Pınar Selek neden yargılandı?

Mısır Çarşısı bombalanması davasında yargılanan Pınar Selek ağırlaştırılmış Müebbet Hapis Cezası'na mahkum oldu. Peki, Selek neden yargılanıyordu...

Mısır Çarşısı'nda 7 kişinin hayatını kaybettiği ve 127 kişinin yaralandığı patlamayla ilgili davanın görüldüğü mahkeme, hakkında daha önce beraat kararı verdiği sosyolog Pınar Selek'i müebbet hapis cezasına çarptırdı.

Selek hakkında yakalama kararı çıkarıldı.

Haklarındaki hüküm Yargıtay tarafından bozulan sosyolog Pınar Selek'in de aralarında bulunduğu 5 sanığın yargılandığı dava İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yeniden görüldü.

Pınar Selek'in avukatları müvekkillerinin iki kez beraat ettiğini belirterek, savunma yapmadı. Avukatlar, son sözlerini de söylemedi.

Oy çokluğu ile alınan kararda mahkeme, karara gerekçe olarak Adli Tıp raporunu gösterdi.

Pınar Selek'in babası Alp Selek, kararı temyiz edeceklerini söyledi.

Dava sürecinde neler oldu?

Pınar Selek, 1998 yılında Mısır Çarşısı’nda meydana gelen patlamanın sorumlusu olarak tutuklandı.

Ümraniye Cezaevi’nde tutukluyken, Mısır Çarşısı patlamasıyla ilişkilendirildiğini öğrendi. Bu suçlamanın temel dayanağı ise sanıklardan Abdülmecit Öztürk’ün polis ifadesinde “bombayı, Pınar Selek ile birlikte koyduk” demesiydi.

22 Aralık 1998’de Öztürk ve Selek bomba koymak suçlamasıyla hakim karşısına çıktı. Öztürk ve başka iddialar nedeniyle tutuklanan diğer sanıklar, "ağır işkence gördüklerini, Selek’i tanımadıklarını" açıkladı.

Bilirkişi raporları alındı. Her raporda patlamanın bomba sonucu meydana gelmediği ifade edildi. Mahkemenin tayin ettiği üç uzman profesörün raporunda da, patlamanın bomba değil tüp gaz kaçağından olduğu, 21 Aralık 2000’de tescil edildi.

Mahkeme 22 Aralık 2000’de Pınar Selek’in tahliyesine, 8 Ağustos 2006’da Pınar Selek’in beraatına karar verdi. Bu, ilk beraat kararıydı. Yargıtay 9. Dairesi’nin “hüküm kurulmadığı” gerekçesiyle kararı usulden bozmasıyla, yeni bir süreç başladı.

Dava yeniden görüldü. Patlamanın neden kaynaklandığının belirlenemediği görüşünü tekrarlayan mahkeme beraat kararında direndi. Dosya ikinci kez Yargıtay’a gönderildi.

Yargıtay ikinci kez "Sanıklar müebbet istemiyle yeniden yargılansın" dedi. Selek'in avukatlarının talebi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itiraz edince dosya Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nda değerlendirildi. Ceza Kurulu, 9. Daire’nin kararını onayladı ve dosya yeniden İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderildi.

Mahkeme bu kez kararında direnmedi. Duruşma savcısı Nuri Ahmet Saraç'a görüşü soruldu. Savcı iki sanığın müebbet hapsini istedi ama Yargıtay’ın bozma kararı karşısında şoke olduğunu söyledi.

Mahkeme heyeti, daha önce verilen kararın usüle aykırı olduğu gerekçesiyle beraat kararından vazgeçildiğini açıkladı.

13 Aralık 2012'deki duruşmada söz alan sanık avukatları reddi hakim talebinde bulunmuştu.

 
İŞTE FİLMLERE KONU OLACAK HİKAYE
Temmuz ayının dokuzuncu günüydü. Günlerden perşembe. Rutin gündemin dışında önemli bir olay yoktu. Aniden bastıran sağanak yağmurun dışında İstanbul sakin...

Saatler 14:15'i gösterirken polis telsizinden geçen anonsla irkildik! Mısır Çarşısı'nda şiddetli bir patlama olmuştu. Bilanço ağırdı. 3'ü çocuk 7 ölü, 121 yaralı. İlk bilgiler tüp patlaması üzerinde yoğunlaşıyordu fakat kanlı bilanço bomba olasılığını güçlendiriyordu. Telsizlerden geçen çelişkili anonslar, yıllarca sürecek bir olayın habercisiydi sanki.

Gerçekten de öyle oldu. Patlamaya bir bombanın neden olduğu iddiasıyla açılan dava, 912 gün sürdü. Amerika'da asrın davası olarak nitelendirilen Simpson davası bile 372 gün sürmüştü. Mahkeme, 2.5 yıl sonra patlamanın tüpten kaynaklandığına karar verdi. Dava sürecinde yaşananlar, Simpson davasını aratmayacak nitelikte. Dava Amerika'daki gibi televizyonlardan naklen yayınlanmadığı için bu yaşananları gün gün izleyemedik. Biz tekrar 'o' güne döndük ve insanı şaşkına çeviren olaylar zincirini inceledik. Ortaya bu olayda taraf olan ve olmayan herkesin ders çıkaracağı bir tablo çıktı.

Daha uzun yıllar konuşulacak davanın 'düşündürücü' öyküsü Pınar Selek'in 11 Temmuz 1998 tarihinde gözaltına alınmasıyla başlıyor. Gözaltına alınma nedeni —babası ve aynı zamanda avukatı olan Alp Selek'in ifadesine göre— Pınar Selek'in araştırmaları sırasında PKK ile görüşmesi. Düzenlenen 11.07.1998 tarihli 'Üst Arama Tutanağı'na göre, Selek'in üzerinden "Kol saati, kemer, bayan bozuk para çantası, saç tokası (iki adet), atlet, bayan külotu, çakmak, dereceli gözlük ve kabı, güneş gözlüğü, İstanbul Yelken Kulübü kartı, Akbil kartı, Ayla Selek adına Vakıfbank kartı, ajanda, Pınar Selek adına Yapı Kredi Telecard, makyaj çantası, cımbız, tüp krem, diş fırçası, gümüş yüzük (2 adet), küpe, naylon tarak, ayakkabı bağı, Ericsson 388 marka cep telefonu ve şarj cihazı, Panasonic marka cep telefonu, 750 ABD doları ile 17 milyon TL" çıktı. Saat belirtilmeyen tutanak Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'nde görevli iki polis memuru tarafından hazırlanmış.

Sırt çantasından cephanelik çıkmış!

Fakat polis kayıtlarında aynı günün tarihini (11.07.1998) taşıyan bir başka "Yakalama—Üst Arama ve Zaptetme Tutanağı" yer alıyor. Bu tutanakta ise PKK terör örgütüne yönelik istihbarat çalışmalarında Pınar Selek'in örgüt içerisinde faaliyette bulunduğunun tesbit edildiği, saat 18:00 sıralarında takip sonucu Odakule mevkiinde yakalandığı belirtiliyor. Kısa bir boğuşmanın ardından yapılan üst aramasında, Selek'in üzerinde suç unsuru oluşturacak herhangi bir unsura rastlanmıyor. Ancak tutanakta, yanında taşıdığı siyah sırt çantasından çıkanlar şöyle sıralanıyor:

"Panasonic ve Ericsson marka cep telefonu. Poşet içerisinde; takriben 150 gram ağırlığında kimyevi toz madde, 250 gram ağırlığında siyah kimyevi toz madde. Captain Black marka pipo tütünü torbası içerisinde takriben 300 gram ağırlığında siyah kimyevi toz madde. 1 adet Sunwa marka ampermetre cihazı ile bağlantı kabloları, 1.5 metre uzunluğunda iki ucu yüzülmüş beyaz kablo, Tera marka kablo kesicisi, siyah renkli ayarlı kablo kesicisi. Özel ambalajında Active marka TCDD amlemli köstekli cep saati, camı sökülmüş köstekli cep saati, 2 adet bistüri, kısa kablo bağlı duy ve el feneri ampulü, 2 adet uçları açık beyaz renkli kısa kablo, karga burun pens, 5 adet bombada parça tesiri oluşturmak maksadıyla kullanılan demir parçası ile beton çivisi, 10 adet düz raptiye, beyaz renkli mavi kuyruklu fitil, 4 adet dipsiz ampul, 2 volt gücünde iki adet el feneri ampulü, 9 volt gücünde pil, küçük makas, selobant, bir kutu raptiye. Örgütün illegal yayın organı olan Serxwebun dergisinin 1993 yılı özel cilt fotokopisi ile bol miktarda örgütsel doküman."

Bu tutanağın altında da bir komser, komser yardımcısı ile üç polis memurunun imzası var. Yani bu 'resmi' belgelere göre, Pınar Selek uygulamada görülmeyen bir şekilde bir günde iki kez aranıyor. Birincisinde suç unsuru oluşturacak hiçbir şey bulunamazken ikinci aramada üzerinden cephahelik çıkıyor.

Buradan iki sonuç çıkıyor: a) Selek üst aramasından sonra serbest bırakılarak takibe alındı. O da delilleri yok etmek üzere doğruca Tünel'deki atölyeye gitti ama çıkışta yakalandı. b) Selek'e komplo yapıldı.

Daha sonra yapılan 'mülakat'ta Selek'in Tünel'deki Sokak Sanatçıları Atölyesi'nde hazırlanmış şekilde bombalar olduğunu beyan etmesi üzerine, buraya hareket ediliyor. İşin ilginç yanı bu mülakatta Saat 02:30'da düzenlenen Yer Gösterme, Muvaffakatlı Büro Arama Zapt Etme Tutanağı'na göre atölyede ele geçirilen malzemelerin dökümü şöyle:

"Bir adet kutu kola içerisinde fitil, ampul ve pilleri takılmış şekilde üzeri bantla sarılmış bomba. Takriben 1 kilo ağırlığında kutu içerisinde fitili takılmış şekilde hazırlanmış bomba. 3 adet adi fünye. Prestij marka cep saati. Camı ve kurma kolu üzerinde kablolar takılmış şekilde köstekli cep saati. 2 adet kol saati. 3 adet flaşlambası ampulü. 500 gram ağırlığında bomba yapımında kullanılan kimyevi beyaz toz madde, ayrıca 300 gram ağırlığında kimyevi toz madde. 250 gram ağırlığında kimyevi beyaz toz madde. 5 adet koli bandı. 3 adet selobant. 2 adet kibrit eczası ve bol miktarda kibrit. Maket bıçağı. Sökülmüş cep saati camı. Makas. İki ucu açılmış kablo. Bistürü. Rende. Bomba yapımında kullanılmak üzere hazırlanmış boş kola kutusu. Kendi adına düzenlenmiş pasaport. 14 adet Jiyane Rewşen isimli dergi. 3 disket."

Ancak garip bir durum sözkonusu. Tutanakta, atölyenin kapısının 'Pınar Selek'in üzerinde bulunan anahtar' ile açılarak içeriye girildiği belirtiliyor. Oysa Üst Arama Tutanağı'nda Selek'in üzerinden anahtar çıktığından bahsedilmiyor. Saç tokasından kilotuna kadar her şeyin yazılmak zorunda olduğu tutanakta anahtar gibi önemli bir ayrıntının yer almaması hayli düşündürücü!

Parmak izi olayı

Bu arada 11.07.1998 günü saat 05.00'te Olay Yeri İnceleme Ekipler Amirliği'nde rutin bir işlem gerçekleştiriliyordu. Çeşitli operasyonlarda elde edilen patlayıcılar imha edilmeden önce incelemeye alınmıştı. İnceleme sonucu bir rapor düzenlendi. Raporda, "Burada bulunan delillerin fotoğrafları çekildi, video kameraya alındı, ayrıca kurulu düzenek ve üzerindeki deliller üzerinde parmak izi çalışması yapıldı, burada bulunan ve düzenekteki kutu üzerine sarılan koli bantları söküldü ve incelenmek üzere şubemize getirildi.... Ayrıca sökülen bantlar plastik camlar üzerine sarıldı. Buradaki deliller üzerinde yapılan incelemede parmak izi bulunamadı. Olayla ilgili koli bantları ve falçata kabından başka herhangi bir delil tarafımızdan alınmadı..." deniliyor. Raporun altındaki imzalardan biri ise, daha sonra mahkemede Mısır Çarşısı'ndaki patlamının bomba olmadığına dair tutanak tutup ifade verecek olan bomba uzmanı Nazmi Çelik'e ait. Bu rapor, Pınar Selek gözaltına alınmadan 12, atölye aranarak bombalar ele geçirilmeden 24 saat önce düzenleniyor. Ancak iki gün sonra aynı bombaların üzerinde Pınar Selek'in parmak izine rastlanacaktır!

Kimlik Tespit ve Olay Yeri İnceleme Şube Müdürlüğü Parmak İzi Büro Amirliği'nin 14.07.1998 tarihli Ekspertiz Raporu'nda emniyette zaten bulunan bu bombalar bir gün sonra atölyede bulunacak bombalar oluveriyor. Raporda, "...Pınar Selek isimli örgüt mensubunun çantasında yapılan aramalarda bomba yapımında kullanılan malzemeler yer göstermesinde işyeri olarak kullandığı atölyesinde yapılan aramalarda bomba ve bomba yapımında kullanılan malzemeler T.E.M. Şube Müdürlüğü Bomba İmha Büro Amirliği'ne getirilerek uzman ekiplerce bomba üzerinde sarılı sarı renkli koli bant parçaları, Kimlik Tesbit ve Olay Yeri İnceleme Şube Müdürlüğü Laboratuvar Büro Amirliği'ne getirilerek yapılan inceleme ve araştırmasında koli bantlarının yapışkan yüzeylerinden tesbit edilen parmak iziyle, ............... Pınar Selek'in sağ el baş parmak basımın aynısı olduğu, parmak izinde bulunması gereken karakteristik özelliklerin tam uyduğu anlaşılmış..." deniliyor.

Her iki incelemenin de aslında aynı bombalar üzerinde yapıldığı 11.07.1998 tarihli Olay Yeri İnceleme Raporu'nun üzerindeki dosya numarasından (7982) anlaşıldı. Çünkü Selek'in parmak izinin bulunduğu iddia edilen 14.07.1998 tarihli ekspertiz raporunda da aynı dosya numarası yer alıyordu. Eğer ekspertiz raporunda bu dosya numarası yazılmamış olsaydı olay hiçbir şekilde anlışılamayacaktı. Av. Alp Selek, 4 Nolu DGM'ye verdiği dilekçede, "Bu kadar açık sahte işleme girmelerini anlayamamış bulunuyoruz. Anladığımız tek husus, müvekkilimizde patlayıcı olmadığından o senaryolarına aynı tarihlerde emniyette bulunan patlayıcılar monte edilme yolu deneniyor" diyor.

Mısır Çarşısı ile ilk bağlantı

Buraya kadar Pınar Selek'e Mısır Çarşısı ile ilgili tek bir soru dahi sorulmuyor. Selek'in Mısır Çarşısı patlamasıyla ilgili ilk bağlantısı yakalanan Abdülmecit Öztürk'ün ifadesiyle kuruluyor. Öztürk, emniyetteki ifadesinde Pınar Selek'le beraber bombayı halası Şeker Güler'in Okmeydanı'ndaki evinde hazırlayıp Mısır Çarşısı'na koyduklarını söylüyor. Öztürk, daha sonra 18.08.1998 tarihli savcılık ifadesinde ise "... yalnız Mısır Çarşısı ile ilgili bölümü doğru değildir. Benim olayla ilgim olmamıştır. ...benim bu bomba ile ilgim yoktur. Ben bu bomba işi ile bağlantım kurulursa idam edilmeye razıyım, tekrar ediyorum, benim bombalama işiyle alâkam yoktur ben o kadar suçsuz insanı öldürecek yapıda bir adam değilim..." diyerek emniyette verilen ifadeyi yalanlıyor.

Öztürk, ifadesini imzaladıktan sonra yandaki bekleme odasındaki polislere teslim ediliyor. 15 dakika geçmeden savcıya tekrar getirilerek, yeniden ifadesi alınıyor. Öztürk, olayla ilgili duyduğu pişmanlık ve üzüntü nedeniyle doğruyu söylemek istediğini belirtip emniyetteki ilk ifadesini tekrarlıyor.

Bunun üzerine savcı, Öztürk'ün halası Şeker Güler'in ifadesini alıyor. Güler, imza yerine parmak bastığı ifadesinde Abdülmecit'in nişanlım dediği bir kızla eve geldiğini, bir odaya çekilip kapıyı kilitleyerek ne yaptıklarını bilmediğini, gösterilen resmin eve Abdülmecit'le gelen kız olduğunu söylüyor. Ancak Şeker Güler'in duruşma sırasında Türkçe bilmediği ortaya çıkıyor. Bunun üzerine ifadesi tercüman aracılığı ile alınabiliyor. Güler, Pınar Selek'i de tanımadığını söylüyor.

Bu arada savcılık, kendi seçtiği kişilerden oluşturulan Bilirkişi Heyeti'nden patlamayla ilgili bilimsel rapor istiyor. İ.Ü. Adli Tıp Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Sevil Atasoy başkanlığındaki bilirkişi heyeti 02.11.1998 tarihli raporunda patlamanın 'nitroselüloz' içerir patlayıcı maddenin infilakının yolaçtığını açıklıyor. Raporda, "Olay yerinden toplanan malzemelerden, kumaş parçası, tahta ve cam parçacıkları üzerinde aynı kapalı formül ve molekül ağırlığına sahip, azotlu iki adet bileşiğin yer aldığı, bu kimyasal bileşiklerin bilinen ve denetlenen patlayıcı maddeler arasında bulunmamakla birlikte, her üç malzeme üzerinde tekrarlanmasının dikkat çekici olduğu" vurgulanıyor. Ancak 16.07.1998 tarihli ön rapordan, bu sonuca 'konunun uzmanları' ile yapılan (Bundeskriminalamt, Wiesbaden, Almanya) görüşmeler sonucunda varıldığı anlaşılıyor. Bilirkişi heyetinin konuyu bir başka bilene sorması dikkat çekici bir durum. Normalde eğer uzman yoksa bunun açıkça belirtilmesi gerekiyor. Adli Tıp Kurumu yeterli imkanlara sahip olmadığını açıkça belirtmişti.

Bu rapor üzerine rapor savaşları başladı. İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı'nın 27.07.2000 tarihli raporunda patlamanın bir bombaya ait olmasının kesin olarak mümkün görülmediğinin altı çiziliyor. Peşpeşe verilen polisin bomba uzmanlarından oluşan ekiplerinin raporlarında da bombayla ilgili herhangi bir bulguya rastlanmadığının vurgulanması üzerine mahkeme, 'bombadır' raporunu veren İ.Ü. Adli Tıp Enstitüsü Müdürlüğü'nden farklı kişilerden oluşan yeni bir rapor istiyor. Ancak dosyada mevcut ekspertiz raporunu hazırlayan uzmanlar dışında bir heyet oluşturulmasının mümkün olamadığı bildiriliyor. Bunun üzerine mahkeme, üniversitelerden konunun uzmanları ve uzmanlık alanları hakkında bilgi isteyerek uzun bir liste oluşturur. Mahkeme kendi oluşturduğu bilirkişi heyetinden bu sefer patlamanın teknik olarak sebebinin belirlenmesini ister. Prof. Dr. Neşet Kadırgan, Prof. Dr. Ali Şaşmaz ve Porf. Dr. Nursen İpekoğlu'ndan oluşan bilirkişi heyeti ise patlamanın kesin olarak tüpgazdan kaynaklandığını belirledi.

'Mısır Çarşısı'nı bombaladı' gerekçesiyle 2.5 yıldır cezaevinde yatan Pınar Selek için oy çokluğuyla tahliye kararı çıktı.

İki buçuk yıldır süren davanın ilginç, bir o kadar da düşündürücü hikayesi burada bitiyor. Ancak biz bu dava süresinde yaşananların Türkiye'de tekrarlanmaya devam edeceğinden endişeliyiz... Çünkü bu ülkede hiçkimsenin 103 avukat tarafından savunulma şansı yok. Bir taraftan da artık Cibali mantığının da Mısır Çarşısı'ndaki patlama ile yıkıldığına inanmak istiyoruz. Aksi halde bu hiçkimsenin işine yaramaz. Eğer loboratuvar sonuçları 'bomba' çıksaydı bile dosyadaki diğer deliller çürütüldüğü için muhtemelen yine tahliye kararı verilecekti. Bu olayda bir kez daha polislerin ne kadar uzman, ne kadar deneyimli olursa olsun, laboratuvarların teknik donanımları ne kadar üstün olursa olsun delillerin doğru biçimde toplanmadıkça hiçbir işe yaramayacağını gördük. Bunun artık anlaşılması gerekiyor. Çünkü bilim artık adliyenin hizmetinde. Suçluların da tabii ki. Bunu iyi kullanan amacına ulaşır. Bundan böyle filin kendi iradesiyle(!) ben zürafayım demesinin yarın hiçbir önemi olmayacak! (Aksiyon 13 Ocak 2001 / VOLKAN ÖZTÜRK )

Türkiye Haberleri

21 İLE KAR UYARISI! KONYA SOĞUYOR
2026'DA 1 AY RESMİ TATİL
SGK TEDAVİ ÜCRETLERİNDE ARTIŞ YAPTI
TÜM ÇALIŞAN KADINLARI KAPSAYACAK
HERKESİ İLGİLENDİREN KİMLİK KARARI