Zühre Yıldızı Şiirleriyle Saliha Değirmenci Yavaş

Hasan Ukdem

Şiirin ham maddesi duygudur, sonra kelimelerle ete kemiğe bürünür. Ancak yine de şiiri tarif etmek, tam manasıyla şerh etmek mümkün değildir, çünkü şiir de duygular gibi zamana, duruma, hatta bulunulan yere göre değişkenlik gösterir. Şair ise bu hallerin insanı olduğu için kah mutedil kah hercai hallerle yaşar. Şairi tarif etmek de, şiiri tarif etmek gibi mümkün değildir. Bu gün sizlere bir şair, daha doğrusu bir şaire tanıtmak istiyorum. Saliha Değirmenci Yavaş. Kendine has üslubu, hayal dünyası ve anlatım gücü olan bir şaire. Toplumsal olaylar, köy hayatından kesitler ve aşk üzerine yazdığı, söylediği şiirler, gerçekten okunmaya değer eserler.

Şimdi sizlere Saliha Değirmenci Yavaş hanımefendiyi kendi kaleminden tanıtmak vakti.

Konya'nın Beyşehir ilçesi Yenidoğan Mahallesi'nde altı çocuktan beşincisi olarak dünyaya geldim. İlkokulu ve kuran kursu eğitimimi Yenidoğan'da aldım. On yedi yaşında evlendim . Birisi kız üç evlat emanet etti Rabbim bana. Kendi çabalarımla dışarıdan orta öğretimimi tamamladım ve liseye devam ediyorum. Ben İlkokula başlamadan önce bana okuma yazma öğreten Yenidoğan'da '' Çoban Bekir '' diye anılan babamın bana ''Zühre'm Çoban Yıldız'ım'' demesiyle eserlerimin çoğunda Zühre'm mahlasını kullandım .Hece ölçüsünde yazdığım Bin altı yüzü aşkın şiirim vardır. Bunların birçoğu bestelenmiştir. Şiir yazarken ''bir şiirim daha olsun '' diye düşündüğümü hiç hatırlamıyorum. Bunların hepsi, her mısrası, her kelimesi bağrımı kanatarak kendiliğinden döküldü. Bir eserimde: '' Şiir şu bağrımı yarıp geliyor ''demiştim. Şiir denilince ilk aklıma gelen ''çile ''dir. Çile çekmeyenlerin yazdığı şiir bana göre yapaydır. Toprak kokusunu bilmeyen veya elinde nasırı olmayan toprağı , çapayı kaleme alamaz. Bu simitçinin eczacılık yapmaya çalışması gibi olur. Nasıl Hz Yusuf kuyuya atılmadan evveli ve sonrası çile çekmeseydi babasının kucağında şımartılan bir çocuk olarak anılacak, Mısır'a Sultân olamayacaktı. Çile de Şair'i gerçek Şair yapar. Şiir özlemdir ''Ey dost ! Selamına muhtacım su gibi ekmek gibi Yokluğun suçsuz yere mahpusu çekmek gibi'' Bazen nasihattir şiir ''Arif konuşurken susup dinlenir Nasihat cevherdir huyun şenlenir Sabaha bu günün yine dünlenir Bu döngü ecelle boşlanır oğul '' Şiir sessiz çığlıktır. ''Ağzımda çalıyla bir yuva kurdum Yuvamın üstünde dolandım durdum Kanat çırpa çırpa gayrı yoruldum Bir avcı okuyla vurulmaz mıyım'' Allah'ın yarattığı her şeyin ayrıntısını görebilmektir şiir. ''Rahmet ile alır toprak tavını Koşar da yakalar aslan avını Çıkarır üstünden yılan kavını Giydirir yeniden deriyi Allah'' Aşktır sevdadır şiir . ''Açıp baksan bağrımdaki çıbanı Sarıp eyi edemedim neyleyim Gönlüm koyun oldu bende çobanı Bir koyunu güdemedim neyleyim'' Şiir gönül işidir . Her eline kalem alan şair olamaz. Şair olmanın bir bedeli vardır. ''Bülbülün kurumuş gülü bağı da Teselliye gittim Zair dediler Dertlerimi bir bir döktüm kağıda Okuyanlar bana Şair dediler'' Gâhı sitem gâhı serzeniş gâhı da öfkedir şiir Elektrik geldi ay garip kaldı Silah ele geçti yay garip kaldı Kadın hakkı dedik bey garip kaldı Gelin çay vermeye üşenir oldu Cenabı Hâk dilime kalemime Hakkı söyletsin doğruyu söyletsin güzeli söyletsin . Sonradan pişman olacağım bir cümle bile kurmama izin vermesin. Omuzlar üzerinde son yolculuğuma giderken kalanlara faydalı cümleler bırakıp gitmemi nasip etsin.

Evet şairemiz kendini böyle anlatıyor. Tabi tevazudan olsa gerek romancı yönünü anlatmamış, Yavaş'ın yayınlanmış ve yayınlanmamış romanları da mevcut. Ama ağırlıklı olarak şiire veriyor mesaisini.

Benim en çok dikkatimi ise köyün eski ve yeni hallerini anlatan şiirleri çekiyor şairemizin. Köy hayatının o renkli akışı, tarım aletlerinin isim isim mısralaşması ve köpeğin, eşeğin, tavuklarla horozun şiir hali... Hepsi Saliha hanımın kaleminde yeniden canlanır gözümüzde. Toplumu gözlemi ve muhasebe gücü de gerçekten harikadır.

Sizlere son olarak Saliha Değirmenci Yavaş'ın bir şiirini sunmak istiyorum. Sevgiyle kalın.

YAŞLANDIĞINDA

Hey gidi günler hey deyip yanarsın 

Yürümek güç olur yaşlandığında 

Bastonu vefalı bir dost sanırsın 

Ayağın üç olur yaşlandığında

 

Her yerin buruşur kanın çekilir 

Saçların ağarır belin bükülür 

Ağzında dişlerin bir bir dökülür 

Karnın hep aç olur yaşlandığında

 

Yiyemezsin her şey yerinde çürür 

Evin duvarları üstüne yürür 

Üç yaşında çocuk bile hor görür 

Kuzular koç olur yaşlandığında

 

Yanından kaçarlar sen yemek yerken 

Kimse kulak asmaz bir şeyler derken 

Sessiz dinlersin el sohbet ederken 

Varlığın hiç olur yaşlandığında

 

Eğer hayırsızsa oğlun ve kızın 

Zühre'm der ki dinmez bağrında sızın 

Ok olur ağzından çıkan her sözün 

Ne dersen suç olur yaşlandığında

Yorum Yap
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.