Kurtlar Vadisi Filistin filminin, "yaşanan aksilikler"den dolayı vizyona girişi 5 Kasım yerine yeni yılın 28 Ocak tarihinde gerçekleşecek. Yazarımız Tarık Taçbaş, "aksilikler"in peşine düştü.
Kurtlar Vadisi, içeriğini beğenin ya da beğenmeyin Türk televizyon tarihinin en başarılı dizilerinin ilk sırasında geliyor.
Güncel konuları işlemesi ve getirdiği bakış açılarının çoğu zaman birebir gerçek olarak ortaya çıkması ise dizinin hep artılar hanesine yazıldı.
Pana Film, televizyon dizisini sinemaya da aktarmayı başardı. Önce çok tartışılan Kurtlar Vadisi Irak filmi sinemalarda gösterime girdi. Ardından Muro sonra Gladio.
Serinin 4. filmi, Kurtlar Vadisi Filistin olacak. Filmin vizyona giriş tarihi 5 Kasım olarak açıklandı. Çukurova'nın en sıcak günlerinde çekimler Adana ve Tarsus'ta tamamlandı.
Her şey yolunda derken Pana Film'den diziyi merakla bekleyenlere üzücü bir açıklama yapıldı. 7 Eylül'de yapılan açıklamada detaylardan söz edilmeden “Kurtlar Vadisi Filistin filminin çekim takvimi yoğun aksiyon sahneleri, zor çalışma koşulları, yaşanan aksilikler gibi sebeplerden uzamıştır” ifadelerine yer verildi.
Aradan geçen zamanda bu “yaşanan aksiliklerin” neler olduğu kamuoyuna pek yansımadı. Bir televizyon kanalına çıkan filmin senarist kadrosundan Bahadır Özdener, “filmin negatifleri yandı” bilgisini paylaştı.
Filmin tamamı yanmamıştı. Yanan filmin 17 dakikalık bölümü idi. Bu bölümler yeni baştan çekildi. Çekimler tamamlandı ve banyo yapılıp montaja başlandıktan sonra da filmin vizyona giriş tarihi 28 Ocak 2011 olarak açıklandı.
Bilindiği gibi Kurtlar Vadisi Filistin filmi, 31 Mayıs'ta İsrail'in Gazze'ye insani yardım taşıyan Mavi Marmara gemisine yaptığı vahşice baskından hareketle çekildi. Kurtlar Vadisi Pusu dizisinde bir sahne yüzünden diplomatik kriz yaratan İsrail, doğrudan kendisini hedef alan bu filme hiç sesini çıkarmayacak mı idi?
Aslında filmin başına gelenler yukarıdaki sorunun cevabından başka bir şey değil. Pana Film yönetimi, elinde bu konuda bir veri olmadığı için sessiz kalmayı tercih ediyor.
Bakın, sıradan bir şeymiş gibi “negatifleri yandı” denilen olay aslında nedir? Sinema işini iyi bilen iki üç isme sordum.
Filmin negatiflerinin yanması, sinemacılıkta öyle “vak'a-yı adiye”den yani sıradan bir olay değilmiş. Konuştuğum arkadaşlardan birisi, artık sinemayı bırakalı 20 yıla yakın olmuş. “Bırakın bugünkü teknikle bir filmin negatifinin yanmasını, bizim dönemimizdeki solüsyona konulacak kimyasalları elle hazırladıkları ilkel şartlarda bile pek başa gelen olay değildi” diyor.
Öteki arkadaşıma sorduğumda ise verdiği cevap çok daha farklı. Ben sinema dünyasını pek bilmem. Hele hele işin işine teknik girmişse onu hiç anlamam. Anlattıklarını özetlemeye çalışacak olursam şöyle:
“Özellikle sinema filmleri, görüntülerinin kaliteli olması için negatif olarak çekilir. Çekilen film, kameradan çıkarılır ve önceden hazırlanan solüsyonda banyo edilir. Bu solüsyonu banyo yapacak teknik adamlar, biraz o kimyasaldan biraz bu kimyasaldan alıp karıştırarak hazırlamıyor.”
Merakla sordum. “Peki nasıl oluyor ya?” diye araya girip sordum. “İki saniye beklesen onu anlatmaya başlayacaktım” dercesine devam etti:
“Bir banyo için gereken solüsyonlar ayrı kutular içinde bulunur. Bir film banyo edileceği zaman bu standart kutular içindeki kimyasallar son derece korunaklı kazana boşaltılır ve film banyo edilir.”
Uzayıp giden konuşmada öğrendiğim bir şey daha vardı. Banyo süresi de işin başındaki teknik adamın inisiyatifine bırakılmazmış. Süre bittiğinde sesli ve ışıklı uyarı verir ve sistem devre dışı kalırmış.
Şimdi böyle bir sistem içinde ve Kodak gibi dünyanın film alanında en kalitelisi olduğu söylenen bir marka ile çalışırken filmin başına bir şeyler gelmiş ise olayı nasıl yorumlamak gerek.
Pana Film bu konuda sessiz kalmayı ve filmin bir an önce montaj aşamasını bitirmeye odaklanmayı tercih ediyor.
Filistin konusu Türkiye gündeminden düşmüş gibi belki. Film daha şimdiden 30 ülkeye satılmış bile. Görüşmelerin sürdüğü ülkelerin olduğu da söyleniyor.
Filme emeği geçen herkese başarılar diliyoruz. Ama filmin başına gelenlerde, sorun teknik gibi gösterilse de İsrail parmağı aramamak biraz saflık olur gibi geliyor bana.
Tarık TAÇBAŞ / Cafesiyaset