Mescid-i Aksa’nın Ka’be ile irtibatı

Prof. Dr. Ali Akpınar

Yeryüzünün ilk mabedi, Mekke’deki Ka’be’dir. Kaynaklarımız, onun ilk insan Hz. Âdem tarafından inşa edildiğini söyler. Bu şu anlama gelir: İnsan varsa, mabed de olmalıdır. İnsanın, mabedsiz huzurlu ve mutlu olması düşünülemez.

Kudüs’deki Mescid-i Aksa da kadîm mabetlerimizden biridir. Mescid-i Aksa, uzak mescid demektir. Onun Ka’be’ye uzak olması sebebiyle bu isimle adlandırıldığı söylenir. Bunun anlamı açıktır: Tüm mescidlerin merkezi Ka’be’dir. Yeryüzünün neresinde olursa olsun, bütün mescidler Ka’be’nin bir şubesidir. Bütün mescidlerin kıblesi, Ka’be’dir. Mescid-i Aksa da öyledir. Ka’be, merkezdir; ona göre Mescid-i Aksa, uzak mesciddir.

Peygamberimizin İsra yolculuğu, Mekke’deki Mescid-i Haram yani Ka’be’den başlamış Kudüs’teki Mescid-i Aksa ile devam etmiştir. Yüce Allah, onu Mescid-i Haram’dan yücelere alıvermemiş, onu önce Mescid-i Aksa’ya uğratmıştır. Hâlbuki o zamanlar Kudüs, hem Peygamberimize çok uzak, hem de başkalarının egemenliği altında idi. Bu çok anlamlıdır. Mescid-i Aksa, Peygamberimizin İsra-Mirac durağı olmuş; bununla ümmete çok önemli mesajlar sunulmuştur. Mescid-i Haramsız da olunmuyor,Mescid-i Aksa’sız da.

Hicretten sonra iki yıl kadar Peygamberimiz, Mescid-i Aksa’ya doğru namaz kılmıştır. Mescid-i Aksa, Peygamberimizin ilk kıblesi olmuştur. Dolayısıyla kıblemiz Ka’be neyse Mescid-i Aksa da odur. Onu, yeryüzünün herhangi bir mabedi gibi görmemiz mümkün değildir.

Bir hadislerinde Peygamberimiz şöyle buyurur: Binekler şu üç mescid için koşturulmaya değer: Mescid-i Haram (Ka’be), Mescid-i Aksa ve benim şu mescidim. Hadisi şöyle okumamız da mümkündür: Şu üç mecidi ziyaret etmek için ne yapılsa, ne kadar masraf edilse, ne kadar sıkıntı çekilse değer. Şu üç mescidi korumak için ne yapılsa yeridir.

Mescid-i Aksa, pek çok peygamberin hayatında çok önemli bir yere sahiptir. O, Tevhid tarihinin en önemli kilometre taşlarından biridir. Tevhid birliğini haykıran bir belgedir. O, bir Yahudi mabedi havra-sinegog yahut bir Hıristiyan mabedi kilise-manastır değil, Müslüman mabedi bir büyük mesciddir. O, Mescid-i Aksa’dır. Dolayısıyla ona yapılan saldırı, İslam Ümmetine yapılmış bir saldırıdır. Onun hürmetine saldırı, Tevhidin saygınlığına yapılmış bir saldırıdır.

Evet Mescid-i Aksa bugün hem ağlıyor, hem inliyor ve hem de uyuyan Müslümanlara sitemle sesleniyor. Şairinin dediği gibi:

Mescid-i Aksa’yı gördüm düşümde/ Bir çocuk gibiydi ve ağlıyordu.

Varıp eşiğine alnımı koydum/Sanki bir yeraltı nehri çağlıyordu.

Mescid-i Aksa’yı gördüm düşümde/ Götür Müslümana selam diyordu.

Dayanamıyorum bu ayrılığa/ Kucaklasın beni İslam diyordu.

Aslında ağlayan Mescid-i Aksa değil, ağlayan ve ağlaması gereken onu esir durumda bırakan ümmettir! Öyle ya, Müslümanım diyen bu kadar millet/Biraz öfkelenip kafayı taksa/Esir mi olurdu Mescid-i Aksa!

 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.