Nasıl iyi vatandaş olunur?

Mustafa Yiğit

Gammazlamadan da iyi vatandaş olunur mu?

 

Avrupa’ya giden dostlarımızdan sık sık duyarız. Özellikle de Almanya’ya gidenlerimizden.  Avrupa’da insanlar herhangi bir kusurunuzu, kanunsuz bir davranışınızı görsünler hemen sizi şikâyet ederler. Kurallara uymanızı sağlarlar. Bunun çok iyi bir şey olduğunu oto kontrolü sağladığını da ardından eklerler. Bilinçli vatandaş, bir nevi anında tepkisin gösteren, şikâyetini yapan vatandaştır. 

Aslını sorarsanız, ben öyle çok kontrollü bir dünyada yaşamaktan yana değilim. Bu övünç halini alan “şikâyet” meselesinin de öyle matah bir şey olmadığını her zaman düşünmüşümdür. Hatta bunun birbirine güvenmeyen insanlar, “gammazcı” toplum yaratacağını da her zaman ifade etmişimdir.  Bu görüşlerimi çoğu defa uçta bulanlar, beni aşırı özgürlükçü, hatta fazla bireyci bulanlar da çoğunlukta olmuştur.  Ancak beni bu düşünceye iten psikolojiyi, “gözetlenen” ve “gözetleyen” topluma gidişimizi eleştirmemdeki haklılığımı geçenlerde okuduğum bir kitapta çok açık bir şekilde gördüm. Rubert Butler; Resimlerle Nazi Tarihi, GESTAPO.

Rupert Butler, Gestapo’nun oluşumunu ve gelişimini tüm korkunç ayrıntılarıyla anlatan bir kitap kaleme almış. O dönemde yaşananları ele alan  bu kitap, Gestapo’nun Almanya’yı en ücra köşelerine kadar denetleyen bir teşkilata nasıl dönüştüğünü tarihi belgeler ışığında ortaya koyuyor. Daha da önemlisi, Hitler’e, Himmler’e ya da Heydrich’e yüklenen suçların aslında  bir toplumun işlediği suçu göz ardı ettiğini de vurgulayan ilginç bir kitap GESTAPO.  “Holocaust (tümden soykırım)  sürecinde doğu ve batı Avrupa halklarının birçoğu Alman cinayet uzmanının gönüllü yardımcısı ve taraftarıydı” diyor kitapta Profösör Dr. Michael Wolffsohn.

Bugün Yahudilerin Beyrut’ta yaptıklarına göz yumanlar ve ortak olanlar, o gün de Hitler Almanya’sına göz yummuşlar ve ortak olmuşlardı. Cinayet ve zulme uygulayanlar farklı ama partnerler hep aynı! Maalesef o meşhur Batı Uygarlığı…

Bütün bunların dışında çok dikkat çekici bir şey daha var Butler’in kitabında. Meşhur Alman disiplinin ve herkesin öve öve bitiremediği “şikâyet” kültürünün kökenlerinin Hitler Almanya’sına kadar uzandığı geçeği.

“Gestapo, nasyonal sosyalizmin gücünün ve terörünün en önemli aracıydı. Herkesi hedef alabilirdi; politikacıları ve tanınmış kişileri bile. Karşısında kimse güvende değildi ve bundan tüm dünya haberdardı. 20 Haziran 1944’te Hitler’e düzenlenen suikasta katılan generaller ve aristokratlara olduğu gibi “tembellere” de karşıydı, bu gibi “tembelleri” hafta sonu “eğitim kurslarına” tabi tutmuştu. Alman halkı çok geçmeden en küçük hoşnutsuzluk ifadesinin –geciken bir otobüs ya da yoğun bir iş günü hakkında küçük bir eleştiri dahi olsa- bir gün sabahın köründe kapının korku verici çalınmasına neden olacağını anladı. Gestapo teşkilatı çok iyi işliyordu, çünkü boyun eğme, uyum ve ispiyonlama ortamını teşvik ediyordu.” 1

Meşhur Alman disiplini ve iş ahlakının bu yönünü de görmek gerek. Herkesin herkesten şüphelendiği ve küçük bir iş aksaklığının bile rejim karşıtlığı olarak ispiyonlandığı bir süreçten geçen Almanlar,  adeta “Pavlov’un köpeği” deneyindeki gibi bir refleks haline dönüştürdükleri iş anlayışıyla bir dünya devi haline geldiler. Başarının adı oldular.

Ancak bu başarının arızalı bir tarihsel süreçten geçmiş olması düşündürücüdür.

Muhakkak ki “şer’den hayır da” doğar diyenlerimiz olacaktır. Ve karşımızda da çok büyük ekonomik güce erişmiş bir Almanya var, bu gerçeği nasıl göz ardı edersin şeklinde yükselen sesleri de duyuyorum. Ancak makine gibi işleyen ve çalışan bir sistemin ne kadar insani olduğu da tartışma götürür. Hele hele komşusuna bile güvenemeyen bir toplumun sağlıklı bir toplum olmadığı da çok önemli bir gerçek olarak karşımızda duruyorsa.

Bütün bunlardan sonra soruyorum kendime; gammazlamadan da iyi vatandaş olunabilir mi? Şimdi bunun üzerinde düşünmeye ne dersiniz?

----------

1- Rupert Butler, Resimlerle Nazi Tarihi, GESTAPO, Çev. Ela Yıldırım, s.9, İstanbul, 1999