Tek tek bir anlam ifade eden kavramlar sadece bir olguyu tanımlar. Oysa beraberliği ve tamamlayıcılığı açıklayan parçalar birleşince bir bütünlük ortaya çıkar. Bu bütünlük neyi ifade eder diye düşündüğümüzde, kimliğimizi, gücümüzü, duruşumuzu, irademizi ve iktidarımızı ortaya koyar. Parçalanmışlık ve uyumsuzluk ise başarısızlığı, huzursuzluğu, dağınıklığı, iradesiz kimlikleri ve toplumları ortaya sürer.
Gelin şimdi günümüz insanlığının zihin, beden ve ruh bütünlük yapısına göz atalım. Son yüzyıla baktığımızda, şerrin temsilcisi zihin, beden ve ruh yapısına sahip bir gücü görürüz. Emperyalist Batı medeniyetinin dayattığı şeytani gücü elinde bulunduran bir insanlık… Çağın zulüm ve sömürü düzeninin hâkimiyetinde olmasında İslâm toplumlarının parçalanmışlığının rolü inkâr edilemez. Eğer İslâm toplumları bütünlüklerini koruyabilmiş olsaydı, 20. yüzyıl bir zulüm çağı olmayacaktı.
İslâm coğrafyasındaki güce göre konum kapma telaşındaki korkakların çokluğu, Gazze’de Siyonist çetelerin ekmeğine yağ sürmektedir. İslâm ülkelerindeki zayıf, karakter yoksunu, kimliksizlerin ihaneti küresel Siyonist soykırımın azgınlaşmasını artırmaya devam etmektedir.
Buradan gözümüzü başka bir noktaya çevirelim. 21. yüzyılda “Yeni Bir Dünya” düzeninin kurulması aşamasına geçildiğini düşünüyorum. Bu yüzyılda bir zulüm çağının bitirilmesine geç kalındığı konusunda ulus halklarının aklı hemfikirdir. Zulüm çağı hızla sona erdirilmelidir. Öncelikle İslâm ülkeleri ve toplumları, millet olarak zihin, beden ve ruh bütünlüğünü sağlamak mecburiyetindedir; bunu ancak böyle başarabilirler. Bu kesin ve inkârı mümkün olmayan bir gerçektir.
Hemen şunu ifade etmemiz gerekiyor: “Zihin, beden ve ruh” bütünlüğünün şifresi inancımızdır; yani Müslümanlığımızdır. Kardeşlik bütünlüğü, zihin, beden ve ruhumuzun bir sistem olarak birbirleriyle aşk ile uyumlu çalışmasından geçer. Zihin bedenle, beden ruhla, ruh ise hem zihin hem de bedenle hemhal olmadığında ortaya zulme rıza gösteren bir kimlik çıkar.
Öyle ki İslâm toplumlarında ülkesinin ve ecdadının büyüklüğünü, gücünü idrak edemeyen kuş beyinlilerin çokluğu dünyayı zulme gark ediyor. Kafalarına küresel sömürü yapay zekâ çipi takılmış, kendini ve düşüncesini onun kontrolünde yaşayan düşüncesizlerin toplumuna dönüşmüş iradesizler… Kendi aklına, devletine, milletine ve kardeşliğine haksızlık yapan, yanlış yolda olanlar acilen kendi ecdadının yoluna, medeniyetine dönüş yapmak zorundadır.
Bu nasıl olacak deniliyorsa, zihin, beden ve ruhumuzun ecdadın izinde yürümesinden geçer. Yani örnek alınacak bir ecdat medeniyeti var. Daha ne arıyor küçük beyinler, anlamak mümkün değil. Küçük düşünmenin ve hedefsiz yaşamanın anlamı nedir? Bu kafa yapısındaki kimliksizleri çözmek gerçekten çok zor.
Yapılması gereken basit: Aynı hedef üzerinde kuvvetli bir uyum enerjisi ve sağlam bir irade ile çalışmak. Mazlum ve mağdur coğrafyaların umudu olan bir millet ve devlet olarak Türk milleti vakit geçirmeden yükseliş trendine girmelidir. Bu, İslâm’ın sancaktarı olan bu ülkenin evlatları olarak yeniden zihin, beden ve ruh bütünlüğünde dirilişe geçmemizle mümkün olacaktır.
Göreceksiniz ki bu dirilişi bekleyen Gazze’li, Doğu Türkistanlı, Sudanlı, Arakanlı, Keşmirli ve mazlum coğrafyalarda soykırıma ve zulme uğrayan mazlumların da dirilişine ve zaferine vesile olacaktır. Göreceksiniz ki bu diriliş, zulüm medeniyetinin küresel şeytanlarının, İsrail’in Siyonist terörünün çöküşüne ve mağlubiyetine vesile olacaktır. İnsanlık, “Hakikat Medeniyeti” ile çağın huzur ve adaletle yaşanılan bir çağa dönüştüğüne şahit olacaktır.
Bu güç ve irade, Müslümanın bütünleşmiş zihin, beden ve ruhunun dirilişinde saklıdır. Vesselam…