Şehir Kültürü…

yazar-104

Şehirler çeşitli düşünce ve görüşte olan insanların ortak yaşama alanlarıdır. Kırsal ve göçebe hayattan; değişik organizasyonların yapıldığı, insanların birbirlerinin hizmetine daha çok ihtiyaç duyduğu ortama geçiştir şehirleşme. Medeniyetlerin sergilendiği sahnedir.

         Farklı dünya görüşüne, dine, kültüre, ırka sahip insanların bir arada huzur içinde hayatını sürdürmesinin reçetesi: bireylerin başkasının yaşam alanına müdahale etmemesi ile hayatiyet bulur. Bunun aksine gerçekleşen davranış ve yapılanmalarda şehirler, medeniyet noktasından uzaklaşır. Güven, huzur ve istikrar hızla o topraklardan elini eteğini çeker.

         Konuya toplumun maslahatı açısından bakmak gerekir ki bu anlamda şehrin asayişinden ve yönetiminden sorumlu insanlar, şehirlerini daha yaşanabilir kılmalı, huzur ve barışı temin etmeliler. Tabiî ki şehirleşmenin birçok olumlu yönü varken, insan ilişkilerini sıradanlaştıran, duyguları yüzeyselleştiren ve büyüklükten dolayı suçluların üzerindeki sosyal baskıyı az hissetmesini sağlayan özelliği vardır. Kutsal Kitabımızın belirttiği gibi “İnsanlardan çoğunun kötülülük üzerinde birleştiğini görürsün.”

         Buradan yola çıkarak şehirlerde hızla yayılan ve her geçen gün olumsuz etkisini daha fazla hissettiren birahane, meyhane ve bar vb. yerlere dikkat çekmek istiyorum. Bu tür yerler şehrin bedenine saplanmış eğri uçlu bir hançer misali topluma acı vermeye ve yerinden sökülüp atılmadıkça kan akıtmaya devam etmektedir. Özellikle geceleri, artık şehrin merkezini, ana caddelerini sarmış olan meyhanelerin bulunduğu yerlerden geçmek tehlike arz eder hale gelmiştir. Çoluk çocuğunuzla yürürken her an bir sarhoşun sözlü veya fiili saldırısına maruz kalmanız içten bile değil ve sık sık böyle olumsuz durumlar meydana geliyor. İnsanlar gece 11-12’den sonra bazı sokaklardan geçmiyor, geçemiyor.

         Bu menfi durumdan kurtulmanın en iyi yolu içkili yerleri şehir dışına taşımaktır. Birçok yönetici bu yolla, şehirlerinin yaşanabilirliğini ve huzurunu sağlamışlardır. Şunu belirtmem gerekir ki Allah içkiyi haram kılmıştır. Müslümanların yapmaması gereken bir iştir. Ancak biri içiyor diye, onu haramzade yapmak, toplumun dışına itmek ve ondan nefret etmek değildir niyetimiz. Konuyu, toplumun huzurunu sağlamak, kötü bir alışkanlığın gençlerimizin gözleri önünde cereyan etmesini engellemek ve saygınlığı korumak açısından değerlendiriyoruz ki neticede bu zorunluluk ortaya çıkıyor. İçkili yerler şehir dışına çıkarılmalı!

         Yoksa içki içmediği halde aynı şekilde günah olan dedikodunun, yalanın akşama kadar belini kıran, namazdan kıldığı halde işçisinin hakkını ödemeyen, gizli gizli şehvet buluşmaları yapan, ahde vefa göstermeyen, borcunu ödemeyen, anne-babasına öf! diyen ve çeşit çeşit fitne çıkaranların sarhoşlardan daha mubah olmadığını biliriz. Televizyonda boy gösteren din adamı kisveli ikiyüzlülerin, gözümüzün içine baka baka Allah’ın Kitabını tahrif ettiklerini, birkaç gün önce televizyonda konuşan adamın(büyükçe de cemaati var) din adına söylediklerinin yarısından fazlasının uydurma olduğunu ve bu şekildeki cemaatlerin, tarikatların, şeyhlerin şişenin dibini bulanlardan daha fazla İslam’a zarar verdiklerini biliriz.  

         O nedenle Allah’a saygı göstermeyip içmek isteyene ancak Allah ıslah etsin diyebiliriz. Afiyetle kimseye zarar vermeden, evlerinde, şehir dışlarında işsinler ancak zarar verecek şekilde toplum içinde içmelerine müsaade edilmeyeceğini bilsinler. Bunda en büyük görev yöneticilere düşüyor. Huzurumuzu sağlamak için yoksalar niçin varlar?        

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.