YAVRU VATAN KIBRIS’DA İDİK

Prof. Dr. Ali Akpınar

 

Rabbimizin, yeryüzünde gezin dolaşın da öncekilerin akıbetini görün, emri doğrultusunda, bir grup öğrencimizle birlikte Kıbrıs’ımıza gittik. Zorlu bir deniz yolculuğundan sonra Girne’ye vasıl olduk. Girne, Gazi Mağuso, Lefkoşe ve Dipkarpaz bölgesini gezme imkanı bulduk. Dört gün süren bu bereketli gezimiz boyunca yapabildiğimiz gözlemlerimizden bir kısmını sizlerle paylaşmayı uygun bulduk.

Bir kere şunu söyleyelim ki Kıbrıs, sandığımız gibi küçük bir ada değil. Kıbrıs, Sicilya ve Sardinyadan sonra Akdeniz’in üçüncü büyük adasıdır. Özellikle bugün bizim elimizde bulunan Kuzey Kıbrıs, geniş ve münbit arazileri olan bir güzel bölge. Tarih boyunca pek çok medeniyetin mührünü burada görmek mümkün. Adanın çeşitli yerlerindeki tarihi kalıntılarda, müzelerde Mısır, Fenike, Pers, Roma, Bizans, Venedik, Arap ve Osmanlı medeniyetlerinin izlerine rastlayabilirsiniz. Bu, adanın son derece stratejik bir yer olduğunun, sakinlerini besleyip doyurduğunun açık bir göstergesidir.

Sözgelimi bizim kaldığımız Dipkarpaz beldesi, belediyelik şirin bir yer. Sadece burada 14 kilise bulunmaktadır. Bunların dördü büyük kilise olup, bölgede bulunan Hıristiyanlar her hafta birinde toplanıp ayinlerini yapmakta imişler. Sahilin en güzel yer ve tepelerinde irili ufaklı kiliselere rastlamak mümkün. Hemen her köyden yükselen minareleriyle tevhidi haykıran camilerimiz de adaya vurulmuş İslam simgesinin görüntüleri olarak geçenleri selamlamakta. Adada bu kadar çok mabedin yer alması, nimetler yurdundan Yüce Yaratıcıya daha fazla şükür ve kulluk edilmesinin gereğini haykırmaktadır. Elbette öyle de olmalı, nimetleriyle şımarmadan sahibine kulluk ve dua ihmal edilmemeli. Bugün Türk bölgesinde yaşayan bir avuç Rum, aksatmadan ayinlerini sürdürürken; Müslümanlar olara bizler de dinimizin kıymetin bilmeli ve bizi biz yapan değerlerimize sahip çıkarak onları en güzel şekilde yaşatmalıyız.

Kıbrıs ilk kez Hz. Osman döneminde (m.647) Müslümanların eline geçmiş, 1570 yılında II. Sultan Selim zamanında yeniden fethedilerek Osmanlı hâkimiyetine girmiştir. O dönemde Kıbrıs’a gelen ve orada şehid düşen Peygamberimizin Halası, Hala Sultan’ın kabri maalesef Rum bölgesinde kalmış. Ancak Girne’de sahabîlerden şehid düşenlerin türbesi, Hz. Ömer Türbesi olarak ziyaret edilmektedir. Sahilin kenarında bu yer altı dünyasının sakinleri Kıbrıs’ın İslam beldesi olduğunu haykırmakta ve adeta manen nöbet tutmaktadırlar.

Her bir yeri cennet bahçelerinden bir bahçe görünümündedir Kıbrıs’ın. Denizin bütün renk tonlarıyla eşsiz görünüşü, beş parmak dağlarının onurlu duruşu, horoz seslerine karışan kuş ve bülbül sesleri, enva i çeşit çiçek,  ot ve ağacın boy attığı yeşillikler ve onların arasında dolaşan envai çeşit hayvanattan oluşan eşsiz bir tablo.

Gezimizde adaya Türkiye’mizin farklı bölgelerinden gelen insanımızın adaya taşıdıkları farklı kültürel zenginlikleri fark edebilirsiniz. Ekmek ve yemek çeşitlerinden, ekim dikim işlerine varıncaya dek. Bunları görünce, iyi ki adaya gelmişler ve Türk kültürünün farklı tonlarını adaya işlemişler diyoruz, bu fedakar kardeşlerimiz için.

Adanın en güzel yerlerine dikilen Türk ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Bayrakları, iki bayrak tek yürek ve tek millet gerçeğini simgelemekte. Tabi ki bu yerli Kıbrıslılarla, adaya Andolu’dan gelen Türklerin kaynaşması ve yekvücut olması ile daha bir anlamlı hale gelmelidir. Gerçekten Kıbrıs yerlisi olan kardeşlerimiz, sahabe başta olmak üzere ecdadımızın bu aziz hatırasına en zorlu zamanlarda sahip çıkmakla büyük bir vefa örneği göstermişler. Anadolu’dan gelen Türkler de en zorlu zamanlarda adaya gelip oraya yerleşmekle büyük fedakârlık örneği sunmuşlar. Bu vefakâr ve fedakâr insanların daha sıcak bir kaynaşma ile adanın geleceğini sağlam bağlarla ince ince dokumaları gerekmektedir. Bu insanlar, kendilerini misafir gibi hissetmeden, bulundukları yeri sahiplenip en güzel şekilde imar etmelidirler.

Öte yandan gezimiz boyunca Kıbrıs’ı ayakta tutacak en önemli harcın din ve mukaddes değerler olduğunu bir kez daha gördük. Ne yazık ki bazı yetkililerin dinî değerlerden korkup ürktükleri de bize anlatıldı. Oysa yetkililerimiz doğru dini bilgilerle tanışıp din fobisini üzerlerinden atmalı ve genç kuşakların, değerlerine bağlı gençler olarak yetişmelerine özel göstermelidir. Kumar, fuhuş, uyuşturucu ve Rum tehlikesine karşı en etkili güç din ve dinî değerlerin yaşatılmasıdır. Nitekim şehidlikleri bize anlatan askerlerimizin sözlerinde, şehidliklerde yazılı yazı ve resimlerde, şehidliklerde yaşadığımız duygu dolu dakikalarda bunu yakinen hissettik. Bunun için Kıbrıs’a İlahiyat Fakültesi’nin açılması acil bir zorunluluk olarak gözükmektedir. Oradaki insanımızın din alanındaki ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için, orada o bölgenin özelliklerini bilerek yetişmiş üst düzey din eğitimi almış ilahiyatçılara ihtiyaç vardır. Köylerdeki camilerde görev yapacak, okullardaki din derslerini verecek, halkın bidat ve hurafelerden uzak bir şekilde din konusunda aydınlatılmasını sağlayacak; tarihi dokunun doğru bir şekilde tanıtılmasına, tarihi eserlerin ve Kıbrıs’da medfun din büyüklerinin doğru bir şekilde gün yüzüne çıkarılmasına katkıda bulunacak, aynı zamanda adada yaşayan ve adaya dışarıdan gelen yabancılara güzel dinimizi ve güzelim değerlerimizi anlatacak donanımlı ve fedakâr din gönüllerine ihtiyaç vardır. Bunun için Türk Üniversitelerine, Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığına ve Kıbrıs Diyanet İşleri Federasyonuna büyük sorumluluk ve görevler düşmektedir.

Özetle söylemek gerekirse yavru vatan Kıbrıs, tabii güzellikleriyle, tarihî dokusu ile stratejik konumu ile gezilip görülmeyi, sayfa sayfa okunup değerlendirilmeyi fazlasıyla hak eden bir ansiklopedi görünümündedir.

Bizleri öz be öz kendi evimizde imiş gibi yakın ve sıcak bir ilgi ile karşılayıp ağırlayan Dipkarpaz Belediye Başkanı başta olmak üzere tüm dostlarımıza gönül dolusu selam sunarak yazımızı bağlıyorum.

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.