Selam Vakti ve bir okuyucuya cevap

Salih Sedat Ersöz

                             

Hz. Mevlâna’nın 745’inci Vuslat Yıldönümü Uluslararası Anma Törenleri bu yıl, 7 - 17 Aralık tarihleri arasında “Selam Vakti” sloganıyla düzenlenecek.

Bu yılki anma törenlerinin “Selam Vakti” temasıyla yapılacak olması büyük önem arzediyor.

Bilindiği gibi Hz. Mevlâna; müsamaha, muhabbet ve kardeşlik gibi değerlere çok önem veren bir mütefekkir ve büyük bir Allah dostudur.

“Selam vakti” teması O’nun önem verdiği değerlere çok uygun düşmektedir.

Daha önce, kardeşlik vurgusu ile yapılan programın bu yıl selam vurgusu ile düzenlenmesi elbette Hz. Mevlâna anlayışına uygun düşen temalardır.

Zaten kardeşlik ile selam kavramları arasında son derece yakın irtibat vardır. Zira selamlaşmak, kardeşliğin oluşmasına ve kuvvetlenmesine yol açan bir fiildir.

Rabbimiz;

“Size bir selâm verildiği zaman, ondan daha güzeliyle veya aynı selâmla karşılık verin. Şüphesiz Allah, her şeyin hesabını gereği gibi yapandır.” (Nisâ Sûresi 86)

“Ey iman edenler! Kendi evlerinizden başka evlere, geldiğinizi hissettirip (izin alıp) ev sahiplerine selâm vermeden girmeyin. Bu davranış sizin için daha hayırlıdır. Düşünüp anlayasınız diye size böyle öğüt veriliyor.”(Nur Sûresi 27)

Buyurarak biz kullarına selamlaşmayı emretmektedir.

Efendimizin de, bu konudaki şu Hadis-i Şerifleri örnek verilebilir.

Bir adam, Rasûlullah’a (S.A.S), “İslâm’ın hangi özelliği daha hayırlıdır” diye sordu?

Resûl-i Ekrem: “Yemek yedirmen, tanıdığın ve tanımadığın herkese selam vermendir” buyurdu.

Allah’ın Rasûlu şöyle buyurdu: “Siz, iman etmedikçe cennete giremezsiniz; birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız. Yaptığınız zaman birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selamı yayınız.”

Rasûlullah yine şöyle buyurdu: “Ey insanlar! Selamı yayınız, yemek yediriniz, akrabalarınızla alâkanızı ve onlara yardımınızı devam ettiriniz. İnsanlar uyurken siz namaz kılınız. Bu sayede selâmetle cennete girersiniz”

İşte bu Ayet ve Hadislerden selamın ve selamlaşmanın ne kadar önemli olduğunu anlamak mümkündür.

"Ben yaşadığım müddetçe Kur'an'ın kölesi ve Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s.)'in ayağının tozuyum. Benden kim bundan başka bir söz naklederse ben ondan da o sözden de bîzarım” diyen Hz. Mevlâna’nın anılacağı bir programda kardeşlik gibi, selam gibi ulvi kavramların ana tema olarak kullanılması çok hoş, çok güzel ve çok isabetli olmuştur.

Hz. Mevlâna, namazı tarif ederken; “Tekbir namazın başı, Selam ise sonudur” diyerek, namazda bile selama ne kadar önem verildiğini ortaya koymaktadır.

Bütün bunlardan 745. Vuslat yıldönümü etkinliklerinde kullanılacak olan “Selam” ana temasının, Hz. Mevlâna’nın ruhuna ve anlayışına çok uygun düştüğünü belirtmek gerek. Hz. Mevlâna anlayışına uygun olanın, İslâm’ın anlayışına uygun olduğunu yukarıdaki sözünden anlamak mümkündür.

Büyük bir velî, büyük bir Allah dostu olan Hz. Mevlâna, İslâm’ın dışında bir şey benimsememiş ve kabul etmemiştir. Hz. Mevlâna’nın 745. Vuslat yıldönümü hayırlı olsun, hayırlara vesile olsun.

***   ***   ***

Daha önce “Şiir ve Şair” başlıklı bir yazı yazmıştım. Yazımda bazı yazar ve şair kardeşlerimin kaleme aldığı benim de hoşuma giden bazı paylaşımlarına dörtlüklerle nazire yaptığımı belirterek, bu dörtlüklerimden örnekler vermiştim.

Mesela;

Kainatı uzun uzun seyre dalalım,
Eserden müessire yollar bulalım,
Yaratıcının azametini kavramak için,
Tefekkürü elden bırakmayalım. 

Veya:

Kalbi titreten sevgiler artık kalmıyor,
Yeniler deruni sevginin tadını almıyor,
Şimdi geçici zevklere sevgi diyorlar,
Bakışlar bile sahte, yürekten olmuyor.

Veya; 

Anlaşılmak derdini aşmış bu gönül,

Anlamak derdine düşmüş bu gönül,

Anlamanın anlaşılmaktan farkı şu ki,

Dertlere derman olmaya koşmuş bu gönül. 

Gibi dörtlüklerdi bunlar… Yazıma ismini gizleyerek takma ad kullanan bir kişi, “Böyle şiir/ şiirler olmaz. Ahenk yok, vezin sorunlu, mana bilmem ne. Olmuyor sayın yazar.” Şeklinde yorum yapmış.

Aynı kişi geçen hafta yazdığım “Öğretmenim” başlıklı şiirim için de; “Böyle şiir mi olur? Vezin nerede. Musiki nerede? Yok Yok Yok!” Diye yeni bir yorum daha yazmış.

Gerçek ismini kullanmaya cesaret edemediği halde, Nihal Adsız’ın kitabında geçen cesur bir roman kahramanın adını kullanan bu kişinin beğenmediği şiirin 2 kıtası şöyle:

Peygamber mesleğinin yolunda gidersin,

İlim, irfan yolunda ömrünü verirsin,

Vatan bayrak yolunda candan geçersin,

Milletin önünde şehasın sen öğretmenim.

 

Oku diye başlayan yüce inancın neferi,

Sen başlattın sen sürdüreceksin ilmi seferi,

Cehaletle savaşta sen kazandırırsın zaferi,

Burçlara dikilecek Livasın sen öğretmenim.

 

“Tanrı insan idraki dışındadır. Kur'an, Muhammed'in talimatıdır” ve “Ey Türk Gençliği, sana soruyorum: Sen Arap Muhammedin mezarını artık bıraktıktan sonra senin Kâbe’n Çanakkale, Sakarya ve Dumlupınar değil midir?” diyen ve İslâm’ı reddeden Türkçülerden olan Nihal Adsız’ın felsefesini benimsediği anlaşılan birinin benim şiirlerimi beğenmemesi gayet normaldir. Herkes her şiiri beğenecek diye de bir kural yoktur. 

Ayrıca bu kişi mademki, şiiri ve şiirdeki vezin, musiki ve ahengi iyi biliyor o takdirde kendi ahenkli şiirlerinden birkaç örnek versin de biz de öğrenmiş olalım. 

Sağlıklı mutlu yarınlar ve selam vaktinde selamlar efendim.