Mel Gibson ve Piyanist

M. Faik Özdengül

Son günlerde Mel Gibson’la ilgili aleyhte yayınlar irili ufaklı medyada boy göstermeye başladı. Dikkatli okuyucularımız hemen buzdağının altını yani işin hikmetini merak etmişler. Meğerse Mel Gibson ‘Nerede bir savaş ve karışıklık varsa altında bir Yahudi parmağı vardır’ mealinde sözler sarf etmiş. Sonra Holywood tarafından dışlanmış. Filmlerine ambargo konulmuş. Ardından da alkolik olduğu ortaya çıkmış. Kaka çocuk olmuş birden. Daha önce Marlon Brando ve Roger Garoudy’de de olduğu gibi.

Şimdi bu yazıyı yazıyorum ya. Benim kirli çamaşırlarım da ortaya dökülür mü? Doğrusu endişe ediyorum. Efendi’yi okuyanlar zaten bilirler. Ne tür bir çember içinde dönüp durduğumuzu.

Bir grup kendini diğer gruplar karşısında mağdur ve zarar görmüş olarak görüyorsa bunu seçilmiş travma olarak kabullenir ve geleceğe taşır. Ve bu olay nesiller boyu aktarılarak canlı tutulmaya çalışılır. Yani kolektif bilinçaltı. Holywood’un bu anlamda hakkını yemeyelim. Hep birlikte ne çok mağdur Yahudi seyrettik. Piyanist’i hatırlarsınız.

Yahudi çocuklarının psikolojik eğitimleri ile ilgili sevivon.comda bir okuyucunun “Yahudi olmak farklılığını çocuklarımıza nasıl anlatacağız?”  sorusunu bakın nasıl cevaplıyorlar:

“Çocuğunuzun bu ciddi endişesini, kendisinden beklenilen nitelikte olduğunu ispat edememe, mükemmel olamama ya da kabul görmeme korkusunu hafife almamak hayati önem taşır. O halde, Yahudilik açısından farklı olmak sorusunun, ciddi ve hassas bir mesele olması çok doğaldır.”

Yıllarca o ülkeden bu ülkeye kovulmuş bir ırk bilinçaltında neyi biriktirir sizce? Korku ve intikam değil mi? Ya sinecektir, ya vuracak. Başkası beklenemez. Bilinçli olarak bunun yanlış olduğunu bilip kabullenseler de onlar gerçekten de mağdurdurlar. Vurmazlarsa ölüp yok olacaklarına inanırlar. Onlar için orta yol yoktur. Bugün dünyada ün yapmış başarılı olmuş birçok bilim adamı, sanatçı Yahudi var. Düşünsenize ne zor şey Yahudi olmak. Hem bu denli çalışkan ve insanlığa katkıda bulunan işler yapacaksınız, sonra da bu alandaki kazanımlarınızla bu kez aynı insanları yok edeceksiniz. O zaman bu çalışmalar sevgi değil de korku kaynaklı mı?

Evet, İsrail vuruyor, çocuklar ölüyor… İsrail vuruyor, ocaklar sönüyor… İsrail vuruyor, umutlar sönüyor. Kana’dan sonra şimdi de Hula katliamı… Merkezi ABD topraklarında bulunan bağımsız BM, bu toprakların sahibi küresel kovboydan korktuğu için gıkını çıkaramıyor… İsrail vuruyor, insanlık seyrediyor. Peki, İsrail bunu neden yapıyor? Çağdaş dünyada 1948’den beri Ortadoğu’da huzursuzluğun ve şiddetin ilk tohumlarını atan İsrail’in bu davranışının altında, bu topraklara hak etmeden yerleşmiş olmanın verdiği bir paranoya yatmaktadır. Bu paranoya da Yahudi şeraitinden beslenmektedir.

 Din antropologları ve etnologları, özellikle Yahudiliğin şiddet üzerine yapılandırılmış bir din olduğu konusunda müşterek bir görüşe sahiptirler. Gerçekten Yahudilik, Tanrının hem İsrailoğullarının düşmanlarına hem kendilerine uyguladığı korkunç şiddet olaylarının içinde doğup büyümüştür. Deyim yerinde ise, Yahudilik için Tanrı bizzat kendisi kan akıtmıştır. Örneğin, İsrailoğulları’nın Mısır’dan ayrılmasına izin vermeyen Firavun’un kavmine karşı korkunç bir terör estirmiştir. Tevrat’ın anlatımıyla, tahtı üzerinde oturan Firavun’un ilkinden zindanda olan esirin ilkine kadar, Mısır diyarında bütün ilk doğanları, hayvanların bütün ilk doğanlarını vurmuştur.

Peki, İsrail’in Tanrısı neden şiddeti bu kadar ister? Çünkü Yahudiliğin yegâne Tanrısı Yahve, insanların canını almaya yetkili tek varlıktır. O kadar ki, bu iş için her yol mubahtır. Yağmalama yollarını bile seçtiği ulusu İsrail’e öğretir. Yahve öfkelenen bir tanrıdır. Öfkesi şiddetlidir. Ahlak kurallarını çiğneme yetkisi de Yahve’ye ya da onun mübarek saydığı kimselere aitti. İsrailoğullarının maruz kaldığı Tanrısal şiddet, onların Tanrı anlayışını da etkilemiştir. Onlar Tanrı’yı, korkunun ve dehşetin gücü olarak tanımışlardır.

İsrail’de hayat nasıl dersiniz?

Israil'de din ve milliyet birbirini destekleyici olup tam bir kaynaşma içindedir. İsrail devleti kelimenin tam manasıyla dindar bir toplum durumundadır. Ve bir din devletidir. Yahudi dinî aleyhinde en küçük bir tahlil ve tenkide asla izin verilmez. Kimse böyle bir tenkidi yapmaya cesaret edemez. Dini görevlileri küçümsemek ve gerici damgasıyla belirtmek orada aslâ kimsenin yapamayacağı bir iştir. Üniversiteli Yahudi öğrencileri başlarında din adamlarıyla birlikte gösteriler düzenlerler. Dini günleri hep birlikte yaşarlar. 3 milyon nüfuslu İsrail'de Türkiye'deki dinî okulların 2 katı dini eğitim veren kuruluş vardır. Yemin (Sivil hayatta ve askerlik hayatında) Tevrat üzerine olur. Mahkeme ve orduda yemin dini sembollerle yapılır.

Asıl olan bilinçaltıdır. Yıllarca babasından dayak yiyerek büyüyen bir kadın, kocası hoşgörülü davranırsa hoşuna gider ama rahat edemez. Ne yapıp edip o dayağı yiyecek davranışlar gösterir ve bilinçaltı haritasına uydurur yaşamını. Ta ki fark edip o haritayı değiştirene dek. İsrail neden vuruyor sizce? Kendini kovdurmak ve mağdur olduğuna dair şüpheye düştüğü inancını pekiştirmek için mi?

Biz ne yapalım?

De ki: "Ey Kitap Ehli, bizimle sizin aranızda müşterek (olan) bir kelimeye (tevhide) gelin.

Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim, O'na hiç bir şeyi ortak koşmayalım

ve Allah'ı bırakıp bir kısmımız (diğer) bir kısmımızı Rabler edinmeyelim."

Eğer yine yüz çevirirlerse, deyin ki:

"Şahid olun, biz gerçekten Müslümanlar’ız."

(Al-i İmran Suresi, 64)

 www.pozitifdegisim.com

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.