Kur’an’da “ıslah olanlar”

Doç. Dr. Murat Kayacan

 

 Kur’an’da “ıslah olanlar (aslehû)” ifadesi, biri Mekki diğerleri dört Medeni surede olmak üzere toplam 5 defa geçmektedir. Bu yazıda söz konusu ayetler, içlerinde bulundukları surelerin iniş sırasına göre ele alınacaktır.

Allah'ın rızık olarak verdiği şeylerin helâl ve temiz olanlarından yemek ve O’nun nimetine şükretmek gerekir (en-Nahl 16/114). Allah sadece ölü hayvanı, akan kanı, domuz etini ve Allah'tan başkası adına kesilen hayvanı haram kılmıştır; ancak kim mecbur kalırsa taşkınlık yapmadan, sınırı da aşmadan bunlardan yiyebilir (en-Nahl 16/115). Kanıtsız bir şekilde "Bu helâldir, şu haramdır." diyenler Allah'a karşı yalan uydurmuş olurlar (en-Nahl 16/116).  Bu sayılan yanlışlara düşen kimseler, pratiklerini gözden geçirir ve tövbe ederlerse Allah onları bağışlar: “Sonra şüphesiz Rabbin, cahillik sebebiyle kötülük yapan, sonra da bunun ardından tövbe edip ıslah olanları (bağışlayacaktır); çünkü onlar tövbe ettikten sonra Rabbin elbet çok bağışlayan, pek esirgeyendir.” (en-Nahl 16/119). İnsan, hatadan uzak kalamaz. Rabbine karşı geldiğinde ondan beklenen şey; Allah’a yönelmesi ve tövbe edip günahlardan uzak durmasıdır. Allah, kendisine yönelenlerden merhametini esirgemez.

Allah’ın indirdiği açık delilleri ve kitapta insanlara apaçık gösterilen doğru yolu gizleyenlere hem Allah hem de bütün lanet ediciler, lanet eder (el-Bakara 2/159): “Ancak tövbe edip ıslah olanlar ve gerçeği açıkça ortaya koyanlar müstesnadır. Zira ben onların tövbelerini kabul ederim. Ben tövbeyi çokça kabul eden ve çokça esirgeyenim.” (el-Bakara 2/160). Ayetlerdeki gerçekleri gizleyenler, bu yaptıklarının yanlışlığını kabul edip tövbe ederlerse Allah onları bağışlar. Nitekim Tevrat ve İncil’de son peygamberden söz eden ayetleri gizleyen Ehl-i Kitap’tan bazıları, Kur’an’a ve Resulullah’a (s) iman etmiş ve ayette söz edilen tövbeleri kabulün ve merhametin muhatabı olmuşlardır. Buna rağmen, Allah’ın rahmetinden ümidini kesmenin nasıl haklı bir gerekçesi olabilir?

İman etmelerinden, Resul'ün hak olduğuna şehadet getirmelerinden ve kendilerine apaçık deliller gelmesinden sonra inkârcılığa sapan bir kavme Allah yol göstermez. Onlar zalim kimselerdir (Al-i İmran 3/86). Onların cezası, Allah'ın, meleklerin ve bütün insanlığın lânetine uğramalarıdır (Al-i İmran 3/87). Bu lânete ebedî gömülüp gideceklerdir. Onların azapları hafifletilmez; yüzlerine de bakılmaz (Al-i İmran 3/88): “Ancak, bundan sonra tövbe edip ıslah olanlar başka. Çünkü Allah çok bağışlayıcı ve merhametlidir.” (Al-i İmran 3/89). Muhammed Abduh, bu ayette kendini düzeltme konusunun, tövbe kelimesi üzerine atfedilmesine dikkat çekmektedir. Yapılan bir tövbenin amel üzerinde bir etkisi yoksa böyle bir tövbenin din açısından önemi de değeri de yoktur. İşte bu nedenle Kur’an’da geçen tövbe ifadesinden sonra mutlaka salih amel konusu da birlikte geçer ki bu da “nasuh tövbe” diye nitelenir.[1]

Münafıklar, Allah'a oyun etmeye kalkışırlar ama Allah, onların oyunlarını başlarına geçirmektedir. Onlar namaza kalktıkları zaman üşenerek kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar, Allah'ı da pek az hatıra getirirler (en-Nisa 4/142). Onlar, küfürle iman arasında bocalayıp durmaktadır. Allah'ın şaşırttığı kimseye asla bir (çıkar) yol bulunamaz (en-Nisa 4/143). Müminler, müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmemelidir (en-Nisa 4/144).  Müslüman olmayanlara meyledip sonra yanlışından dönenler, tövbe ederlerse bu güzel tutumları karşılıksız kalmayacaktır: “Ancak tövbe edip ıslah olanlar, Allah'a sımsıkı sarılıp dinlerini Allah’a has kılanlar müstesnadır. İşte bunlar (gerçekte) müminlerle beraberdirler ve Allah müminlere yakında büyük ödül verecektir.” (en-Nisa 4/146). Reşid Rıza’ya göre yüce Allah, münafıklara hazırladığı o şiddetli cezadan münafıklık ve inkârdan tövbe edenleri hariç tutmaktadır; ancak bu tövbe, yaptıklarına pişman olmaları ve yapılan tövbeden ayrılmamaya kararlı olmaları şartına bağlıdır. Günahına tövbe edenler bu tövbelerini üç unsurla (ıslah, Allah’a bağlılık, dini Allah’a has kılmak) güçlendirmektedir. Bunlardan birisi olan ıslah, nefsi kirlendiren nifak fiilerini yıkayıp arıtan imandan kaynaklanan amellere yönelik çaba harcamakla olur. İmani fiiller; doğruluktan ayrılmamak, Allah’a, Resulü’ne, Müslümanların önderlerine ve bütün Müslümanlara içtenlikle bağlı olmak, tam bir güvenirlik, vefa, huşu ve kalbi bir uyanıklık içinde namaz kılmak, Allah’ı gözetmek vb. fiillerdir.[2]

Meşru Müslüman otorite, namuslu kadınlara zina isnadında bulunup, sonra dört şahit getiremeyenlere seksen sopa cezası verir ve artık onların şahitliği kabul edilmez. Onlar fâsıkların ta kendileridir (en-Nur 24/4): “Ancak bundan sonra tövbe edip ıslah olanlar müstesnadır. Allah çok bağışlayıcı ve merhametlidir.” (en-Nur 24/5). Ayette müstesna kılınanların kimler olduğu konusunda iki görüş vardır: 1. Yaptığı yanlışın cezasını görüp tövbe edenlerin şahitlikleri tekrar geçerli hale gelir. 2. Tövbe ve durumu düzeltmek, şahitlik yasağını ortadan kaldırmaz ancak iftira atana artık fasık denemez.

Görüldüğü “ıslah olanlar” ifadesinin yer aldığı ayetlerde hata ettiğini kabul edip kendini düzeltenlerin, Allah’a sımsıkı sarılanların ve dini O’na has kılanların bağışlanacağı söylenmekte ve şeytan, ümitsizliğe düşürmesin diye insanlara Allah’ın bağışlayıcılığı hatırlatılmaktadır.

 

[1] M. Reşîd Rızâ, Tefsîrü’l-Menâr (Mısır: el-Hey’etu’l-Mısriyyetu’l-Âmme li’l-Kitâb, 1990), 3: 300-301.

[2] M. Reşîd Rızâ, Tefsîrü’l-Menâr (Mısır: el-Hey’etu’l-Mısriyyetu’l-Âmme li’l-Kitâb, 1990), 5: 385.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.