Sonbahar Yazıları

yazar-54

ine sonbahar geldi. Bu sene sonbahar kendisini hissettireceğe benziyor. Yapraklar erkenden dökülmeye başladı, yağmur yağıyor ve özellikle geceleri hava soğuk oluyor. Ben yıllardır sonbaharın kolay kolay Konya’da hissedilmediğine şahit oluyordum. Genelde iki mevsim yaşıyor gibiydik: Birisi kış birisi de yaz, yakıcı bir sıcaklık ve dondurucu bir soğuk... Romanlarda okuduğum sonbahar tasvirlerini arardım Konya’da. Hani şu yaprakların hazan çökmüş bir sarılıkla yollara döküldüğü ormanlık alanları. Ağaçların arasında yollardan yaprakları eze eze yürürken beni sıkıntıya boğan anlaşılmazlığın sürüklediği dehlizlerde yaşadığım hüzünlerde, ya da toy aklımın hemen akıverdiği hiçbir zaman olmayacak sevgilinin bana yaşattığı hüzünde falan şehri yaşamayı düşlerdim. Tabii nafile, doğrusu Konya’da sonbaharı yaşayamazdım. Ama çocukluğumda farklıydı tabi. Daha bir ay önce sapsarı ekinlerle dolu tarlaların kahverengiye bürünmüş hali beni çok fazla etkilerdi. Bu tarlalar insana ne kadar hüzün veriyor, dediğini biliyorum babamın, belki o unutmuştur bu sözünü ama benim unutmam mümkün değil. O tarlalar benim kişiliğimi oluşturdu dersem de doğrusu yalan demiş olmam. Ah hüzün işte galiba Hilmi Yavuz tam bu noktayı yakalamış ve –Hüzün ki en çok yakışandır bize- deyivermiş. Çocukluğumda o tarlalar bana hep farklı hayal kapıları açardı. Düşlere daldırırdı. Savurur savururdu. Yaşayamadığım âlemlerin kahramanı yapardı beni, yeni dünyalar oluştururdum ve o dünyalarda ülkemin problemlerini çözer, halkımızın bütün sorunlarının üstesinden gelirdim. Fabrikalar kurar, o bozkırlarda ilaç üretir, oralarda hayvancılığın en güzelini yaşama geçirir, o topraklarda en güzel ürünleri üretir ve dünyaya pazarlardım, tabi oralardaki bütün sorunları da çözerdim. Neyse bunlara zaten hayal olduğu için sadece ufkumda farklı kapıların açılmasından başka bir işe yaramadı ve sevgili ülkemin sorunları da hep kendine münhasır hali ile yaşamaya devam ediyor. Aslında doğrusu sorunları çözmek ülkemizde hayalden öteye geçemiyor. Bu yıl Konya’da sonbahar yaşanıyor ama artık ben hayal kuramıyorum ve artık melankoliye ayıracak vaktim ya da yeraltında not yazabilecek halim kalmadı. Anlayacağınız sonbaharda zamansız yaşanıyor bizde yine her şeyde olduğu gibi. Birkaç aydır ülkede yaşananlar doğrusu beni çok şaşırtıyor. Biz 12 Eylülü yaşamadık; seksenli yıllarda çocuk, doksanlı yıllarda da genç olduk, iki binli yıllarda olgunluk çağımızı yaşamaya başlıyoruz. Bundandır belki de ben olanları hiç anlayamıyorum. Ne oluyor birileri bize açıklasa ne kadar iyi olacak? Ama biliyorum kimse bu ülkede neler olduğunu açıklamaz, herkes kendisi olgunlaşmak zorundadır, ya olgunlaşacaksın ya da birilerinin oyuncağı olacaksın! Anlamıyorum bu Ermeni konusu nedir, nedir bu özelleştirme konusu, nedir milliyetçilik, Kürtçülük, PKK terörü? Kendi kendine bu kadar kolay zarar veren toplumlar eminim ki dünyada var ve hatta çok fazla ama biz neden onlar gibi oluyoruz, sorunlarını çözebilenlerde var neden onlar gibi davranmıyoruz? Aklı başında birileri çıkıp bu olaylarda başrol oynayanları aklıselime davet etmeyecek mi? Demokrasi, insan hakları, gelişim-değişim bu kadar zor ulaşılacak değerler mi? Peki biz yılarca acı çekmiş bir ulus olarak ne zaman olgunlaşacağız? İşte sevgili okurlar bende sonbahar bunları düşündürüyor. Ve kendime soruyorum?Ne yazayım, Konya’da belediyenin çalışıp çalışmadığını mı? Sonra kendime, yahu belediye çalışsa ne olur, çalışmasa ne olur? Ülkede çok acayip gelişmeler oluyor, diyorum. İnsanımızı izliyorum, gelişmeleri gazetelerden okuyorum. Bir kere biz hala halkımızı eğitememişiz. Gerçi belirtmeliyim ki sorun bu değil. Adam oturup kaldırımda çekirdek yiyor ve bütün pisliğini oturduğu yere atıyor. Buradan mı başlıyor yanlışlar? Hükümet özelleştirme yapıyor, birileri kendi çıkarları için karşı çıkıyor. Tabii hükümet de bazı konularda doyurucu açıklama yapamıyor. Birileri Ermeni konferansının yapılmasının ülkenin satılması anlamına geleceğini sanıyor, diğer taraftan birileri, kime yaranacak bilemiyorum, ülkesini satmakta hiç beis görmüyor. Terör örgütü askerlerimizi şehit ediyor, yetkililerin yeterince önlem almıyormuş görüntüsü dikkat çekiyor, diğer taraftan birileri terörden çıkar elde edeceğini sanıyor, AB bile haklı davamızı anlamak istemiyor. Sizin anlayacağınız garip gelişmeler oluyor. Sonbahar nasıl geçecek, kış nasıl geçecek? Bu hükümet gerçekten ülkemin makûs talihini değiştirmeyi başarabilecek mi? Belki de bu konuları bırakmalıyım, beni aşıyor bu konular demeliyim, kendime sonbaharın yaşandığını hissettirecek bir mekân bulup roman yazmalıyım, belki romanımın ismini de; Prag’da Yine Sovyetler Zamanı koymalıyım…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.