Kabakcı: ‘Fotoğraf güzelliklerin tozunu almaktır’

İş adamı, siyasetçi ve sanatçı kimliği ile tanıdığımız Mustafa Kabakcı, fotoğraf sanatı ve hayata bakışı üzerine Memleket'e değerlendirmelerde bulundu.

Hayatında fotoğrafın önemli bir yeri olan Kabakcı, “Ben fotoğrafı güzelliklerin tozunu almak ve güzellikleri görünür kılmak gibi algılıyorum” diyor. 

Sami GEDİZ: Uzun süre siyasette bulunmanıza rağmen fotoğraf sanatı ile olan ilişkinizi hiç kesmediniz. Size göre fotoğraf nedir?

Mustafa KABAKCI: Öncelikle size fotoğraftan bahsetmek istiyorum. Ramiz Rövşen adında Azerbaycan’ın meşhur bir şairi var.  Şair “Esasında söz ve manası Allahın insanlara emanetidir, şairlerin işi de sözün sadece tozunu almaktır” diyor. Bununla ilgili iki dörtlüğü var

Aldım sözün ağrısını,

Yavanını yağlısını

 Nice sözün ergisini

 Düzeltip düzünü aldım.

 

Beni de yola saldı söz

Ben gittim size kaldı söz

Yine taptaze kaldı söz

Ben sözün tozunu aldım.

Ben fotoğrafı güzelliklerin tozunu almak ve güzellikleri görünür kılmak gibi algılıyorum. Bunun içinde bunu bir vazife olarak benimsiyorum. Devrimizde insanlar gerçekten gürültüyle, betonla çevrildi. Tüm bu kabalıklar, yükseklikler insanımızı eziyor sesini kısıyor ve ben sanatı insanlığın çığlığı olarak görüyorum. İstedimdi bu fotoğraflarla insanlar iki şeyi öne getirsin 1. güzellikler olduğunu fark etsinler 2. herkes yaşıyla barışsın. Bunun için zaten serginin adını Devr-i Hazan koydum Devr-i Hazan’dan maksat her insan yaşıyla barışmalı ve yaşını yaşamalı. Onun için dikkat edersiniz yaşlı insanların portreleri var, yüzlerinde hayatla barışık bir görüntü var. Yaşlı kadınlarımız var süslerinden vazgeçmemiş. Erkeklerimiz var kıyafetleri düzgün. Kıyafetlerin eski olması hiç bir şey fark etmiyor. Yüzündeki gülücük varsa ben buradayım diyor. Yaşından memnunsa fotoğraflarla bunu görünür kılmak için gayret gösterdim. Bugün çok ciddi bir ziyaretçimiz de oldu. Bundan dolayı da bundan çok memnunun. Burada önemli olan bunu görünür kılmak ve insanları yaratılanla tekrar bir araya getirmek. Bunları düşünerek böyle bir sergiyi açmaktan dolayı keyif aldım. Bütün dostlarım burada Cihanbeyli’den Alanya’dan gelenler oldu. Bunun Konya sosyal hayatına katkısı olursa bundan çok memnun olurum.   

Sami GEDİZ: Kaç yıldır fotoğraflarla ilgileniyorsunuz?

Mustafa KABAKCI: Ben 1972 ‘den beri fotoğrafla ilgileniyorum. O zamanlar Jüpiter makinem vardı, o zamanlar köylerdeydim. Diyarbakır’ın Silvan’da Cığrık diye bir köyünde öğretmenlik yapıyordum. O dönemden itibaren güzellikleri görmeye gayret ettim. Bunu daha çok fotoğraflarla yapıyorsunuz.

Sami GEDİZ: Sizin ilgi alanlarınız nelerdir?

Mustafa KABAKCI: Genelde baktığınız zaman ben bir şeylerin tozunu almak ve görünür kılmak istiyorum. O yapacağınız şeyler insanda ve tabiatta var. Yaratan bunları güzel yaratmış. İnsanlar bunları zaman içerisinde eskimeden dolayı göremiyor ve fark etmiyor. Çünkü aceleciyiz, telaşımız var hep beraber koşuyoruz. Bakıyorsunuz sabahları yürüyen insanlar var, az insanın kafasını kaldırıp gökyüzüne baktığını gördüm. Hâlbuki o anda güneş yeni doğuyordu gökyüzü kıpkırmızı bir hava vardı. O güzelliği insanlar görmeden sadece kaldırım taşlarına bakarak yürümeye devam ediyorlardı. İşte burada anlattığım çığlık insanlara güzellikleri görme konusunda yardımcı oluyor.

Sami GEDİZ: Gece fotoğraf çekmek gibi bir isteğiniz oluyor mu?

Mustafa KABAKCI: Bu bir tutkudur. Mesala zaman zaman arkadaşlarımla seyahat ediyorum birden arabamı durduruyorum. Arkadaşlarım ne oldu diye soruyor, bir çiçek gördüm onun fotoğrafını çekip yoluma devam ediyorum. Baktığınız zaman dünyayı sanki objektifin gözünden görüyorsunuz.

Bu öyle bir alışkanlık haline geliyor ki mesela yüzlerce fotoğrafın arasında unutmuş bile olsam fotoğrafımı tanırım. Çünkü baktığınız zaman beyniniz o objektifin sizin olduğunu daha önce kaydetmiş durumda ve unutamıyorsunuz.

Sami GEDİZ: Fotoğraf tutkunuzdan dolayı eşinizle bir problem yaşadınız mı?

Mustafa KABAKCI: Eşimin şimdiye kadar hiçbir itirazı olmadı, ama bazı kurumların itirazları oldu. Mesela 2002’de Irak’taydım. Bir binanın resmini çekerken bir askerle kapıştım ve makinemdeki filmimi kaybettim. Cezayir’de sabah namazında kalktım, fotoğraflar çekiyorum. İki adam koluma girdi bir merdivenin altında nezarethaneye kapatıldım. Ben orada makinedeki kartları değiştirdim, çekmediğimi iddia ettim. Fotoğraf çektiğim bina donanma komutanlığının binasıymış o yüzden beni nezarethaneye koymuşlar. Hatta gazetelere bile haber olmuştum. Fotoğraf tutkusu başınıza böyle işler getirebiliyor.

Sami GEDİZ: Gelecekle ilgili fotoğraf sergi planlarınız var mı?

Mustafa KABAKCI: Ben amatör ruhla bu işi yapıyorum. Her insanın günlük hayatta bazen böyle hobilerle uğraşması gerektiğine inanıyorum. İnsanlar iş, ev gibi uğraşlarının içerisinden çıkmalı ve kendisinin hoşlandığı işlere zaman ayırmalı. Bu yaptığı işler başka insanlara da faydası olmalı, zararlı alışkanlıklar olmamalı. Ben fotoğrafçılığa devam edeceğim.

Sami GEDİZ: Fotoğraf kare sayınız ne kadardır?

Mustafa KABAKCI: Binlerce diyebiliriz, fotoğraflarımı arşiv olarak saklıyorum.

Sami GEDİZ: Unutamadığız bir fotoğrafınız var mı?

Mustafa KABAKCI: Bozkır’da çektiğim bir fotoğraf var. Bir annenin sırtında çocuk olan fotoğrafım. Başka bir fotoğrafım da Amerika’da 3 tane siyahi yan yana duruyorlardı, orada bir kare denk geldi.  bir alışveriş merkezinin önünde genç kızların blue jeanslar var ellerinde cep telefonları var anne siyahi ama kendini sarıya boyamış, bu fotoğraf beni çok etkilemişti. Böyle dayatmalarla değişimin nasıl insanlığı zorladığını gördüm.