Ümmet coğrafyası ve Kürtler-2

Cahit Karaalp

            Daha önceki yazılarımda Kürtlerin ümmetçi duruşundan ve mazlumiyetlerinden bahsetmiştim… Bu yazımda ise özellikle Türkiye’de AK Parti hükümeti ile Kürtlerin ne gibi kazanımlar elde ettiklerini yazacak ve barış sürecinde nasıl bir yol izlememiz gerektiği üzerinde duracağım…

          Artık ne devlet eski devlettir, ne de devlet zihniyeti eski zihniyettir… Kürtler bu hükümet döneminde Cumhuriyet tarihinin en güzel dönemlerini yaşadılar… Hiçbir HDP’li de bunu inkâr etmez… İdeolojisi insafının gerisinde kalmış bazı HDP’lileri hariç tutun bugün neredeyse tüm Kürtler Erdoğan’a gönül bağlamış durumdalar…

         Artık bu bölgede ne Jitem var ne de komutanların kayıtsız şartsız egemenlikleri… Ne derin devlet var ne de olağan üstü hal… Ne Kürt dili yasak ne de ana dilde yazılı ve görsel yayın yapmak… Artık Kürtler 80 yıllık zulmü geride bıraktı… Kürtlerin vatanın öz evladı ve vazgeçilmez parçası oldukları kabul edildi…

           Türkiye tarihinde ilk defa bir Başbakan Diyarbakır’da Kürt sorununu dile getirdi… Türkiyenin yıllarca sorunlu olduğu Barzani ile Diyarbakır’da boy gösterisi yapıldı… Ülkeye girişi yasak olan Şivan Perwer bizzat Başbakanın davetlisi olarak Diyarbakır’a geldi ve hükümete destek çağrısı yaptı…

          Ana dilde özel okul açılması için yasa çıkaran, devlet okullarında Kürtçeyi seçmeli ders yapan, 24 saat Kürtçe yayın yapan devlet televizyonu TRT 6’yı ilk defa kuran, Kürtçe kitap basımının önündeki engelleri kaldıran, Kürt Dili Enstitüleri kuran bu hükümet takdir edilmeyi ve desteklenmeyi hak etmiştir…

         Bütün bu kazanımların silah zoruyla elde edildiğini ve gelişen dünyaya uyum sağlamak için böyle yapıldığını söyleyenlere asla katılmıyorum... Aksine Allah’tan korkan ve her ırka Allah’ın bir ayeti olarak bakan imanlı bir Başbakan ve Cumhurbaşkanının hakkı hak sahibine teslim etme ilkelerinin gereği olarak yapılmıştır ne yapılmışsa…

          Gelişen dünya dedikleri yerde Filistin, Irak, Suriye yok mu? Durumları içler acısı değil mi? Eğer bugün Kürtlerin büyük bir kesimi Erdaoğan’ı destekliyorsa müşahade ettikleri bu somut gerçeklerden dolayıdır… Vicdan iflası yaşamayan herkes, “barış süreci” ve “Kürt politikası” konusunda olumlu adımlar atan bu hükümete destek verecektir…

            

          PKK ile barış sürecinin selameti için barış görüşmeleri yapan, Abdullah Öcalan ile müzakereler başlatan, kardeşkanı akmasın diye kılı kırk yarıp, muhalefetin her türlü fitne ve desiselerine aldırış etmeden iktidarı kaybetme pahasına bile olsa barış sürecini yürüten bu hükümet HDP’nin güçlü olduğu yerlerde AK Parti öncesinde yaşanan seçim aldatmalarının hiçbirini yapmamış ve Kürt halkının seçimine saygı duymuştur…

       Bu hükümeti bunca olumlu gelişmeye rağmen münferit bazı olaylara bakarak bölücülük ve milliyetçilik ile itham etmek tek kelime ile zulümdür, insaf iflası yaşamaktır… Eğer bu barış müzakereleri olmasaydı, her fırsatta öne sürülen ve cumhuriyet tarihinin yüz karası ve hükümetin kara lekesi olan Roboski katliamının niceleri yaşanacak ve bölge halkı daha çok kayıplar verecekti…

       Bu hükümet döneminde yaşanan münferit menfur olayı öne sürüp hükümeti yıpratmak ve başarılı politikasını zayıflatmaya kalkmak art niyetliliktir… Bütün bu kazanımlar nihai değildir, devamı gelecektir… 80 yıllık birikmiş sorunların 10 yılda tamamen çözülmesini istemek doğru olmasa gerek…

         Barış sürecinde kendisinden beklenen rolü tam anlamı ile yerine getirmeyen BDP, Kürt halkının daha müreffeh bir yaşam sürmesi için artık halkın özüne dönmeli ve başka yerlerin taleplerine değil bizzat Kürt halkının kendi taleplerine kulak vermelidir… Savaş dili, tehdit dili ile siyaset yapılmaz, sağa sola zarar vermekle hak aranmış olmaz… Kürtler ile devleti karşı karşıya getirmeye çalışanlara ne BDP ne de hükümet imkân vermemeli, halk ve devletin hassasiyetlerine kulak verilmelidir…

        HDP’ye oy verenleri “öz, hakiki, dava sahibi Kürt”, diğer Kürtleri ise “üvey, hain, satılmış Kürt” olarak görmek basiretsizliğin ötesinde şeytana sözcülük etmektir… Kürt halkı özgür iradesi ile seçimini yapar ister BDP’ye ister AK Partiye oy verir bu iki tercihinden dolayı hiçbir Kürt diğer bir Kürt tarafından dışlanamaz, baskı altına alamaz… Dinde zorlama yoksa demokratik seçimlerde hayli hayli zorlama olmamalıdır…

        Batı’ya yapılan yollar, okullar, hastaneler, üniversiteler, havaalanları, elektrik santralleri aynısı ile Doğu’ya yapılmaktadır… Bu hizmetlerin ihalelerini Kürt işadamları almakta ve buralarda Kürt halkının çocukları çalıştırılmaktadır… Sağlık ve eğitim destekleri, sosyal hizmetler, belediyelere yardımlar Batı’ya yapıldığı gibi Doğu’ya da yapılıyor…

      Üniversiteye öğrenci alımı yapılırken, Devlet kurumlarına memur alınırken, tarım desteği verilirken; çocuk paraları, sosyal devlet imkanları halka ulaştırılırken Kürtlere ayrı Türklere ayrı davranılmıyor… Doğu ve Güneydoğuda okullarda, hastanelerde ve diğer devlet kurumlarında bulunan amir, memur, öğretmen ve doktorların çoğunun Kürt olması bunun kanıtıdır…

           Hükümetin İçişleri Bakanlığını Abdulkadir Aksu ve Muammer Güler gibi Kürt ve Arap vekiller yürüttü… Ekonomi Bakanlığını Batman milletvekili Mehmet Şimşek, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığını Diyarbakır milletvekili Mehdi Eker yürütmektedir... Doğu ve Güneydoğu milletvekillerine önemli bakanlıklar verildiği halde hala bu hükümetin ayırımcı, milliyetçi, bölücü olduğunu söylemek insafa sığar mı?

           Doğu ve Güneydoğu illerinin hemen hemen hepsine, Hakkâri’sinden, Şırnak’ına, Bingöl’ünden Muş’una üniversiteler kurulmadı mı? Kürt çocuğu kendi şehrinde okulunda okusun, okuma zorluğu çekmesin diye yapılan bu hizmetler takdire şayan değil mi? Üniversitelerin bulunduğu şehirler; gelişir, medeniyet boyutunda ilerler ve birçok kazanımlar elde eder…

         Bu saydıklarımın hiçbirini mevcut hükümeti savunma adına sıralamadım… Sadece ve sadece barış zemini kaybolmasın, kardeşe kardeşe silah sıkmasın, kan akmasın, zalimler bizimle oynamasın, bütünlüğümüz parçalanmasın, hak ve adalet çizgisinde kalalım diye yazdım…

           Bazı kazanımlar için zaman ve zemin gereklidir… İsyan, hiçbir zaman çözüm olmadı ve olmayacak… Bu ülkenin bölünmesi, parçalanması için çaba harcayanları akamete uğrayacak… Ümmet olarak yeni ulusal devletler kurmak yerine mevcut ulusal sınırları kaldırmaya bakmalı ve bizi birleştiren temel değerler etrafında kenetlenmeliyiz…

           Dinimiz bir, tarihimiz bir, biriz… Bölünmek parçalanmak sadece gücümüzü bitirir, kazanımlarımızı bitirir… Kürtleri devlet olmaya layık görmediğimden değil ulusal devletlerin her birini ümmetin vücuduna sıkılmış bir kurşun gördüğümden dolayıdır sözlerim…

           Artık Kürtler ayrı bir devlet olmayı istemiyorlar, aksine devletin ana parçası olduklarının farkında olunmasını ve devletin kendilerine bu güveni vermesini bekliyorlar… Kürtler, tarihin derinliklerinde yeşermeyi bekleyen kardeşlik tohumunu yeniden sulamayı ve ümmet olmayı bekliyorlar…

             Kürtler ümmetin yetim evlatlarıdır ve kendilerine yapılan zulümlerin tamamen bitirilmesini, Allah’ın ayetlerinden bir ayet olduklarının görülmesini istiyorlar… Kürt, Türk, Arap vs. tüm ırklar Müslüman olduğumuzu bilelim ve aramıza giren nifak yapılarını bitirelim… Ümmet olalım, islamla diri olalım…

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.