taş Caminin yakınlarında hocamızın oturduğu evin altında ders gören medrese talebeleriydik. Her gün hocamız bize hem ders verir, hem de evinden bizleri doyururdu. Yetmez bir de bize harçlık verirdi. Ben bugün sizlere harçlık veremiyorum,  bari bir çay ikram edeyim, bunu bana çok görmeyin.

Sarf.-Nahiv okuduk Hocayla. Sonra Emâlî isimli manzum Akaid risalesini şerhiyle okuduk. Kendisi ezberdi, bizim de ezberlememizi isterdi. Arapça beyitler okurdu. Özelllikle elğâz/bulmaca kabilinden nükteli cümleler söylerdi. Çağdaş Arapçası da iyiydi. Müncid isimli lüğatı çok kullanır, kitabın bütün inceliklerini bilirdi. Bir papazın başkanlığında komusyon tarafından hazırlanan lügatteki resimlerin nasıl bulunacağını, tabloların nasıl kullanılacağını, darb-ı mesellerle ilgili açıklamaları, Hicrî takvimi Miladi takvime çevirme tablosunun nasıl kullanılacağını hep bize göstermişti. Müncid’in A’lâm-Ansiklopedi bölümünde İslamî kavramlarla ilgili bazı eksik ve hatalı açıklamaların yer aldığını da ilk defa Süleyman Hoca’dan öğrenmiştik.

Onun hoş sohbet ve hazır cevap oluşu ile ilgili de şu hatırası da zikretmeye değer: Sabah erkenden Hoca İmam Hatip Lisesi Öğretmenler odasındadır. Bir grup öğretmen simit çayla sabah kahvaltısı yapmaktadırlar. Süleyman Hoca selam verip içeri girince, kahvaltı yapmadıysanız buyurun hocam derler. Hocanın cevabı hazırdır: Afiyet olsun, siz çay simitle dengeli besleniyorsunuz, bizse evde yengeli besleniyoruz.

Eskiler hep böyle hasbî ve hoş sohbet insanlardı. Herhangi bir karşılık beklemeden sırf Allah Rızası için iş yaparlardı. Hele bir de ilim irfan sahibi kimseler ise. Onlar ilmi, emanet olarak görürler ve o emaneti, sahibinin ölçüleri doğrultusunda muhafaza ederlerdi. İlmi, dünyevî amaçlar uğruna kullanarak onu örselemezlerdi. Geçen hafta Rahmet-i Rahman’a uğurladığımız Süleyman Hoca da hasbî insandı. İlim meraklısıydı ve ilim adamlarını severdi. Emekli olmasına rağmen okumaya devam ederdi. Yüce Rabbim ğani ğani rahmet eylesin!

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum