Selçuklu belediyesi şehir pazarlayabilir

Hüseyin Altunbaş

Selçuklu belediyesi şehir pazarlayabilir

Şehir Pazarlaması sonraki yılların popüler konusu olacak. Şimdi değil ama 5 yıl sonra şehirlerin pazarlama yarışına şahit olacağız. Şimdi sadece konuşuluyor. Biz markayız, biz şehri pazarlıyoruz gibi klasik laflarla şehirleri pazarlama hevesleri dile getiriliyor.

 

Evet maalesef ki sadece heves veya fantezi.

 

Şehrin farklı yöneticilerinin biz markayız demesiyle şehir pazarlanmıyor. Biz de şehir pazarlamadaki aşama heves aşaması diyebiliriz. Ya da buna çok inanan Başbakana ayak uydurma aşaması da diyebiliriz. Başbakanın şehrinizi marka yapın cümlesine kendilerini denk getirmeye çalışıyorlar bizim yöneticiler. Türkiye de şehirlerimizdeki şehir pazarlama anlayışı kısaca bundan ibaret.

 

Geçen hafta Selçuklu Belediyesinin bir yıllık icraatlarını yaptığı toplantıya katıldım. İnsanın inanası gelmiyor. Ben de inanamadım. O kadar güzel projeler gerçekleştirilmiş ki. Bir yılda 107 proje. Hem klasik belediye projeleri hem de geleceğe yönelik sosyal sorumlu projeler. Hepsinin temelinde de yapılan araştırma var. Yani pazarlamadaki birincil gereklilik pazar odaklılık! Önce pazarda araştırma yapılıyor. Ondan elde edilen sonuçları projelere döküyorlar. Süper.

 

Yerel gündem de bu toplantı epeyce konuşuldu, değerlendirildi. Benim değerlendirmem bu toplantının, bu belediyecilik anlayışının şehir pazarlamasında nerede durduğudur. Bize iyi mi örnek olacak kötü mü örnek olacak?

 

 

Baştan söyleyeyim doğrusu budur. Bize kesinlikle iyi örnek olacak. Bu iş böyle olmalıdır. Artık yöneticilerimiz, firmalarımız, ürünlerimiz, hizmetlerimiz, ketum olmamalı. Firmanı anlatmanın, belediyeni anlatmanın neresi ayıp, neresinde yanlışlık var Allah aşkına. Çalıştığını söylemek niye suç olsun, niye ayıplansın. Mutevazı olmak bireysel iletişimde doğrudur ama iş adamıysan, bir çok kişinin çalıştığı bir kurumun yöneticisiysen mutevazı olmanın bir mantığı yok. Mutevazı olmak senin çalışanlarına yapacağın en büyük kötülüktür. Suskunluk, sanki onların çalışmadığını dolaylı olarak söylemez mi?

 

Yaa işin rengi değişti. Rekabette ön plana çıkmak, akılda ve gönüllerde yer etmek istiyorsanız konuşmanız lazım. Konuşturmanız lazım. Bu açıdan Selçuklu Belediyesinin “100’ümüzün akıyla” konseptli toplantısı örnek halkla ilişkiler çalışmasıdır. Şehir pazarlamasında, “örnek şehrin halkla ilişkileri” çalışmasıdır.

Selçuklu Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay’ın ve ekibinin düşünce tarzı alışıldık bir tarz değil. Kabul edelim. Ama olması gereken ve gelecekte herkesin sahip olması gereken bir düşünce tarzı. Dediğim gibi 5 yılda şehirlerin pazarlama yarışına çok fazla şahit olacağız. Onun şehri yerine benim şehrime gel yarışı için bu şekilde düşünmek lazım. Başkanı ve ekibini tebrik ederim.

 

Düşünsenize Selçuklu Belediyesi sonraki yıllardaki projeleriyle bu toplantıyı ulusal gündemli yapsa Konya’nın şehir pazarlamasına nasıl bir katkı yapar? Dünyanın ya da Türkiye’nin herhangi yerindeki biri, “şu Selçuklu denen yere ben bir gideyim” derse nasıl olur?   

 

İşte “iyiki Selçuklu’da yaşıyorum” diye harika bir iletişim sloganını da keşfetmiş bir Selçuklu Belediyesi bizim ürünümüz. Bu ürünümüzün çalışmasına hepimiz destek olalım ve kendini hedef kitlesine pazarlasın ve hak ettiği pazar payını da alsın. “Şehirler lafla değil icraatla pazarlanır”a örnek olsun.

 

 

AnkaraGücü Spor Kulübü'ne yeni reklam ajansı

Geçen hafta üniversitelerin reklam ajanslarıyla çalışmasına Kadir Has Üniversitesi örneğinden yaklaşmıştık. Şimdi de spor kulüplerinin reklam ajanslarıyla çalışmasına bir örnekle yaklaşalım. Ankaragücü GrandPrix reklam ajansıyla anlaşmış. Evet önceden merdiven altı grafik ofisleriyle yürütülen güya reklam işlerini artık spor kulüpleri de profesyonel reklam ajanslarına devretme aşamasına geldiler. Devir, iletişimi profesyoneller elinde yürütme devridir. İletişimi çakma iletişimcilerde değil iletişim düşünürleriyle ancak yönetirsiniz ve başarı elde edersiniz. Darısı Türkiye’de tüm kulüplerimize…

Hüp Diye İçine Çek Beni

Patos Rolls’un yeni reklam filmi muhteşem bir reklam işi olmuş. Muhtemelen seyretmediyseniz size anlatarak seyrettirmişlerdir. Öyle değil mi? Siz de merakla gidip seyretmişsinizdir. Beren Saat’li, Tarkan şarkılı yaza ve ürüne uygun, çok keyifli, eğlenceli bir reklam olmuş Patos Rolls reklamı. Ürünün yuvarlak özelliğine odaklanarak çıkartılmış reklam senaryosunda reklamın diğer tüm bileşenleri de inanılmaz entegre gerçekleşmiş. Hüp diye içine çek beniyle başlayan reklam Beren Saat’i çekmeye çalışan 3 genci içine çeken 3 genç kızla Beren Saat’in sohbetiyle son buluyor. Reklamın kurgusu süper. Absürd reklamlar bile olsa bu reklamlarda kurguyu güzel paketlemek lazım. Her açıdan güzel bir örnek olmuş. 250 kişilik bir ekiple çekilmiş reklamın 2 gün sürmesi de bu başarıdaki titizliği ve profesyonelliği gösteriyor. Draftfcb İstanbul reklam ajansını, Soda Filmmakers prodüksiyon şirketini ve Mindshare medya planlama şirketini tebrik ederim.

 

Reklam panoları biftek kokuyor

Reklamcılıktaki gelişmeler aldı başına gidiyor. Hep hedef kitleyi daha iyi etkileyebilmek için uğraşılıyor. Göze hitap eden, kulağa da hitap etmek istiyor. Yetmedi buruna da hitap etmek istiyor. Amaç duyuları harekete geçirmek. ABD'nin Kuzey Carolina eyaletinde Bloom marketler zincirinin biftek reklamı üzerinden çıkan kokusuyla da sürücülerin dikkatini çekmeye çalışıyor. Et parçasına batırılmış çatal görünümlü fotoğraftan, etrafa kara biber ve kömür kokusu yayılıyormuş. Bu reklam örneklerinin daha da artacağını düşünüyorum. Televizyonda bifteği değil cızırtısını, billboard da bifteği değil kokusunu satın.

Yorum Yap
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (5)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.