Kadınlar pazarı

Zeki Oğuz

Şehirlerin mihenk taşı semtleri, noktaları vardı. O noktalarda buluşulur, alışveriş edilirdi. Şehrin nabzı o noktalarda atardı. Bizim eski Konya’da olduğu gibi. Kibritin Apartmanı, Kırmızı Kütüphane, Kadınlar Pazarı, Üzüm Pazarı, Buğday Pazarı gibi.

Dedemle çarşıya alışverişe çıktığımızda ilk durağımız Tuzcular İçi olurdu. Dedem burada, Tuzcu Memedanın dükkanında biraz soluklanır sonra Kadınlar Pazarına geçerdik. Oradan Üzüm Pazarına geçer, omuzumdaki heybenin iki gözü de dolunca yaya olarak Boyacı Tarlasındaki evimizin yolunu tutardım. Dedem Kapı Camisinde ikindi namazını kıldıktan sonra eve dönerdi.

Bir şehrin geçmişini yazılı anlatılardan çok fotoğraflardan okumayı severim. O fotoğraflar daha yalın, yalansız, riyasız gösterirler geçmişi. O an, o yıl ne yaşanmışsa, nasıl yaşanmışsa olduğu gibi karşındadır.

Ekonomik gelişme/değişme kültürel değişmeyi de getirir elbette, buna itiraz etmenin bir anlamı yok ama bir sorun var, dönemin yöneticilerinin, kelek kesenlerinin geçmişle bir anıları olmadığı için geçmişin izlerini yok etmekte bir sakınca görmezler. Yok etmek birazda yeni rant kapılarının açılması demektir onlar için. İşte bu yüzden günümüzde Kadınlar Pazarı, Üzüm Pazarı, Buğday Pazarı yok. Şimdi itiraz ettiğinizi duyar gibiyim, Kadınlar Pazarı duruyor, diye. Doğru, şimdi değişik bir isimle var öyle bir yer ama benim için asıl Kadınlar Pazarı değil orası.

Sultan Selim Camisinin yüz yıl kadar öncesinden kalma bir fotoğrafı var, bulabilirseniz bir bakın o fotoğrafa. Satıcılarının çoğunluğu ak/kara çarşaflı kadınlar olan bir Pazar yeridir caminin önü. Kenar mahallelerden, yakın köylerden kadınlar ürettikleri sebze ve meyvaları  orada satıp evlerinin geçimine katkı sağlamaya çalışırlar. Sonra zamanın idarecileri onlara daha derli toplu bir yer yapar, işte asıl Kadınlar Pazarı orasıdır artık.

Derken bir zaman geldi o üretici kadınlar kendi mekanlarından kovuldular, erkeklerin mekanı oldu o Pazar. Mekanın adı da değişti.

Üretici kadınlar Aziziye Camisinin çevresinde ve pazarın yakınlarında ürettikleri şeyleri satmaya çalıştılar ama bu kere de zabıtaları buldular karşılarında. Kaç kere gördüm zabıta büyük bir kahramanlık yapıyorum edasıyla kadının önündeki birkaç kilo ota el koyuyor, el terazilerine el koyuyor. Kaç kere gördüm o anaların ağlayışlarını. Zabıtayı görünce bir bohça ürününü kapıp kaçarken ki hallerini gördüm. Onlar bize doğal ürünleri sunuyorlardı, biz zabıta marifetiyle kovduk doğal ürünleri.

O pazarda mutlaka iyi niyetli esnaflar da vardır, ihtiyaçlarımın çoğunu yine oradan karşılarım ama yakın zamanda yaşadığım bir olayı anlatırsam pek gönüllü gitmediğimi de anlarsınız. Yaşlı, ak sakallı bir satıcıdan salatalık aldım, domates istedim, tezgahın üzerine yığdığı domatesler ön taraftan güzel görünüyordu ama adam geride nerde çürük çarım domates varsa doldurdu poşete, itiraz edince yanındaki gençten bir dayak yemediğim kaldı.

Zabıta marifetiyle kendi pazarlarından kovduğumuz kadın üreticilerimiz işte bu ahlaksız davranışı hiçbir zaman göstermezlerdi.

 Söz Kadınlar Pazarından açılmışken, o çevrede yapılan bir gariplikten de söz edeyim.  Aziziye Camisinin doğu tarafında küçük, şirin bir park vardı. O parktan Pazar yerine doğru sıralanırdı satıcı kadınlar. Yorulanlar, namaz saatini bekleyen yaşlılar otururlardı o şirin parkta. Sanırım ekonomik gelişmenin çok gerisinden geliyor bizde kültürel gelişme. Estetik anlayışı yerlerde sürünüyor.

 Demek istediğim şu, o eski güzel park yolunmuş tavuğa döndürülmüş.

 


Yorum Yap
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (4)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.