Türbanlı beyaz Türkler geliyor
Sülalemin ilk kuşak kadınları arasında ilkokulu bitiren sayısı çok azdır. Çoğu dinine bağlı insandır. Annem hâlâ beş vakit namazını kılar. Kendi kendime düşündüm. O günden bu yana ne oldu da, başımıza bir türban sorunu çıktı? Cumhuriyetin neredeyse yüzyılı dolarken kim hata yaptı?
Geçenlerde uzun yıllardan beri tanıdığım bir arkadaşımla sohbet ediyorduk. "Biliyor musun, türbanlı kadınların psikolojisini merak ediyorum" dedi. Son zamanlarda başka arkadaşlarımda da buna benzer ilginin yükselmekte olduğunu görüyorum.
"Gizliliğin", "mahremiyetin" hatta "günahın" insanı cezbeden, en azından merak ettiren bir tarafı bulunduğunu herhalde hepimiz kabul ediyoruz. Ben yine de şunu merak ediyorum:
Acaba bu merak sadece "gizlilikten", "yasaktan" veya "mahremiyetten" mi kaynaklanıyor?
Yoksa... Asıl soruya geliyorum. Yoksa, son zamanlarda doğmakta olan "yeni bir türban sınıfının" yaymaya başladığı "aura"dan mı kaynaklanıyor?
Çünkü türban sayısı arttıkça, türbanın altındaki insan tipi de çeşitleniyor. Eskiden makyajsız, tabiri caizse "çipil" gözlerle bakan kadının yerini, makyajını, türbansız kadına göre çok daha derine indiren, özellikle dudak boyalarında kırmızının çıldırtan cazibesini cömertçe kullanan kadınlar giderek artıyor.
Artık o alemin modacıları da şunu açıkça söylüyor: Yeni türbanlı kadın sadece yüzünü değil, aynı zamanda vücut hatlarını da kumaşın altından teşhir etmeye başlıyor. Özellikle etek arkası yırtmaçlar çoğalıyor.
Ama bir farkla. Yırtmaç diyorsam yalancı yırtmaç. Yani derin bir pile haline getirilmiş kumaş bacakları saklasa da dışarıdan yırtmaç hayalini kurdurtmayı başarıyor.
Netice olarak diyorum ki, yeni bir türbanlı kadın sınıfı doğuyor. İsterseniz adını daha açıkça koyayım. Ufukta "türbanlı beyaz Türkler" görünmeye başladı. Arkadaşlarımın merak etmeye başladığı kadınlar da işte bunlar...
Ertuğrul Özkök-Hürriyet