Türkler, Avrupa’nın Nesi Oluyor

Derviş Argun

Bir ziyaret için Viyana’dayım. Bugün, yani 27 Kasım 2016 saat 15.00 de Viyana’nın en merkezi yerinde Federal Meclisin hemen önünde, Türk STK’ların organize ettiği bir miting var. İnşallah katılacağız ve Viyana’nın merkezinde ülkemize karşı batı tarafından yapılan bu sistematik saldırıya karşı, duruşumuzu haykıracağız.

Zannediyorum batıda bu kabil mitinglerin ilk örnekleri yaşanıyor. Türkler, neredeyse kırk yıldır olduğu batı coğrafyasında ilk defa yaşadığı ve çalıştığı ülkelerin, ülkesine karşı politikalarına duruş ve direniş geliştiriyor. Batının Türkiye’ye dönük politikalarında bir değişiklik olmazsa, İlerleyen günlerde bu mitingler daha sarsıcı ve daha kuşatıcı olarak devam edecek. Bunu hem önemsemek hem de keyfiyetini arttırıcı çalışmalarla desteklemek gerekiyor. Şiddete bulaşmadan, yakıp yıkmadan Türkiye’ye yapılan çifte standartı haykırmak ve batıda yaşayan milyonlar eliyle Türkiye’nin batı halklarınca doğru bir biçimde anlaşılmasını sağlamak lazım.

Avrupa, Türkiye ve ortadoğu coğrafyasına dönük duruşunda revizyona gitmezse, çok kısa bir süre sonra, sorunun ortaklarının sorunda paydaş olduklarını görecektir. Yani hem Türkler hem ortadoğu ve afrika kökenli Araplar hem de Afrika ve Asya göçmeni müslümanlar batıya karşı bu söylemde birleşeceklerdir. Bu durum, muhtemelen batıyı sallayan bir sayısala ulaşacak ve batı kendi elleriyle ürettiği bu sorunun altında kalacaktır. Müslüman nufus sayısal olarak neredeyse Avrupa’nın tüm ülkelerinde %12-15’e tekabül ediyor. Bu dinamik bir kitle olması açısından oldukça yüksek, yorulmuş,  yaşlı batıyı sallayacak ve huzurundan edecek bir oran.

Türkiye’de kürt nüfus, toplam nüfusun % 12’si kadardır. Kürtlerin en kötü zamanlarda bile olsun olsun % 3’ü, olmadı % 5’i PKK’ya öykünmüş ve destek vermiştir. Ama bu destek bile koskoca Türkiye Cumhuriyetini otuz yıldır uğraştırmaktadır. Bu anlamda batının neye ve neyine güvenerek özelde Türkiye, genelde islam coğrafyalarıyla bu kadar aleni bir düşmanlık içine girdiğini anlamak mümkün değil.

2005 yılında Mağripli çocukların Paris ve Fransa’yı salladığı gibi, Türklerin ve tüm bileşenleriyle müslümanların batı merkezlerini sallaması mümkün. Belki de gerekli. Ama bir farkla ki; bu, şiddete bulaşmadan salon ve alan toplantılarıyla yapılmalı. Sürekli ama sürekli Avrupa’da yaşayan Türkler ve Müslümanlar bu konuda bilgilendirilmeli. Ülkelerine ve coğrafyalarına karşı yapılan bu meydan okumanın ilk cevabı, meydan okuyanların kendi evinde ve fakat şiddete ve saldırganlığa bulaşmadan verilmeli.

Batı, PKK ve DEAŞ gibi örgütleri destekleyerek “düşmanımın düşmanı” anlayışı üzerinden bir süreç geliştirmeye çalışıyorsa, er ya da geç bu yaptığının yanlış olduğunu anlayacaktır. Anladığında ise işin çoktan bittiğini, kontrol edilemez sosyolojilerin oluştuğunu görecektir. İşte o zaman, transfer etmeye çalıştıkları ve yıllardır ortadoğuya ve Türkiye’ye yaşattıkları acıyı, kendi ciğerlerinde hissedecekler. Bu acının kendilerini daha uzun yakmaması için de çalacakları kapı, kapılarını açıp içeri aldıkları Türkiye kaçağı hainler değil, bu hainlerin kendisinden kaçtığı Türkiye olacaktır.

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.