Rebîu’l-evvel ayını müjdelemek ve sorgulama mantığı

Prof. Dr. Ali Akpınar

Peygamber efendimiz, ashabını sorgulayıcı bir mantıkla yetiştirmiştir. Onları cahiliye inanç ve anlayışları içerisinden çıkarıp alırken, onlara hak ile batılı ayırt etme melekesi kazandırmış, bunun için de duydukları ve hatta yaşadıkları her şeyi sorgulamadan, vahiy ve akıl süzgecinden geçirmeden kabul etmemelerini öğretmiştir.

Bir defasında namazda kıraatinde yanılmış, sahabeden hiç ses çıkmayınca, namazdan sonra onlara sormuş: Ben namazda ayetleri nasıl okudum? Onlar böyle okudunuz. Peki, ben size nasıl öğrettim? Şöyle, deyince; peki o halde niçin düzeltmediniz? Size yeni bir vahiy gelmiş olabilir diye düşündük, diye cevap vermişler. O, ise, böyle bir şey olsa size açıklardım, diyerek onlara sorgulama mantığını öğretmiştir.

Nitekim onlar, Hudeybiyye’de anlaşma imzalanırken, hep sormuşlar, sorgulamışlar, konuyla ilgili vahiy gelip kalpleri yatışıncaya kadar da bu tutumlarını sürdürmüşlerdir.

Benzer şekilde kocasının kendisine zıhar yaptığını soran Havle Hatun’a, kocan seni boşamış, sen artık ona haramsın, diye cevap verince kadın, nasıl olur benim inandığın Allah, böyle bir haksızlığı onaylamaz, sen O’na bir sor hele, diyerek ısrarla onunla tartışmasını sürdürmüş, sonuçta, hakkında Mücadile suresinin ayetleri inmiştir. Sure, kocası hakkında seninle tartışan ve halini Allah’a arzeden kadını Allah işitti cümlesiyle başlayarak, tartışan kadını bir Kur’ân kahramanı olarak anmış, onun sorgulayan mantığı bir Kur’ân suresine konu olmuştur.

Hz. Ömer, hutbe okurken kadınlar mahfilinde bir kadın, onun söylediklerine itiraz etmiş, konuyla ilgili ayetleri okuyarak onu uyarmış, sonuçta Hz. Ömer de kadın isabet etti, Ömer yanıldı, diyerek gerçeği teslim etmiştir.

Bir başka kadın büyük Kur’ân uzmanı Abdullah b. Mesud’a gelerek, verdiği bir fetvanın Kur’ân’daki delilini ona sormuş, büyük sahabî cevabını verince kadın, peki senin kızlarının bu fetvan doğrultusunda amel etmediklerini duydum deyince ibn-i Mesud, git onların durumunu araştır bakalım demiş. Kadın, durumu sorgulayınca kendi duyumlarının doğru olmadığını anlamış ve tatmin olmuş bir halde dönüp gitmiştir.

Hal böyleyken bugün müslümanlar sahabenin ve müslümanın olması gereken bu halini sürdürememişler ve duydukları şeyleri, vahiy ve akıl süzgecinden geçirmeden kabullenmeyi itiyat edinmişlerdir. İşte buna örneklerden biri, içerisinde bulunduğumuz Rebiu’l-Evvel ayı ile ilgili olarak, kim bu ayın geldiğini müjdelerse, cennete girer mealindeki sözü hadis diye kardeşlerimizin birbirlerine mesaj çekmeleridir. Peki, hiç düşündük mü, cenneti kazanmak bu kadar kolay mı, cennet bu kadar ucuz mu? Normal seyrinde devam eden bir ayın gelişini haber vermek, insana niçin bu kadar mükâfat kazandırsın? Peki, bu sözün kaynağı nedir, hangi mecmuada geçmektedir? Bunları hiç düşünmeden, bize gelen masajı aynen aktarmak ne kadar doğrudur? Sonuçta aslı astarı olmayan bir sözü, hadis diye kısa zamanda birçok kişiye yaymanın vebali kime ait olacaktır? Peygamberimizin, kim benim söylemediğim bir şeyi bilerek bana isnat ederse, benim adıma yalan uydurursa cehennemdeki yerine hazırlansın hadisini nereye koyacağız?

Tıpkı Safer ayının uğursuzluğuna dair söylenen sözler gibi, Rebu’l-Evvel ayı ile ilgili aktarılan bu söz de asılsız uydurma bir sözdür. O kadar asılsızdır ki çoğu mevzuat kitaplarına bile girmemiştir. Böyle bir sözü yaymak, aktarmak büyük vebaldir.

Geçenlerde bir kardeşimiz, Ebu Davut’da geçen bir hadisi aktardı. Peygamberimiz şöyle buyuruyor: Deve ahırlarında namaz kılmayın, çünkü deve şeytanlardandır. Koyun ağıllarında namaz kılın, çünkü koyun berekettir. (Ebu Davud, Salat 493) Hemen şerhlere baktık, hadis sahih bir hadis. Peygamberimize bu konu sorulmuş, o da cevap vermiş. Tabi bu hadis, soru üzerine varit olmuş, yoksa deve ahırı yahut koyun ağılında namaz kılmayı vazeden/teşvik eden bir hadis değil. Ancak kişi koyun ağılının temiz bir köşesinde, koyunların da olduğu bir zamanda namaz kılmak zorunda kalırsa kılabilir. Ancak deve ahırında kılmasın. Çünkü deve saldırgan bir hayvandır, ne zaman ne yapacağı belli olmaz, kişi de huzurla namaz kılamaz. Koyun ağılı için böyle bir tehlike yoktur. Zaten yeryüzü bize mescit kılınmıştır ve temiz olan her yerde namaz kılınabilir. Görüldüğü üzere açıklamalar, ilk etapta mantıksız gibi gelen sözü anlaşılır hale getirmektedir.

Yeni Müslüman olan kardeşlerime ihtida merasimlerinde hep şu hatırlatmayı yapıyorum: İlk emri oku olan bir dine girdiniz. O halde okumaya araştırmaya, sormaya soruşturmaya devam edin. Zira bu dinde cevabı olmayan hiçbir soru yoktur, çözümü olmayan hiçbir sorun da yoktur. Yeter ki sormasını ve araştırmasını bilin!

Yorum Yap
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.