Yılın Gafı, Yılın Lafı, Yılın Safı

yazar-28

Keşke olmasaydı. Aslında yazının başlığını böyle yazayım dedim. Ama internette geçen haber beni şaşırttı. Lan denen vatandaş “Ben de başbakana karşı pek saygılı davranmadım her halde” demiş. Her ne kadar masaya dayanarak söylenen sözler pek insanları ikna etmedi ise de, açıklama açıklamadır. Bunun üzerine o kadar reklamdan sonra başlık her halde böyle olmalı diye düşündüm.

 

Sezar hızlı adımlarla senatoya gitmektedir. Belli ki acelesi var. Bir kadın yolunu keser. Sezar der, sana bir diyeceğim var. Dur hele. Sezar kadın der, işim acele. Ne söyleyeceksen söyle, seni dinleyecek az zamanım var. Kadının cevabı tarihidir. Beni dinleyeceksin. Dinlemeyeceksen, Sezar olmayacaktın o zaman.

 

Son zamanlarda halkının ağzı ile konuştuğunu söyleyen Sayın başbakanın ağzından kaçan bir “lan” iyi giden işleri bozdu. Baksanıza borsa kaç gündür düşüşte. Üstelik bu kelimenin arkasından gelen “Ananı da al, babanı da al git buradan” lafı hiç de iyi olmadı. Halkımız üç nokta lafını pek kullanmıyordu, bunu Başbakan sayesinde öğrendik amma, ana ile ilgili sözlere her zaman hassas davranmış ve tepkisini de en sert şekilde göstermiştir.

 

Bu Başbakanın ilk gafı değil. Her ne kadar kendi bakanlarına olayı anlatırken “Ne olduğunu anlamak için gittiğimde vatandaşın tavrına sinirlendim ve fevri davrandım” diyerek özrünü beyan etse de sen Sezar’sın. Sinirlenmek olmaz. Üslubuna dikkat edeceksin. Elin ağzı torba, kalemi de kırık olmadığından, hem konuşur hem yazar.

 

Rahmetli Özal bir kez “ alışırlar ” demişti. O günleri hatırlayın, tişörtlere marka oldu. Aslında bunlar meclis aritmetiğinden kaynaklanıyor. Sayısı artan lider kendini her yerde parti grubunda zannediyor. Her şeyi söylemek hakkı var sanıyor. İktidara gelince bir daha gitmem sanıyor. İhsan Sabri Çağlayangil’in bir sözüne kızıp “Ne de olsa Bursalı” demişti. Başbakanın İzmir’le ilgili imasını yazmayacağım. Düzeltene kadar neler çekti. Küçük Turgut’u hatırlatmak istemem. Demirel “Verdimse ben verdim” dedi. Olayların boyutunu hatırlayın verdim dediği kişi utancından intihar etti.

 

Şimdi başbakanın gafları sadece bu lan ile sınırlı değil. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Uşak'ta kırdığı bir pot, gündemin yoğunluğundan "güm"e gitti.. Başbakan'ın katıldığı bir toplantıda bir vatandaşımız, "Satılık Böbrek" yazılı bir pankart açıyor. Sayın Başbakan da bu vatandaşımıza dönüp, "Kusura bakma hemşerim, burası sakatatçı dükkânı değil" diyor... Bu gaf lan lafını rahmetle aratıyor. (Mayıs 2005)

 

En önemlisi de alt–üst kimlik tartışması idi. Türk Olmayı En Büyük Şeref ve Şan sayan bir ülkede Türk olmak da araya kaynadı. Çok yazıldı, ama fazla etkili olunmuş gibi durmuyor. Bir yerlere mesaj için olsa gerek, gündemi değiştirmek için türban, olmuyor, meslek liselerini kaşıyıp duruyor. Pantolon olmayınca gömlek verelim hesabına benziyor. Katolik rahibin ölümünün mal varlığı tartışmalarını nasıl unutturduğunu hatırlayın..

 

Bu iktidarın en önemli gafı da Maliye bakanından geldi. Diğer bakanların gaflarını yazacak olsak gazetede yer kalmaz. Şöyle seçme ve etkili olanlardan olsun diyorum. “”Bir parti başkanının bankada trilyonluk hesabı var dedi. Gerçekten de öyle çıktı. Ama bir farkla. O Genel Başkan meğerse kendi partisinin genel başkanıymış. Bütün parti başkanları mal beyanında bulundu. Başbakan internet sitesinden açıklama yaptı. Kimse de inanmadı. Çünkü mal varlığında Sezen Aksu’yu hatırlatan “Bir evim (pardon kedim) bile yok” şarkısı az daha yeniden popüler olacaktı. Kendi kalesine öyle bir gol attı ki, sesi stadın duvarlarını aştı.

 

“Ofer’le görüşmedimdi, görüştümdü” lafı az gaf değildi. Üstelik Ofer en büyük ihalelerden birini Galataport’u almıştı. Maliye Bakanı bir gün önce Bakanlıkta sabaha kadar görüşüyor sonra da “Babalar gibi satarım” diyordu. Başbakan ise hiç görüşmedim noktasından Davos’ta görüşmeye kadar bir sürü gaftan sonra kabul ediyordu. Allah’tan ihale iptal oldu da çok hikaye dinlemekten kurtulduk. Tabii muhalefeti de “yahu siz hiç koyun güttünüz mü ?” diyerek, iki koyun gütmemekle suçlaması da böylece havada kaldı. (Ekim 2005)

 

Ekim ayı bayağı gaflarla geçti. Cevahir İş Merkezini açılışında muhalefete hitaben “bunların dünyadan haberi yok. Bekara karı boşamak kolay” diyerek halkımızın Türkçesini ne kadar iyi bildiğini bir kez daha belgelemiş oldu.

 

Bu ülkenin tarihinde gelmiş geçmiş dönemde en az eleştirilen Başbakan Tayyip Bey. Öyle olmasına rağmen en ufak olay karşısında giderek daha sık parlaması acaba Ankara’da anlatılmayan bir şeyler mi oluyor sorusunu akla getiriyor. Acaba Cumhurbaşkanlığı seçiminde bir sorun mu ortaya çıktı. Geçen yıl tüm gelirlerin toplamı ithalatı karşılayamadı. Ekonomik balayı bitiyor. Ondan mı? Kamuoyu araştırmaları partiyi düşüşte mi gösteriyor? Meclis grubunda konuşan milletvekili soluğu salonu terke etmekte alıyor. Çünkü başkanları en nazik şekliyle “Terbiyesizlik etme” diyor. Havanın tadı değişti ondan mı? Allah’tan hayırlısı. İnsanın aklına her şey geliyor. Ama hep kötü şeyler.

 

Bu AKP bu kadar başarısızlığa rağmen bir konuda çok başarılı. Gündemi istediği gibi değiştiriyor. Çok konuşulacak derken Hamas Türkiye’ye geliyor. İşte sana yeni bir gündem maddesi. Mart ayında olay çok olduğundan bu kadar uçuk hareketler olmayacak mutlaka...

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.