Zeki Oğuz
Fotoğraf sanatçımız Naci İdil, her ne kadar kafa kâğıdı yaşlı gösterse de aramızda en genç olanımızdır. Durmadan gezer bizlerle, fotoğraflar çeker ve bunları başkaları ile paylaşmaktan büyük zevk duyar. Objektifi kırık bir makine ile başlamıştı fotoğraf çekmeye, şimdilerde o da dijitale geçti.
Naci amca yerel bir televizyon kanalı ile çekimlere de gider. Güzel görüntülerle dönerler. Eğer bir yeri çok beğenmişse bu kere fotoğrafçı dostları ile gitmek ister.
Birkaç yıl önce Beyşehir’in Karaali beldesinde çekim yapmışlar, belde ve oranın insanları, insanların geleneklerinden kopmaması Naci amcayı çok etkilemiş. Bu yüzden gezgin arkadaşlarla oraya gitmeye karar verdik.
Geçtiğimiz hafta Karaali Belediye Başkanı İbrahim Issı Naci amcayı aramış “Bu hafta düğün var, gelin” diye.
Yedi fotoğraf düşkünü bir Beyşehir minibüsüne atlayıp düştük yola. Yunuslar beldesi yakınlarında bir petrol istasyonunda indik araçtan. Belediye başkanını aradık, istasyonda bekliyoruz, diye. Sağolsun biz çaylarımızı yudumlarken çıkıp geldi başkan. Belediyeye yeni alınan araca doluştuk, ver elini Karaali.
İlk durağımız düğün evi oldu. Tertemiz döşenmiş bir odaya alındık ve hemen sofra kuruldu.
İlk şaşkınlığı da sofrada yaşadım. Önümüze konan yiyecekler klasik düğün yemeklerinden değildi. Sanki bir iftar sofrasıydı. Lahana sarmasından kuru fasulyeye nefis bir sofra. Düğün giysilerini giymiş genç kızlar, gelinler hizmet ediyorlardı. Müthiş güzeldi giyimleri. Rengârenk işlikler, şalvarlar, başörtüler. Bütün fotoğrafçılarda atlatma fotoğraf çekme huyu vardır. Maalesef bende de var. Arkadaşlar yemek yerken sofradan kalktım. Ev sahibi de kalktı benimle birlikte. Ordaki kızların, gelinlerin fotoğraflarını çekmek için izin istedim. Evde iki genç ve damat da vardı.
Çekebileceğimi söylediler. Mutfakta çalışanları ve yemek yiyen küçük kızları yani cadılarımı çektim önce. O küçük cadılar öyle güzel giyinmişler ki hayran olmamak elde değil. Sonra bir başka odada yemek yiyen kadınları çektim. Hepsi yemek işini biran önce halletmek istiyorlardı çünkü ikindi ezanından sonra oğlan evinden kız evine sandık gidecekti.
Yemekten sonra beldenin çevresini dolaştık araçla. Köyün batısındaki tepede ilk navruz fotoğrafımı çektim. İlk leylek sürüsünü de o tepede görüntüledim. Başkanın makamında çaylarımızı yudumlarken bir yandan da başkan iki dönemdir gerçekleştirdikleri yatırımları anlatıyordu.
Karaali Konya’ya 75, Beyşehir’e 45 km. uzaklıkta 2500 nüfuslu bir belde. Kendi yağıyla kavruluyor. Ne göç veriyor ne göç alıyor. Geçim kaynağı tarım ve hayvancılık. Yaptıkları klasik tarım ama bu yıl bazı aileler organik çilek üretimine başlamışlar. Köyün tarihini pek bilen yok. Sorduğumuz kişiler ise bir efsane anlatarak beldenin tarihini anlatmaya çalıştılar. Onların deyişine göre asırlar önce bölgeye üç kardeş gelmiş. Sadıkhacı,Yunuslar ve Karaali. Bu üç kardeş kendi adları ile anılan köyleri kurmuşlar.
İkindiye kadar sokaklarda fotoğraf çekerek oyalandık. Oğlan evinin işlettiği kahveye girip çay içtik. Kahvede gençler çalıp söylüyorlardı. Oyunlar oynuyorlardı. Bizim gurubun da oynamasını istediler. Biz hemen Mustafa Karaçelebi’yi gösterdik, iyi oynar diye. Karaçelebi “İyi oynayamam ama sazı verin size bir türkü çalıp söyleyivereyim” dedi. Onun çalıp söylediği bir türkü ile kurtardık yakayı. Kahvenin penceresinin kenarında ucunda rengârenk başlıklar bağlı uzun bir deynek duruyordu. Düğünlerde sandık giderken ve gelin gelirken bayrağımızla birlikte o da en önde taşınırmış ve adı sancakmış.
İkindi namazından sonra kahvede bir hareketlilik başladı. Sancak ve bayrak ortaya çıkarıldı. Sandığı iki genç taşıyordu. Gençlerin ardında davul zurna ekibi yeraldı ve kız evine doğru yürümeye başladık.
Sandığı taşıyan gençler merdivenlerden çıkıp sandığı kız evine teslim ettiler. Sonra davul zurna çalmaya, gençler ve damat oynamaya başladılar. Hısım akrabalar oynayanlara para takıyorlardı. Kız evinin merdiven sekisine doluşan kızlar oynayanları izliyorlardı. Küçük cadılar da biz fotoğraflarını çekelim, diye bizim için harika oyunlar oynadılar.
Bahar ayının değişken yüzünü görüyorduk bir kere daha. Sabahki güzel havaya karşılık ikindi sonu bulutlanmış ve ayaz çökmüştü. Hemen başkanı aradık bizi Yunuslara bırakması için. Yollarda kimi zaman otostop yapmayı deneriz. Bazen şansımız tutar. O gün de Naci amca, Bayram Sarıtaş ve Umutcan ile otostop yaparak döndük şehre. Biz tıp durağında otobüs beklerken ötekiler de geldiler Beyşehir minibüsü ile. Bir dahaki gezide buluşmak dileğiyle ayrıldık.
Karaali'de düğün
Karaali Konya’ya 75, Beyşehir’e 45 km. uzaklıkta 2500 nüfuslu bir belde. Kendi yağıyla kavruluyor. Ne göç veriyor ne göç alıyor.
Yerel Haberleri
TANITIM TOPLANTISI YAPILDI
M1 Konya AVM’de imza günleri ve Kitap Fuarı başlıyor
Bel ağrınız artıyorsa bu bilgiye kulak verin
Meram'ın Yeşil Hazinesi Kışa Hazırlanıyor
Kış Gelmeden Teslim! Hacılar'da 552 Konutluk TOKİ Projesi Hız Kesmiyor