Konyasporun..

Selman S. Akyüz

KONYASPOR’UN “KONYA” FOBİSİ

Daha ikinci dakikada sezonun en stresli maçının oynandığı anlaşılıyordu. Tribünlerde Akhisar maçından daha da fazla taraftar vardı. Yine küçük bir boşluk vardı ama sezon başından beri olmayacak işler yapan bu takım için bu sayı bile büyük bir ödüldü.

Önce ikinci dakikada Pawelek topu elinden kaçırınca ardından da adı Robak olan, futbolcuya benzeyen adam, kale önünde sol ayağını yerde sürüyüp topu kaleciye verdiğinde, 20 bine yakın taraftar yıllardır özlediğimiz tribün gürültülerini çıkardılar. Hepsi birden tezahürat yaptılar. Ama stres çoktu. Adana durmuyordu. M’billa tehlikeliydi. Abdullah temkinliydi. Osman Özdemir tehlikeli bir karar vermişti. 17 yaşındaki Abdülkerim, cezalı olan Selim’in yerine defanstaydı. Meija’nın yerinde ise yine bir başka stoper olan Mahamadou Kere vardı. Ertuğrul ile sorunu neydi acaba? Ya da Ertuğrul’un sorunu neydi?

Maçın 24. dakikasına kadar sahaya bakıp bunları düşünüyordum. Tabi Adana’nın diri futbolu nedeniyle “nasıl gol atacağız” diye de yanımdakilere hayıflanırken bir mucize oldu. Adanaspor’un defansındaki Koray Şanlı, Marcin Robak’ın kaleye gidip gol atabileceğini zannederek ceza sahası içinde düşürdü. Koray kırmızı kart gördü ve maçın seyri birden bire değişti. Konyaspor sakinleşti, Adanaspor hırçınlaştı. bu Konyaspor’un işine yarayacak derken ev sahibi çekildi, konuk takım gol aramaya başladı. Her şey tersine dönmüştü sanki. Fazla sakinleşmişti “Osman Paşa’nın yiğitleri”. Şampiyonluk maçını oynadıklarını bir an için unuttular. Ama 42. dakikada hem de Konyaspor’un plaka numarasında M’billa’nın attığı süper gol, Yeşil Beyazlıları kendine getirdi. Tam gole doğru motivasyon artarken Robak’ın kaleciyi geçtikten sonra kendisini yere bırakıp sarı kart görmesi 20 bin kişiyi bir kez daha kahretti.

Osman Paşa’nın ikinci yarının hemen başında gelen müdahalesi ise herkesi bir kez daha ümitlendirdi. Atom karınca Ertuğrul Aslan ve defansı dağıtan Serbay oyuna girdi. İşler 10 dakika iyi gitti ama notlarıma bakarken 57. dakikada stadyumda bir sessizlik oldu. Kafamı çevirdiğimde genç Abdülkerim M’billa’nın peşinden koşuyor ama ikinci gole engel olamıyordu. Herkes sustu. Maç bitmişti sanki. Sanki değil öyleydi. Ne sahadaki oyuncuların ne de taraftarın 30 dakikada puan ya da puanlar alınabileceğine dair ümidi vardı.

Bayan taraftarlar “bağırmayan taraftar istemiyoruz” diyorlardı ama kimsenin neşesi yoktu. Rize berabereydi ama ikili averajda daha iyi. Kasımpaşa yeniyordu, belki de çıkmıştı. Buna rağmen Gökhan Emreciksin berbat ortalar atıyordu.

Bu maçın kaybedilmesinin ve bir anlamda şampiyonluğun artık çok uzak bir ihtimal olmasının önemli nedenleri; Adanasporlu M’billa, O’nu ve arkadaşlarını hafife alan Osman Özdemir, Gökhan Emreciksin’in kötü ortaları, Tolga’nın kendine fazla güvenip saçmalaması ve tabi ki Marcin Robak.

Tamam. Genç takım, iyi işler yaptılar. Uçtular, kaçtılar, attılar, yattılar ama “son iki haftaya getiren takım bundan sonra da Süper Lig’e çıkmalı. Mazeret olmaz artık” şeklindeki görüş de son derece haklı.  

Konyaspor’un, rakiplerinin fikstürü de göz önüne alındığında, ilk iki takım içinden Süper Lig’e çıkma ihtimali çok düşük. Bu “Konya fobisi” olduğu için iş Elazığ maçına da kalsa ümidim yok. Play Off’ta da gol atamayan takıma şampiyonluk vermiyorlar ama bu işler belli olmaz. Hayırlısı demek gerek.

 En azından heyecanlı maçlar oynanıyor. Bunun adı futbol. Üzmeyin kendinizi.