Olmadı Rektör Bey...

yazar-28

İzmir’de 10 yıldır organize edilen, aydın ve ilerici iş ve siyaset insanlarının katılımıyla gerçekleşen toplantılar oluyor. “Karşıyaka Toplantıları” adı verilen toplantıların bu ayki konuğu Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Emin Alıcı imiş. Alıcı, “Değişen Dünya Koşullarında Türkiye’nin Konumu” üzerine bir konuşma yapıyor ve gündeme oturuveriyor. İşte Alıcı’nın toplantıda söylediği, ama sonradan ‘söylemedim’ dediği ‘incilerden’ en önemlisi keşke Türkler Müslüman olmasa idi kısmı.

Müslüman olmanın suç, Türk olmanın da hukuken aşağılanma sebebi olan günümüzde, Elif Şafak yarası kapanmadan bu söz biraz ağır kaçtı. “ Yasaklar nedeniyle Müslüman halk matbaayı kullanamıyor. Fakat bu sürede Anadolu’da matbaayı kullanan birileri var. Çünkü Padişah diyor ki matbaa Müslümanlar için haram, ama Müslüman olmayanlar için helal. Kim kullanabilir? Museviler kullanabilir, başka Müslüman olmayan kim varsa hepsi, kullanabilir. Keşke o zaman Anadolu Müslüman olmasaydı. Ve arkadaşlar Anadolu’da Müslüman olmayanlar insanlarda okuma yazma süratle çoğalıyor ama Müslüman olan Anadolu halkı okuma yazmada nasibini alamıyor. “Bu sözleri Papa söylese bu kadar tepki almazdı. İçinden geçeni samimi olarak söylemiş der konuyu kapatırdık. Ama adı Türkiye Cumhuriyeti olan, devlete vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkesin Türk olarak kabul edildiği bir ülkede söylenmesi değişik manalar taşıyor. Resmi olarak Anayasasında laiklik ilkesi benimsenmiş olsa da halkın büyük çoğunluğu Müslüman olarak kabul edilen bu topraklarda bu sözler salyangoz saymaktan daha tehlikeli gibi duruyor.

İnsan hayret ediyor bunu söyleyen bir rektör ve üstelik Emin adını taşıyor. Emin olan güvenilir olandır diye düşünürken rektörün Cumhurbaşkanlığınca tercihen atandığını öğreniyorum. İkinci kez rektörlüğe atanan Prof. Dr. Emin Alıcı, dönemin YÖK Başkanı Kemal Gürüz’ün hışmına uğramış ve en çok oyu almasına rağmen Cumhurbaşkanı Sezer’e gönderilen 3 kişilik listeye girememişti. Bunun üzerine Sezer, listeyi YÖK’e iade etmiş, Emin Alıcı’nın demokratik teamüller gereği listeye konulmasını arzu etmişti. Çünkü Emin Alıcı rakiplerine bariz oy farkı atmıştı. Şimdi bu fark yüzünden ve Rektörün açıklamalarından dolayı Dokuz Eylül Üniversitesi sıkıntıda.  Haberin devamında gelişen olay daha da can sıkıcı.

ANKA ajansı Yazı İşleri Müdürü Barlas Yurtsever, Alıcı’ya ulaşarak ”Keşke Anadolu Müslüman olmasaydı“ sözünün kendisine ait olup olmadığını soruyor. Rektörün cevabı şu: ”Bu söz kesinlikle bana ait değil. Normal bir insan, aklı başında bir insan bu sözü söylemez. Söyleseydim, önce toplantıdakiler bana tepki gösterirdi.” Toplantıda olupta tepki göstermeyenler utansın diyeceğim geliyor ama sonrası var. Alıcı, “Ajans, konuşmanızı kayda almış, bu cümleyi kullandığınızı söylüyor ve haberinde ısrar ediyor” hatırlatmasına ise şu karşılığı veriyor: “Hani kuru iftira derler ya, iftiranın çifte kavrulmuş kurusu. Oradaki muhabir not alıyordu, ses kaydı almadı.” Bant kaydı dinletilince önce inkâr ediyor, sonra başkası söyledi diyor ama sonunda çaresiz susuyor.

Toplantıda olanlar bu sözün başkası tarafından söylendiğini hatırlayamıyor. Yani söz Rektörün. Sıkı durun acı bir itiraf geliyor. “Alıcı’nın son değerlendirmesi şöyle oldu: “Ben Hıristiyan’ım ve bu sözler Papa’nın Müslümanlara sarf ettiği sözler kadar etkili olur ve sonuçları da benim için çok kötü olur.” Hatırlar mısınız? Türban tartışmalarının en ateşli savunucusu Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Başkanı da sonradan Hıristiyan çıkmıştı. Kimbilir bu tartışmalarda adı Ahmet, Nur olan kimlerde böyle gizlenen özellikler var. Bizde bunları, içimizden sanıp gönül koyuyoruz. Yinede değerli basının bu sözleri pek gündeme getirmeyerek, olayı kapatacağını ve sorun olmaktan çıkaracağının umuyorum. Kendinin Hıristiyan olduğunu söyleyen biri için türban İslami bir simge olarak kabul edilebilir. O zaman da tavır kabul edilebilir, ama kendini Türk ismi altında lanse eden biri için en azından beklenen farklı olur.

 

Şimdi olay dönüp olay, Efendi kitabına gelecek. Ando’nun Harun olduğu, Moşe’nin Musa olduğunu anlatan bu kitap böyle gizli ilişkileri anlattığında, önceleri hayrete ederek okumuş sonra da bizi maniple ediyorlar diye kızmıştım. Şimdi başka düşünmeye başladım. Ya doğru ise...

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.