Sevdadır Konya

yazar-3

Sevmeden yaşanmaz bu kutsal şehir üzerinde. Adına kutsal denen o kadar çok şey var ki yeryüzünde, neyin kutsal, neyin kutsal değil olduğu ayırt edilemez oldu... Kutsallık nasıl bir kavram bilmiyorum artık, ama yine de bu tabiri kullanmaktan çekinmiyorum... Her neyse, konumuz bu değil. Kim neyi kutsal kabul ederse etsin, bu onun kişisel görüşüdür.

Sevdadır Konya…

***

Bazı şeyler yaşanmadan anlatılmaz... Bazı şeyler de anlatmadan yaşanmaz... Konya medyasının bu günlerdeki tek gündemi "2007 Mevlana Yılı"... Yazıp çizmekle, şehrin tanıtımındaki pozitif gelişmeleri zirveye çıkarmak için eleştirmekte haklı(yız)lar... Gerçi hiçbir zaman gündemden düşürmediler, ama her neyse... Bakalım sorumluluk sahipleri bu işi nereye kadar götürecekler. Ocak ayı bitti, içinde bulunduğumuz Şubat'ın bitmesine de sayılı dakikalar kaldı. Bu güne kadar ne yapıldı? Elle tutulur, göze batan veya bizim gözümüzden kaçan bir etkinlik olduysa birileri bize hatırlatıversin. Ama birilerinin bu fondan, tanıtım adına bol para harcadığı da kimsenin gözünden kaçmıyor. İnşallah sonu hayırla biter. Benim hiç şüphem yok ki, Konya'yı tanıtamamadan kaynaklanan sorunlar son bulmaz, bulmayacak da.

Sevdadır Konya...

***

Yine, Konya'nın çilesine sevdalı yürekler alın terlerini döküyorlar. Onlar meydanlarda, onlar dağlarda, onlar her yerde; ama ben "Konyalı’yım" diyen yiğitlere bakıyorum ve göremiyorum, acaba nerede?.. Meydanlar boş; herkes sürebilir bir devran, her istediği yerde. Kimse dur demez inanın… Meydanlar boş; isteyen at koştursun uçsuz bucaksız ovada, isteyen seyre dursun. Kimse ne bakıyorsun demez inanın. Meydanlar boş; ama biliyorum ki boş olmayan yiğitler var, bu boşluğa dur diyecek… Bu boşluktan faydalanan sözde sorumlu, özde sorumsuz kişi(!)lere...

Sevdadır Konya...

***

Önceki gece Sun-TV'de sevgili Mevlüt Uluçamlıbel'in sunduğu bazı meslektaşlarımızın katıldığı bir proğram izledim. Orada geçmişte bir SİAD'ta yönetim kurulu üyeliği yaparak işveren olduğunu gizleme ihtiyacı duymayan, kendisinden yaşça büyüklerine isimleriyle hitap etmeyi misyon edinen(!) bir gazetecinin, "Konya'nın sorunlarını ön plana çıkarmak bu şehre ihanet olur?" şeklinde tefsir edilebilecek cümlelerini anlamakta güçlük çektiğimin bilinmesini istiyorum. Bence, bu şehrin sorunlarının tartışılmasını engellemek veya engellettirmek Konya'ya ihanet olur. Proğram benim gözümle çok yararlı oldu. Çünkü gazeteciliğin tüccarca yapıldığı zaman şehrin sorunlarının nasıl anlatılacağını öğrenmiş olduk (!).

Sevdadır Konya...

***

Amaç, şehre hizmet üretmekse, bu didişmeler niye yapılıyor? Yok, yok, öyle değil herhalde.

Biri birini dışlıyor, sebep siyaset: Sebep sağ-sol davası... Biri birini dışlıyor, sebep ekonomi: Zenginlik-fakirlik meselesi... Biri birini dışlıyor, sebebin ne olduğu belirsiz, ama yine de dışlıyor. Hal böyle olunca sevdadan bahsetmek de zor oluyor, ama ben yine de diyorum ki: Sevdadır Konya, sevdadır Türkiye...

***

Ve yazımı, 12 Şubat’ta gözlerimle gördüğüm, hasta bedenimle tanıklık ettiğim Kahramanmaraş'ın Kurtuluş Günü'nde aksakallı bir dedenin kulaklarıma fısıldadığı şu dörtlükle noktalıyorum…

Sevdam Türkiye sevdasıdır.

Aşkım aşktır Allah'a…

Bu beden var oldukça yeryüzünde…

Fedadır her zerresi kutsal vatana…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.