ERZURUM (AA) - Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Türkiye Cumhuriyeti'nin sağlık bakanı olarak sezaryenle doğuma karşı mücadele edeceğini belirterek, "Bunun anlamı, ihtiyaç olan anne ve bebeklere sezaryen yapılmasına karşı olmak elbette değildir. Kim ki bir hamile anneyi ve onun karnındaki bebeği insan hakkına aykırı bir biçimde istismar ediyorsa bunu para için bilgisizlikten ve işini kolaylaştırdığını düşündüğü için yapıyorsa buna müsaade etmeyeceğiz." dedi.
Akdağ, Vali Ahmet Altıparmak'ı makamında ziyaret ederek, çalışmalar hakkında bilgi aldı.
Valilik ziyaretinde gazetecilere açıklamalarda bulunan Akdağ, Başbakan Binali Yıldırım ile 10 yıl süreyle aynı kabinede birlikte görev yaptıklarını ve kendisini doğal olarak çok iyi tanıdığını söyledi.
Başbakan Yıldırım'ın en karakteristik özelliğinin hızlı iş yapmak olduğunu, sonuca odaklanan bir Başbakan ile bugün birlikte görev yaptıklarını dile getiren Akdağ, "Bize de Cumhurbaşkanımızın gösterdiği doğrultuda Başbakanımızın hızına ayak uydurmak düşecek. Birlikte inşallah memlekete hizmete devam edeceğiz. Allah'ın izniyle inanıyorum ki önümüzdeki dönemde Türkiyemiz, 2023 hedefi olan, dünyada sağlıkta vatandaşına kaliteli hizmet üreten, vatandaşın sağlık hizmetinin ulaşmasını mükemmel hale getiren bir numaralı ülkelerden birisi olacak" diye konuştu.
- Sezaryenle doğumlar
Akdağ, tıbbi gereklilik olmadığı halde yapılan sezaryenle doğumlara değinerek, hamilenin ya da bebeğinin ihtiyacı olduğunda veya karnındaki bebeğin ihtiyacı olduğunda sezaryenle doğumun kaçınılmaz ve son derece önemli bir tıbbi müdahale olduğunu vurguladı.
Dünya Sağlık Örgütünün bunun toplam doğum içinde yüzde 15-20 civarında olmasını makul gördüğüne işaret eden Akdağ, şöyle devam etti:
"Eğer bir ülkede bu oranların üstünde bir sezaryen var ise bunun anlamı, bazı sağlık kuruluşları, ekipler, sezaryeni gereksiz yere yapmaktadırlar. Türkiye'de maalesef sezaryen oranları yüzde 50'nin üstüne çıkmış durumdadır. Yani dünya sağlık örgütünün yüzde 15-20'lerde, ihtiyaç içerisinde makul gördüğü sezaryenin yüzde 50'lerin üstüne çıkmış olması aslında Türkiye'de bu meselenin bazı sağlık kuruluşları ve ekipler tarafından istismar edildiğini gösteriyor. Annenin ve bebeğin ihtiyacı yokken, annenin karnı yarılıyor, ona bir ameliyat yapılıyor, narkoz veriliyor. Hem anne hem bebek nasibini alıyor. Tabii ki bu tıpta bizim kötü uygulama dediğimiz, tıp etiği, bilim ve hukuka da ayrı bir durumdur. Her haliyle bir tarafı suç, bir tarafı da bilim dışıdır. Tıp etiğine, ahlakına aykırı bir durumdur.
Türkiye Cumhuriyeti'nin Sağlık Bakanı olarak ben bununla mücadele edeceğim. Bunun anlamı, ihtiyaç olan anne ve bebekler sezaryen yapılmasına karşı olmak elbette değildir. Bunun dün nasıl kolaylaştırdıysak, bugün de kolaylaştırmaya devam ederiz. Kim ki bir hamile anneyi ve onun karnındaki bebeği insan hakkına aykırı bir biçimde istismar ediyorsa bunu para için bilgisizlikten ve işini kolaylaştırdığını düşündüğü için yapıyorsa buna müsaade etmeyeceğiz. Ne yazıktır ki kamu hastanelerinde bu oran yüzde 35'lerdeyken, bütün özel hastaneleri bir istatistik olarak topladığımızda yüzde 65 oranındadır. Bu kabul edilemez. Gereksiz, anlamsız, anneyi ve bebeği riske sokan, ihtiyacı olmayan sezaryene karşı mücadeleye özel sektörümüzle birlikte devam edeceğiz."
- Büyükşehirlerde ambulans hizmetleri
Bakan Akdağ, bakanlık olarak yeni dönemde öncelikli çalışmalarından birinin de ambulans hizmetlerini daha iyi hale getirmek olduğunu dile getirerek, "Özellikle büyük şehirlerde, özellikle de İstanbul'da, hem ambulans sayılarımızı hem de merkezlerimizi artıracağız. Bugün Türkiye'de ilk on dakika içerisinde vakaların yüzde 95'inde vatandaşlarımıza erişebiliyoruz. İstanbul'da bunun gerisindeyiz. İstanbul trafiğinin çok ağır oluşu işimizi gerçekten zorlaştırıyor. Orada çalışan sağlıkçı arkadaşlarımızın işlerini biraz zorlaştırıyor. Onlara da destek olmak için hususi bir çaba göstererek, inşallah İstanbul'da bu hizmeti geliştireceğiz. Kırsalda da biraz mesafe almamız lazım." dedi.
- Tarihi yanlış ve yanılgı
Alman Meclisinin Ermeni iddialarına ilişkin kararını da değerlendiren Akdağ, şunları kaydetti:
"Bir taraftan, öyle bir terör örgütüyle de değil PKK, DAEŞ, DHKP-C ile uğraşırken, ülkemizde bu örgütler vasıtasıyla oyunlar oynanırken, bir taraftan da maalesef Avrupa çifte standartını göstermeye devam ediyor. Almanya'nın aldığı bu karar tarihi bir yanlıştır. Bu tarihi yanlışın Erzurum'dan ayrıca ifade edilmesi gerekiyor. Biz 1914, 15-16'lı yıllarda Erzurum'da bunun çilesini çekmiş bir neslin torunlarıyız. Ermeni çetecilerin yaptığı mezalim, zulüm, benim dede ve ninelerim tarafından birinci ağızdan anlatılmıştır. Bu zulümleri yaşamış şehrin torunları olarak bugün elbette Almanya'da alınan kararı çok yanlış bulduğumuzu ifade etmek durumundayız. Önümüzdeki günler, gelişmeler ne getirir bekleyip göreceğiz ama bunun tarihi bir yanılgı olduğunu, çok büyük bir yanlış olduğunu Erzurum'dan ifade ediyorum."
AA