Şehirden Notlar

Zeki Oğuz

Geçtiğimiz ay SÜ Süleyman Demirel Kültür Merkezi’nde fotoğraf sanatçısı Timurtaş Onan’ın güzel bir saydam gösterisi vardı. Zevkle izlemiştim gösteriyi. Aynı şeyi maalesef Timurtaş hoca için söyleyemeyeceğim. O çok üzülmüş, onca yolu aşıp geldiğine pişman olmuştur. Çünkü salondaki üniversiteli öğrenci sayısı iki elin parmağını geçmiyordu. Salonu dolduranlar bir ilköğretim okulunun öğrencileriydi ve onları susturmak da mümkün olmamıştı.

Aynı şey Güzel Sanatlar Galerisi’ndeki sergiler için de geçerli. Sanatçının biraz çevresi varsa kalabalık gözüküyor, değilse pilavsız düğün evi kadar bile kalabalık olmuyor sergi salonu. Bilirsiniz bizim Konyalılar pilavsız düğüne pek gitmezler.

Sözü şuraya getireceğim. Bir yer ne denli büyük olursa olsun, oraya şehir demekle şehir olunmuyor. Nüfus milyonu geçse de, görkemli görkemli binalar dikilse de şehir olunmuyor. Büyük bir köy demek daha doğru belki. Bana göre şehir olmanın kıstası rafine kültürü, sosyal gelişmişliği, kültür-sanat olaylarının yoğunluğu, yöneticilerin kültür ve sanata yaklaşımları, yakınlıklarıdır.

Yukarıda iki örneği sanattan vermiştim, yine aynı konudan sürdüreyim. Yıllardır şehrimizdeki sanat olaylarını izlemeye, kaçırmamaya çağırırım. Nedense iş adamlarımızı bu tür etkinliklerde hiç göremeyiz. Geçmiş yıllarda bu tutumlara içerleyerek bir yazımda “Hep etliekmek yemekle olmuyor, biraz da sanata yakın durun” diye yazmıştım. Maalesef etliekmek sofrasının başından kaldıramıyoruz işadamlarımızı. Sadece onlar mı, elbette değil. Yöneticilerimizi de göremiyoruz bu tür etkinliklerde.

Dışarıdan gelen bir yabancı için şehrin dış görüntüsü ilk iyi ya da kötü etkiyi uyandırır. Sadece Alaattin caddesinden vereyim örneği. Bu cadde üzerinde birkaç büyük mağaza var ve kaldırımlar bu işyerlerinin mallarının işgali altında. Kadınlar Pazarı çevresinde kendi ürettikleri malları satmaya çalışan üretici kadınlarımız karşısında aslan kesilen zabıta bu işyerlerine gelince kuzu kesiliyor. Tam İş Bankası’nın karşısında boş bir dükkan var. bu dükkanda zaman zaman birileri kermes düzenliyor. Düzenleyebilirler, buna bir diyeceğim yok, ama masaları kaldırıma kurup milletin gözü önünde yeyip içmek biraz görgüsüzlüğe kaçıyor. Eskiden pazara giden bir hemşehrimiz heybe ya da kapalı bir torba ile giderdi. Aldığı sebzeyi meyveyi başkası görmesin, ‘belki parası yoktur, alamaz’ diye.

Pahalı arabalara binmek köylülükten kurtarmıyor insanı. Şehirli olmak bir kültür ve görgü birikimidir. Yaya yürümeyi bir deneyin sokaklarımızda. Biraz zor yürürsünüz, çünkü bütün kaldırımlar işgal altındadır.

 

Bir de not: Cumartesi günü saat 13.00’da İl Halk Kütüphanesi’nde türkü şenliği var. Eşref Ural ve Ahmet Çakır çalıp söyleyecekler. Bütün türkü dostlarını bekliyoruz. Şenlik etliekmek, pilav yok.

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.