TBMM (AA) - KİT Komisyonu Başkanı ve AK Parti Aydın Milletvekili Mustafa Savaş, "Türkiye ekonomisi, KİT'ler dahil olmak üzere, tüm ekonomik birimleriyle geleceğe daha güvenli yol almaktadır." dedi.
TBMM Genel Kurulunda, KİT Komisyonunun, Kamu İktisadi Teşebbüslerinin 2011-2014 ve 2015-2016 yılları denetimine ilişkin raporlarındaki DHMİ'nin 2011-2016, ÇAYKUR'un 2011-2016, AOÇ'nin 2011-2016, TRT'nin 2015-2016, TOKİ'nin 2011-2016 ve TCDD'nin 2011-2016 yıllarına ait bölümleri ile bu bölümlere ilişkin itirazların görüşmeleri devam ediyor.
KİT Komisyonu Başkanı ve AK Parti Aydın Milletvekili Mustafa Savaş, kamunun mal ve hizmet üretimiyle ticari faaliyette bulunmasının genel olarak ekonomik ve sosyal nedenlere dayandığını belirterek, "Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yılarında özel teşebbüsün yeterli sermaye birikimine sahip olmaması, altyapı sorunları, yetişmiş insan gücünün yetersizliği ve dünyayı sarsan 1929 ekonomik krizinin etkileri nedeniyle kamunun, planlı bir şekilde bizzat kuracağı iktisadi teşebbüsler aracılığıyla sanayileşmeyi ve kalkınmayı sağlayacak bir ekonomik modele geçilmiştir." dedi.
KİT'lerin iktisadi alanda ticari esaslara göre faaliyette bulunan kuruluşlar olmaları ve piyasa koşullarına göre hareket etmeleri gereğinin bir sonucu olarak, genel bütçeli kuruluşların klasik denetiminden farklı bir şekilde denetlenmelerini zorunlu kıldığını ifade eden Savaş, KİT'lerin, halen 1982 Anayasası'nın 165. maddesi gereğince 1987 yılında çıkarılan Kamu İktisadi Teşebbüsleri ile Fonların Türkiye Büyük Millet Meclisince Denetlenmesi Hakkında Kanun çerçevesinde Meclis tarafından denetlendiğini kaydetti.
Kanunla sermayesinin yarısından fazlası devlete ait olan kamu kuruluşları ve ortaklıklarının denetimlerini gerçekleştirmek üzere 35 üyeli KİT Komisyonu'nun kurulduğunu dile getiren Savaş, KİT Komisyonu'nun denetim faaliyetlerini yerine getirirken yaşanan süreçleri anlattı.
Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren kurulan KİT'lerin, özel sektörün gerçekleştiremediği yatırımları yapmak, özel sektöre öncülük etmek, ekonomik kalkınmayı sağlamak, piyasada düzenleyici rol üstlenmek, ekonomiyi yönlendirmek ve sosyal hizmet nitelikli faaliyetler vasıtasıyla gelir dağılımını düzenlemek amaçlarına hizmet ettiğini ifade eden anlatan Savaş, daha sonra uygulanan yanlış politikalar sonucunda KİT'lerin, AK Parti hükümetlerine kadar geçen dönemde karlılık ve verimlilikten uzaklaşmış, görev zararları nedeniyle genel bütçe üzerine sürekli baskı yapan "dipsiz bir kuyu" haline geldiğini söyledi.
AK Parti hükümetleriyle birlikte Türkiye'de siyasi istikrarın sağlanması ve yakalanan güven ortamına bağlı olarak faiz oranlarının düşmesi sonucunda Türkiye ekonomisinin ortalamanın üzerinde büyüdüğünü ve KİT'lerin de daha karlı ve verimli çalışmaya başladığını dile getiren Savaş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"AK Parti'nin iktidara geldiği 2002 yılında kamu bankaları dışındaki mevcut KİT'lerin aktif toplamı 35 milyar TL iken 2018 yıl sonunda bu rakam, mevcut KİT'ler dikkate alındığında, yaklaşık 6 kat artışla 238 milyar TL olarak gerçekleşmiştir. Yine kamu bankaları dışındaki KİT'lerin hazineye katkısı 2002 yılında 1,9 milyar TL iken yüzde 350 artışla 2018 yıl sonu itibarıyla yaklaşık 7 milyar TL'ye yükselmiştir. Bunun 3,3 milyar TL'si temettü, 1,3 milyar TL'si hasılat payı ve 2,4 milyar TL'si de kurumlar vergisidir. Söz konusu KİT'lerin 2002 yılında yaptığı yatırım harcaması 1,1 milyar TL iken yüzde bin 700 oranında artışla 2018 yıl sonu itibarıyla 19,5 milyar TL olarak gerçekleşmiştir. 17 yıl içerisinde KİT'lerin aktif toplamının yüzde 585, hazineye katkısının ise yüzde 350 oranlarında artması, bu kuruluşların kendilerine verilen görevleri yerine getirmede, kaynaklarını etkili ve verimli bir şekilde kullanarak ulusal ekonomiye katkı sağlamada ne kadar başarılı olduklarının açık bir göstergedir. Yukarıda belirtildiği üzere, 2002-2018 yılları arasında KİT'lerin yatırım harcamalarının artması bizlere, bu kuruluşların kaynaklarını cari giderlere değil, yatırım harcamalarına yaparak ekonomiye fazlasıyla geri kazandırdıklarını göstermektedir."
AK Parti hükümetleriyle birlikte Türkiye'nin makroekonomik göstergelerinin sağlam temeller üzerine oturduğuna işaret eden Savaş, "Elde edilen büyük başarılar ve hedef olarak açıklanan küresel ölçekli projeler sonrasında milletimiz ve devletimiz, kanlı terör eylemleriyle, hain darbe girişimleriyle, finans odaklı ekonomik saldırılarla yolundan saptırılmak istenmiştir. Ancak ekonomi yönetimimizin aldığı doğru kararlar ve yapılan stratejik hamlelerle bu girişimler başarıyla bertaraf edilmiştir. Türkiye ekonomisi, KİT'ler dahil olmak üzere, tüm ekonomik birimleriyle geleceğe daha güvenli yol almaktadır." dedi.
- "TRT, Türkiye'nin yüz akı kurumlarından bir tanesidir"
AK Parti Ankara Milletvekili Nevzat Ceylan, bugün yıpratılmak için olağanüstü çaba gösterilen TRT'nin görmezden gelinen gurur verici yanlarından da bahsetmek istediğini, TRT'nin hem Türkiye'de hem de uluslararası arenada insana ve teknolojiye yaptığı yatırımlarla ve en önemlisi insan odaklı yayınlarıyla Türkiye'nin yüz akı kurumlarından biri olduğunu söyledi.
Ceylan, Türkiye'nin tek kamu yayıncısı olan TRT'nin insan ve değer odaklı dizi, belgesel, çizgi animasyon, kültür sanat, haber, spor gibi temalarda yayın yapan 14 televizyon kanalıyla, 1927'de başlayan ve bugün hem kültürel hem de müzik temalarında uzmanlaşmış 16 radyosuyla Türkiye'de bütün vatandaşların bu alanlardaki bütün ihtiyaç ve taleplerini karşıladığını vurguladı.
TRT'nin bütün kanallarıyla hem kültür ihraç ettiğini hem de kara propagandanın, bilgi kirliliğinin panzehiri olduğunu dile getiren Ceylan, "İlk ağızdan, en doğru şekilde gerçekleri ve tüm olan biteni dünyaya anlatan TRT, Türkiye açısından stratejik bir öneme sahiptir." diye konuştu.
Ceylan, TRT'nin tarihin ruhunu incitmeyen, Türkiye'de ve yayınlandığı bütün ülkelerde izlenme rekorları kıran çok kaliteli diziler yaptığını, gençler başta olmak üzere her yaştan vatandaşın bu yapımların etkisiyle tarihe ilgi duymaya başladığını, bu ilgi sayesinde kendi köklerine bağlı, kendi tarihine değer veren, özgüvenli bir toplumun oluştuğunu kaydetti.
Ceylan, şöyle devam etti:
"TRT, sadece tarih dizileriyle değil, maalesef karamsarlık, umutsuzluk ve şiddet aşılayan diğer dizilerin aksine toplumsal değerlere saygılı dizileriyle ailece güvenle izlenebiliyor. TRT'de yayınlanan dizilerde kadına şiddet uygulanan bir tane sahne göremezsiniz, bir tane şahsiyeti zedeleyen çocuk sahnesi göremezsiniz. Reyting savaşının bu türden rijit sahneler üzerinden yapıldığı ortamda TRT kültür kodlarımıza dayanan bir duruş sergileyerek sektöre de örnek olmaktadır. TRT, bu dizileri 100'den fazla ülkeye satıyor. Bunun maddi gelirinden ziyade manevi kazanımlarının daha önemli olduğunu görüyoruz. Bugün dünyanın birçok ülkesine gittiğiniz zaman Türkiye'den geldiğinizi söylediğinizde TRT'nin yayınladığı dizilerden bahsedildiğini görürsünüz."
Ceylan, TRT'nin reklam gelirlerinin son üç yılda 5 kat arttığına dikkati çekerek, "Evet, TRT'yi eleştirecekseniz burada ancak bir kısmını anlatabildiğim başarıların daha ötesini yapabilsin diye eleştirilebilir ama diğer eleştirileri de kabul etmek mümkün değildir. Bir defa, 'TRT payı' diye temcit pilavı gibi ortaya getirilen haberlere de milletimizin itibar ettiğini sanmayın. Bizim milletimiz 100 liralık bir elektrik faturasında TRT için ayrılacak 1 lirayı çok görecek tiyniyette bir millet değildir. TRT'yi yıpratma niyetinde olanlar bizim milletimizin feraset duvarına çarpacaklardır." değerlendirmesinde bulundu.
TOKİ'nin de özellikle dar ve orta gelirli vatandaşların sosyal konut ihtiyacının karşılanması yönündeki çalışmalarını titizlikle sürdürdüğünü belirten Ceylan, "1984 yılından 2002 yılına kadar 19 yıl içinde 43 bin konut üreten TOKİ, 2002-2019 yılları arasında 16 yıl içinde 855 bin konut rakamına ulaşmıştır. Ürettiği konutların yüzde 36'sı sosyal konut olup yaklaşık 3,5 milyon vatandaşımız bu konutlarda oturmaktadır." ifadelerini kullandı.
- "36 yıldır AOÇ'nin varlığında herhangi bir değişiklik olmamıştır"
AK Parti Bursa Milletvekili Mustafa Esgin, Atatürk Orman Çiftliği'nin (AOÇ) kuruluş sürecini anlatarak, AOÇ'nin, 55 bin 538 dekar arazide kurulmuşken 1939 ile 1983 yılları arasında çıkan kanunlar ve kararlar ile yaklaşık 22 bin 239 dekarının çeşitli kurum ve kuruluşlara satışlarının yapıldığını aktardı.
AOÇ'nin 1938-1950 yıllarında 8 bin 334 dekarının satıldığını dile getiren Esgin, "Gerçi muhalefet sözcüleri ne yazıkki bu bilgiyi atladılar. 1950-1960 yılları arasında 11 bin 300 dekarı, 1960-1980 yıllarında 167 dekarı, 1980-1983 yıllarında 2 bin 338 dekarı yani toplam 22 bin 239 dekarı satılmıştır. Halen arazi varlığı 33 bin 252 dekardır. 1983 yılından günümüze kadar son 36 yıldır Atatürk Orman Çiftliği'nin varlığında herhangi bir değişiklik olmamıştır. Halihazırda süt fabrikasında 57 çeşit ürün, meyvesuyu ve bal fabrikasında 32 çeşit ürün üretilmektedir." dedi.
ÇAYKUR'un tarihçesini ve faaliyet alanlarını anlatan Esgin, "ÇAYKUR'un kendi öz sermayesiyle yapmış olduğu önemli ve büyük yatırımları da göz ardı etmemek gerekmektedir. ÇAYKUR, 100. Yıl Çay Paketleme Fabrikasi, Fındıklı Sümer Çay Fabrikası, Pazar Taşlıdere Çay Fabrikası'na yaklaşık olarak 850 milyon TL yatırım yapmıştır. Bu noktada ÇAYKUR'un zarar ettiğini ifade etmek kesinlikle mümkün değildir." diye konuştu.
AK Parti Erzincan Milletvekili Süleyman Karaman ise demir yollarının geliştirilmesinin cumhuriyetin ilk yıllarında olduğu gibi 2003 yılında AK Parti hükümeti tarafından yeniden devlet politikası olarak ele alındığını vurguladı.
Türkiye'nin bu karar sayesinde yüksek hızlı trene kavuştuğunu dile getiren Karaman, yeni yüksek hızlı tren hatlarının yapılmasının da bu politikanın bir neticesi olduğunu söyledi. Karaman, "Raya muhtaç Türkiye, ray satar durumuna gelmişse, 100 yıldır el değmeyen yollar yenilenmişse, kendi rayını, malzemelerini kendi üretiyorsa bunlar demir yollarının devlet politikası olmasıyla gerçekleşmiştir." diye konuştu.
Bugün gelinen noktanın, pek çok açıdan TCDD'yi dünyanın ilk 10 ülkesinin demir yolları arasına koyduğunu anlatan Karaman, "Demir yolu yatırımlarını 81 milyon insanımızın tamamı destekliyor." dedi.
Karaman, 2003 yılından sonra "hava yolu halkın yolu haline gelecek. Herkes uçağa binecek" sloganıyla başlayan havacılıktaki gelişmelerde en büyük payın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve dönemin Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'da olduğunu sözlerine ekledi.