Sübhaneke okumayı bilmeyen Cumhurbaşkanı mı istersiniz!

Adem Alemdar

Berber koltuğunda traş oluyorum, yan dükkanın sahibiymiş pat diye girdi içeri ve berberle yarım kalan tartışmasına kaldığı yerden devam etti. "Şimdi ben hayır diyeceğim, pkklı mıyım yani?" dedi. Berber de "bütün pkklılar hayır diyor sen ne anlarsan" şeklinde cevap verdi. Adam bozuk plak gibi aynı şeyi tekrar ediyordu. Dayanamayıp ben de girdim lafa "Arkadaş, pkklılar, fetöcüler, bilimum gâvurlar hayır diyor, sen de hayır diyorsan aynı safta oluyorsunuz" deyiverdim. "Sen bana pkklı diyemezsin" diyerek iyice çirkefleşince "Laftan anlamıyorsun bari çık git şuradan traşımızı olalım" dedim. Sokurdanarak defoldu gitti. Bu tiplerden etrafımızda pek çok, ama bunlar işin tuzu biberi. Bunlar olmasa  ne denli büyük bir hıyanetin içinde olduğumuzu tam manasıyla anlayamazdık doğrusu...

Haa, unutmadan şunu da belirteyim. Berbere sordum kimin nesidir bu kişi diye. Güya MHP'liymiş, ama Bahçeli'yi değil Akşener'i desteklermiş. Hmm dedim, demek ki bu kişide fetö bulaşığı var. Ya değilse gerçek bir Ülkücü liderine bu şekilde karşı çıkmaz, hele ki mesele vatansa ve gerisi teferruatsa...

'Tüm teröristler "hayır" diyor' deyince, 'ben de hayır diyorum terörist miyim' diyen kişiye; biber acıdır, gerçekler de acıdır, öyleyse gerçekler biberdir mi diyelim. Gülünecek bir durum, ama gülecek mecalimiz yok! Oyalanacak da değiliz, hayır diyen hayır desin bize bizim evetlerimiz yeter bi iznillah...

Biz diyoruz ki; Sanki Kurtuluş Savaşı'ndayız ve İslam düşmanları bir araya gelmiş büyüyen ve giderek bağımsızlaşan Türkiye'yi durdurmak, bölmek, parçalamak istiyorlar. Bu kadar açık bir gerçeği göremiyorsan sana ne denir ki artık! Düşmanların safındasın, onlarla berabersin, nokta. Beğenmediği maddeler varmış da falan filan. Yahu ne maddesi, maddeler Meclis'teyken tartışıldı bitti, iyi veya kötü geçti gitti. Şimdi ya İslam düşmanlarının yanında yer alacaksın ya da büyüyen ve bağımsızlaşan Türkiye'ye evet diyeceksin bu kadar basit.

Bak bu hayırcı cenahın ağa babası CHP bundan tamı tamına 89 sene evvel TC Anayasası'ndan çaktırmadan "Türkiye Devleti'nin dini İslam'dır" ibaresini kaldırdı da kimseciklerin ruhu duymadı! Aynı zamanda Anayasa'nın 26. maddesindeki şeriat hükümlerinin T.B.M.M. tarafından yürütüleceğini belirten cümle de kaldırıldı. O kadar gemi azıya almışlardı ki hızlarını alamadılar ve milletvekilleri ile cumhurbaşkanlarının yaptıkları yeminlerde "Allah" üzerine yemin kaldırılarak, o abuk subuk güya namus üzerine ant içilen metni yazdılar!

Anayasadan İslam ibaresini kaldırmak için 5 sene niye beklediler sanıyorsun! Bu maddenin kaldırılmasını kabul etmeyecek kim varsa birer ikişer yok edildiler. Kıvama getirdikleri anda da İslam'ı sildiler. Laikliği getirmekte de acele etmediler, 9 sene geçti üzerinden devletimizi tamamen dinsizleştirdiler, yine kimsenin gıkı çıkmadı! Nasıl çıksın ki! Millet fakru zaruret içerisinde karnını doyurmanın derdindeyken tamamı kendileri gibilerden oluşan Mecliste oldu bittiyle değiştirdiler geçtiler gittiler...

Dinden o kadar uzaktılar ki Sübhaneke okumayı bile bilmiyorlardı. Fatihayı hayatlarında bir kez olsun okumamışlardı ve bunlar güya Müslümandı! İnanmıyor musun, al sana bir örnek...

Emekli büyükelçilerimizden Oğuz Gökmen’in Fahri Korutürk’e dair bir hatırası çok ilginçtir. Gökmen'in anlatımıyla; Resmî bir temas için İran’dayız. Ziyaret ettiğimiz yerler meyanında Hafız’ın kabrine de gittik. Hafız-ı Şirâzî’nin huzuruna vardığımızda Cumhurbaşkanımıza ‘Efendim müsaade buyurursanız bir Fatiha okuyabilir miyim?’ diye sordum, tedirgin oldu. "Canım nereden icap etti şimdi bu? Biz laikiz. Ne münasebeti vardı böyle bir teklifin?" dedi. Bunu üzerine ben de Yahya Kemal'in; 'Hafız'ın kabri olan bahçede bir gül varmış, yeniden her gün açarmış kanayan rengiyle' diye başlayan meşhur 'Rindler'in Ölümü' şiirini yüksek sesle sonuna kadar okuyup bitirdim. Şiir bitince Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk ne dese beğenirsiniz? "Fatiha'yı ne kadar güzel okuyorsunuz!"
O gün Türk heyetindekiler donup kalmışlar. Hatırayı dinlerken bizler de donmakla gülmek arasında gidip geldik. Şiiri Fatiha zanneden bir Cumhurbaşkanından Fatihayı adeta şiir gibi okuyan bir cumhurbaşkanına kavuşmuşsa bu millet endişe etmeyin doğru yoldayız...

***

Niçin Evet demeliyiz!

AK Parti kurulurken baronlar önüne pek çok engel koyar. İlk iş olarak da Erdoğan'ı hapse yollar. Elinde bunlarla başa çıkacak güç olmayan Erdoğan uzlaşmayı dener. Bir süre onlarla birlikte görünür. Hatta Muhsin Başkan'a yol arkadaşlığı teklif eder, Muhsin Bey "Fil ile yatağa giren ezilir" diyerek teklifi reddeder. Erdoğan tek başına yürür. 2002'de başladığı yolculukta demokrasi ve hukuk standartlarını yükseltmek için Avrupa Birliği'ni hep gündemde tutar. 2006'dan sonra vesayet baronları ile yavaş yavaş yolları ayırır. Bunun üzerine 2007'de ona Cumhurbaşkanını seçtirmezler, 367 krizi çıkarırlar. Etrafını Anayasa Mahkemesi ile kuşatırlar. Bu kuşatmayı Cumhurbaşkanını halk seçsin diye referanduma götürür ve halkın yüzde 68 desteğini arkasına alarak kırar. MHP'nin desteği ile Abdullah Gül zar zor Cumhurbaşkanı seçilir...

27 Nisanda E muhtıra verirler. 2008'de partisini kapatmaya kalkarlar. 2009'da Emine Erdoğan'ı GATA'nın kapısından kovarlar. Bu derin kuşatmayı yarmak için vesayet organları olan HSYK ve AYM'ye 2010'da referandum ile ayar vermeye çalışır, ama yağmurdan kaçarken doluya tutulur. Bu kurumlar daha tehlikeli bir vesayet aparatı olan FETÖ'ye geçer. Bu saatten sonra Fetö operasyonları başlar. Yargı ve emniyet yüzde 80 ellerine geçer. Gizliden yürüyen kavga 7 Şubat 2012'de Hakan Fidan operasyonu ile açığa çıkar...

2013'te Gezi olayları ile indirmeye çalışırlar. Halka koşar. Millet 300 bin kişi ile Fas dönüşü onu havaalanında karşılar. Ardından 2 milyon kişi ile Kazlıçeşme'de miting yapar. Derken saldırının en aşağılık olanı gelir. 17 - 25 Aralık. Onu hırsızlıkla suçlarlar haysiyet cellatlığı yaparlar. Yılmaz, her sıkıştığında millete koşar. Hırsız naralarının ortasında, stadyumlarda küfür yiyerek 2014 yerel seçimlerine girer ve anketçilerin yüzde 25 verdiği seçimden yüzde 42 ile çıkar...

Yine hırsız söylemlerinin gölgesinde 2014 cumhurbaşkanlığı seçimine girer. Anketlerde yüzde 57 görünmesine rağmen yüzde 52 alır. İşi garanti gören seçmenin yüzde 5'i tembellik edip sandığa gitmez. Saydıklarım uğradığı saldırıların yüzde biri bile değil.

“Eğer Vicdan Varsa Bu Adama Bir Oy Borcunuz Var.”

Şevki Karabekiroğlu ağabeyin eline sağlık.

***

Çin'in Guangzhou kentinde bir banka soygunu
Soygunculardan biri bankadakilere bağırır: "Kımıldamayın. Para devletindir, ama hayatınız sizindir." Herkes sessizce yere yatar... Bunun adı "Zihin Değiştirme Kavramı"dır. Alışılmış düşünce tarzını değiştirmek...
Bu arada müşterilerden bir kadın, bir masanın üzerinde elbisesi sıyrılmış ve bacakları görünüyor. Soyguncu bağırır: "Edebini takın. Bu bir soygun, ırza geçme değil!"
Bunun adı "Profesyonellik"tir. İşin neyse onun üzerinde yoğunlaş!
Soyguncular paraları yüklenip eve kapağı atarlar. Daha genç olanı (master dereceli), daha yaşlı olanına (5'inci sınıftan terk) "Abi, hadi şu paraları sayalım" der. Daha yaşlı olanı "Çok aptalsın be. Bu kadar para oturup sayılır mı? Bu akşam zaten TV haberlerinde kaç para çaldığımızı öğreniriz" diye cevap verir. Bunun adı "Deneyim"dir! Günümüzde deneyim kâğıt diplomalardan çok daha önemlidir.
Soyguncular bankadan kaçtıktan sonra Şube Müdürü, Şube Şefine hemen polisi aramasını söyler. Şef itiraz eder: "Hırsızlar alacaklarını aldılar. Biz de 10 milyon alıp daha önce iç ettiğimiz 70 milyon dolara ekleyelim." Buna "Dalgayı yakalamak" derler.
Berbat bir durumu kendi lehine çevirmektir bu! Akşam TV haberleri bankadan 100 milyon dolar çalındığını açıklar! Çaldıkları paranın çok daha az olduğu bilen soyguncular oturup ellerindekini sayar. Topu topu 20 milyon dolar! "Biz hayatımızı tehlikeye atıp 20 milyon çalabildik. Banka Müdürü bir el hareketiyle 80 milyon götürdü. Galiba soyguncu olmak yerine doğru dürüst eğitim görmek daha iyiymiş!" Bu "Bilgi, altından daha değerlidir" demek...
Banka Müdürü çok mutludur. Bir süre önce borsada kaybettiği parayı geri kazanmıştır.
Buna "Fırsatları kullanmak" derler.

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.