Tahteravallinin İki Ucu

Arif Köse /ey kavmim

 

“Eğer Allah dünyaya bir sivrisineğin kanadı kadar değer verseydi, hiçbir kafire bir yudum su bile vermezdi” (Tirmizî, Zühd 13) diyor Peygamberimiz. Demek ki şu üzerinde hayat sürdüğümüz dünyanın Allah katında hiç değeri yok.

Oysa gökyüzüne bakıyoruz, masmavi, ağaçlar var yemyeşil, sular, evler, arabalar… değil mi, bize güzel gelen pek çok şey var bu dünyada. Ama Peygamberimiz, Allah’ın dünyaya 5 kuruşluk bile değer vermediğini söylüyor.

Peki biz? Rabbimizin, yaratıcımızın hiç değer vermediği bu dünyaya biz ne kadar değer veriyoruz?

Mesela lüks bir eve? Hatta akıllı olsun bu ev, telefonunuzla gazını elektriğini falan kontrol edebiliyor olun. Değer veriyorsunuz değil mi? Sakın hayır demeyin, değer verilmese itibar görmez, daha inşaat halindeyken satılıp tükenmez bu tür evler.

Evi bir kenara bırakın, ya o Mercedesler, Audiler, BMWler? O gemi gibi arabalara ne kadar değer veriyorsunuz? Çoook. Değer verilmese yollarımız bu arabalarla dolmazdı.

Allah dünyaya hiç değer vermezken, biz o dünyanın içindeki bir met’a için can atıyoruz. O evleri, arabaları, telefonları, eşyaları, elbiseleri alabilmek için ne uğraşlar veriyoruz. Hırslar, kul hakları, yalanlar, kavgalar, girilen günahlar…

Ama hadis ortada. Beni yaratan Rabbim bu dünyaya, benim ölene dek yaşayacağım dünyaya hiç ama hiç değer vermiyor. O halde ben niye değer vereyim ki? Rabbim’in katında değersiz çünkü O’nun yanında daha iyisi var. Gökyüzünün, suyun, yeşilin, evin… her nimetin en güzeli Rabbim’in katında.

O halde bu dünyada benim için en kıymetli şey Rabbimin sevgisi olmalı. O’nun sevgisini kazanamazsam, vay benim halime. Mesela, düşünün ki bankada bir dolar, bir euro, bir TL., bir de altın hesabınız var ve hepsi de torunlarınıza yetecek kadar dolu. Ama birden vücudunuza bir ağrı girdi. O hesaplarınızın hangisi sizin ağrınızı giderebilir? Şafi olan Allah’tır, vallahi o hesaplarınızdan 10’ar tane daha olsa, size ıstırap veren o ağrıyı gideremez.

Bu dünyada anam, babam, evlatlarım, arkadaşlarım var. Başım sıkışsa çağırırım bana yetişebilirler; peki, ben kabre girdiğimde? Kim orada benim yardımıma yetişebilir? Orada Rabbim ile başbaşayım, kimse yok. Bu dünya hayatında Rabbim beni sevmezse kabirde ve ebedi âlemde kim benim yardımıma yetişecek? Hiç kimse.

 

Bir de tersten bakalım olaya: Diyelim ki ben bu dünyayı çok seviyorum, içindeki nimetlere de sahip olmak istiyorum. Var gücümle çalışıyorum kendime ve soyumdan geleceklere sağlam bir hayat sağlayabilmek için.

Bu konuda ne diyor Peygamberimiz: “Kim dünyaya çok önem verirse Allah onun işini dağıtır (zorlaştırır). İki gözünün arasına fakirliği (aç gözlülüğü) koyar. (Halbuki) DÜNYADAN ONA ULAŞACAK OLAN, KENDİSİ İÇİN YAZILANDAN BAŞKASI OLAMAZ. Kimin de niyeti ahiret ise Allah onun işini kolaylaştırır. Onun kalbine zenginliği koyar. Ona dünyadan da ihtiyaç duyduğu şey ulaşır”  (İbn Mace, Tirmizi)

Çok açık değil mi? Dünyaya ne kadar önem verirseniz verin, ne kadar çabalarsanız çabalayın, size ulaşacak olan sizin için zaten yazılmıştır. Burada önemli olan gösterdiğimiz çabayı helal yollardan göstermek ve bize ahireti, Allah’ı unutturacak derecede önem vermemektir.

Sabahları evinizden çıkarsınız ve evinizin rızkı için işe gider, çalışırsınız. Hiçbiriniz işyerinde yatıp uyumayı düşünmezsiniz çünkü amacınız, uğruna para kazanmaya gittiğiniz evinize dönmektir. İşte tıpkı bunun gibi bu dünyaya geldiğimiz bir ebedi alem var. Bu dünyada çalışıp çabalayacağız çünkü geri gideceğimiz ebedi alemin sermayesini burada hazırlayacağız. O halde cenneti, Allah’ın rızasını, sevgisini kazanmaya bakalım. Otobüsle yolculuk yaparken mola verdiğiniz yeri onarmaya, mamur etmeye çalışır mısınız? Hayır. Çünkü oradan 15-20 dakika içinde ayrılacaksınızdır. İşte dünyanın misali de böyledir. Buraya gelişimizdeki tek amaç, Allah’ı razı edecek bir hayat sürüp cenneti kazanmaktır.

"Dünya mel'undur, içindekiler de mel'undur, ancak Allah’ın zikri ve ona yardımcı olanlarla alim ve müteallim hariç." (Tirmizi, Zuhd 14; İbn-İ Mace, Zuhd 3)

 

"Ey insanlar rızkınızı güzel yollardan arayın. Kul için takdir edilenden fazlası yoktur. Kul dünyadan göçmeden önce kendisi için takdir edilen rızkı alacaktır." (Hakim)

 

“Her kim ahiret kazancını isterse, biz onun kazancını artırırız, her kim de dünya kazancını isterse ona da ondan veririz, ama onun ahirette hiçbir nasibi yoktur.” (Şura, 20)

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.