Müşteri memnuniyeti

Esat Çoğal

Müşteri memnuniyeti ne kadar önemli

 

 

Sevgili nitelikli okurlarım bu hafta sizlerle bir müşteri mektubunu ve müşteriye gönderilen firma yetkilisinin mektubunu, paylaşmak istedim.

Artık insanlarımızın, mevcut imkânları doğrultusunda, görsel medya, yazılı

medya, duysal medya olsun vatandaşlarımızın ne kadar bilinçli bir toplum olma yolunda ilerleyebildiklerini görebiliyoruz. Tüm okurlara saygılarımla...

P… firmasından ürün alan kişiye gönderilen cevabi yazıya cevaptır.

Yazıdan önce firmanın göndermiş olduğu ekteki mektubu okumanızı rica ederiz.

Saygıdeğer Yetkililer (Eğer mevcutsa tabii ki )

20.000.000 USD' lik bir pazar payı mevcudu bulunan terlik piyasasına yapmış olduğunuz yatırımlar, vermiş olduğunuz reklamlar ve oluşturmuş olduğunuz güvenilir imaja aldanarak firmanızın ürettiği kalitesiz ve pahalı bir terliği annemize hediye almak gibi bir gaflette bulunduk.

Bu tarz hatalarımızı yüzümüze çarpma konusunda göstermiş olduğunuz özel ve takdire değer çabanızdan dolayı sizleri kutluyorum.

 Yazımın başında da belirttiğim gibi bir hata sonucu firmanızın ürettiği bir çift terliğe piyasa koşullarının çok üzerinde (hak ettiğine inanarak- ki ne kadar yanıldığımı bir kez daha anlıyorum-) bir bedel ödeyerek satın aldım.

Malumunuz üzerine almış olduğum üründe bir deformasyon oluştu. Biz müşteriniz olan ahmak mahlukatlar -neden böyle söylediğimi sabredip de  e-posta mı sonuna kadar okursanız anlayacaksınız. Gayet insani duygularla ürünü aldığımız Cevahir Alışveriş Merkezi' ndeki P. bayisine gittik. 

Ürün teslim formumuzu aldıktan sonra siz değerli kaliteli terlik üreticileri(!)nden cevap bekledik.

 Göndermiş olduğunuz cevabi mektubu bir daha müşterilerinize böyle bir saygısızlık yapmayacağınız umuduyla e-postamın ekinde sizlere gönderiyorum.

Tabii ki bu mektup hakkında da bir kaç risalem olacaktır.

 1. Öncelikle ciddi bir şikâyet ve araştırma merkezi kurmanızda fayda görüyorum. Mektubunuzda hiç bir isim mevcut değil. Sadece mektubunuzun sonunda tam olarak 180' lik bir açıyla kâğıda bastırılması becerilememiş  bir kaşe ve üzerinde saçma sapan bir karalama mevcut. Bu imzanın sahibini bulabilmem için imza sirkülerlerinizin tarafıma gönderileceği günü sabırsızlıkla bekliyorum.

2. Mektubu yazan değerli yetkiliye(!) bir hatırlatmam daha olacak. Saygı  değer ibaresi kendilerinin yazdığı gibi ayrı değil, "Saygıdeğer" şeklinde yazılır. Bkz.www.tdk.gov.tr (Bu siteye Türkçe öğrenmek için üye olmanızı tavsiye ediyorum.)

3. Mektubunuzda ayakkabı olarak belirttiğiniz -ki biz terlik aldık- kullanım aracını biz aile ve koloni olarak yeni tanıdık. Bu aracı kullanmamız konusunda bize vermiş olduğunuz derin bilgiler için çok teşekkür ediyoruz.

Şahsen ben bu yaşıma kadar (29 yaşındayım) tüm ayakkabılarımın bağcıklarını çubuk makarna ile yiyen, çelik ayakkabı çekeceğini(gerçek adı keratadır bkz.www.tdk.gov.tr) arabamızın levye kısmında kavgalarda kullanmak için tutan, 43 numaralı ayağım için genelde 40 numara ayakkabı alan, kösele ayakkabılarını 1500 devirlik otomatik çamaşır makinesinde yıkayan bir ahmaktım. Sakın gülmeyin çünkü mektubunuzda bizleri aynen bu tanımlama içine soktunuz.

4. Farkında iseniz (gerçi zor olacak ama) mektubunuzda yazmış olduğunuz tüm uyarılara acı bir mizah ile atıfta bulunmaya çalıştım. Ancak bir madde var ki akıllara zarar vericidir. Sayın Yetkililer (Bakın bu sefer "!"  işareti koymuyorum.) mektubunuzun 8.maddesini oluşturan "...bu nedenle ayakkabıların 1 gün arayla giyilmesi ayakkabının ömürlü olmasını sağlar." ibaresini yazan ilgiliyi derhal kovun. Çünkü milyon dolarlar yatırdığınız reklamlarınızı bu satırlar yok eder. Burada demek istediğiniz cümle biz ahmak müşterileriniz tarafından "Bizim yaptığımız ayakkabıdan da, terlikten de bir halt olmaz, siz en iyisi iki çift alın, hem bir gün arayla giyersiniz hem de bizim pazar payımız artar. Almazsanız da bilirsiniz. Nasılsa peş peşe her gün giyerseniz ayağınız da parçalanacak. He he he he ..." şeklinde algılanıyor ki eğer böyle düşünüyorsanız batmanıza az kaldı.

Almış olduğum ürünü değiştirip değiştirmemek sizin bileceğiniz bir şey.

Ancak gördüğünüz gibi yazı yazmakta hiç de zorlanmıyorum. Eğer yazıma herhangi bir cevap yazmazsanız -ki uzun bir süre beklemiyorum, çünkü okuma-yazma 6 ayda öğreniliyor- bu saçma mektubunuzla beraber sizleri sikayetimvar.com sitesi de başta olmak üzere mailbox'ımda bulunan yaklaşık 1500 kişiye daha şikâyet edeceğim. 

Ayrıca bu mektubu yazan arkadaşa sanırım Türkiye'nin ünlü mizah dergisi Leman'dan teklif geldi ki bu kadar mizahı kullanabiliyor.

Saygılarımla, Şimdilik.

Ersen Haliloğlu

Hoşça, sağlıcakla kalın. Ama en önemlisi adam gibi adam kalın.

 

 

+++

 

BİRAZ DA GÜLELLİM

 

Türkçeye yeni girecek kelimeler

Çayyaş: Sabahtan akşama kadar çay içen bağımlı kimse.

Türkler kahveden çok çayı severler.

Dekılte: Görgüsüz, kıro erkeğin ipek gömleğinin önünü derin açarak sergilediği kıllı ve altın kolyeli göğsü. Nedense bazı kadınlar erkekte kıllı göğsü seksi bulurlar.

Hiç çamaşırı: Varlığı ile yokluğu belli olmayan kadın iç çamaşırı.

Duşünür: Duş alırken gelen ilhamla ülke sorunları, hayatın anlamı veya benzer derin konulara kafa yoran ve özgün fikirler üreten entelektüel ve temiz kimse.

Cinekolog: 'Kızım, senin içine cin girmiş' diyerek kadınların oralarını buralarını elleyen, cinsel tacizde bulunan hoca, üfürükçü, 

Kankamatik: Yolsuz kaldığınızda borç para aldığınız yakın arkadaş.

Efemdi: Davranışları ve sözleri kadınsı olacak kadar nazik, yumuşak ve ince erkek.

İçerdöver: Her akşam bir yerde içip, eve zil zurna sarhoş gelip karısını, çocuğunu döven hayırsız koca, kötü baba, zayıf karakter. 

Sinirbaz: Nasıl olduğunu anlayamadığınız ve çözemediğiniz bir şekilde, sizi her defasında sinirlendirebilen özel kimse.

Hafızapping:  Bir şeyi hatırlamaya çalışırken hafızanızda attığınız hızlı tur.

 

+++

 

HAFTANIN ÖYKÜSÜ

 

Karşılıksız Sevgi...

Bu, Irak’ın kuzeyinde savaşan ve sonunda evine dönecek olan Mehmet adında bir askerin hikâyesidir.

Mehmet evine gitmeden önce, İstanbul'da bulunan anne babasına telefon açtı. Sevgili anne ve babacığım, sonunda eve geliyorum ama bir şey sormak istiyorum. Bir arkadaşımı da beraber eve getirebilir miyim? ‘Tabii ki’ diye cevapladılar. 'Onunla tanışmaktan mutluluk duyarız'. ‘Ama bilmeniz gereken bir şey var’ diye Mehmet devam etti, ‘o savaşta ağır yaralandı. Kara mayınına bastı ve kolu ile bacağını kaybetti. Başka gidecek hiçbir yeri yok. Onun bize gelmesini ve bizimle yaşamasını istiyorum’. ''Bunu duyduğuma çok üzüldüm oğlum, belki kalacak başka bir yer bulması için ona yardımcı olabiliriz' 'O hayır , onun bizimle yaşamasını istiyorum der..'' 'Oğlum,' dedi babası, 'sen ne istediğinin farkında değilsin. Böyle büyük bir sorunu olan birisi bizi çok rahatsız eder. Bizim kendi hayatımız var ve böyle farklılığa izin veremeyiz. Bence sen eve gelmeli ve bu çocuğu unutmalısın. O kendi yaşamını devam ettirmenin bir yolunu bulacaktır.' O andan sonra, Mehmet telefonu kapattı. Anne ve babası ondan başka bir söz duymadılar...

Birkaç gün sonra, İstanbul polisinden bir telefon geldi. Oğullarının bir binadan düşerek öldüğünü söylediler. Polise göre intihardı. Anne ve baba telaşla uçağa binerek oğullarının teşhisini yapmak için atladığı ildeki devlet hastanesinde bulunan teşhis morguna gittiler. Mehmeti teşhis etmişlerdi. Ama gözleri faltaşı gibi açılarak... Bilmedikleri bir şeyi fark ettiler. Mehmet’in bir bacağı ve bir kolu yoktu... Bu hikâyedeki anne ve baba birçoğumuza benzer. Etrafımızda iyi görünen ve neşeli insanları sevmek bize kolay gelir, ama bize rahatsızlık veren özellikle bizim kadar sağlıklı olmayan, bizim kadar güzel ol mayan ve bizim kadar zeki olmayan insanlardan uzak durmayı tercih ederiz. Çok şükür ki bizi bu kategoride gören birisi yok. Karşılıksız sevmeyi başaran birisi sonsuza kadar ailemizdendir ne kadar çirkin ne kadar fakir ne kadar engelli olursak olalım.

Bu gün yatmadan önce Allah'a biraz daha dua ederek insanları oldukları gibi kabul etmemizi sağlamasını isteyelim ve ne kadar farklı olurlarsa olsunlar onlara karşı daha anlayışlı olabilmeyi isteyelim. Arkadaşlar çok nadir bulunan cevherlerdir. Onlar sizi güldürür ve başarmanız için destekler. Bazen tek kelime bazen bir cümle paylaşırlar ama her zaman kalbinizi ona açmanızı beklerler! Şimdi 1 seçeneğiniz var.

1) Arkadaşlarınıza gösterebileceğiniz kadar ilgi gösterin...

Sağlıcakla ve delikanlıca kalın en önemlisi; Adam gibi adam kalın…

 

 

 

 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.