İzmir'in içme suyu ihtiyacının önemli bir bölümünü karşılayan Tahtalı Barajı, son yılların en derin kuraklıklarından birini yaşıyor. Barajdaki su miktarı, ölçümlerin başladığı tarihten bu yana kaydedilen en düşük seviye olan 1.65 ile alarm veriyor. Bu kritik rakam, 2008 yılındaki şiddetli kuraklık döneminde ölçülen 1.90 seviyesinin de altına inmiş durumda.
Ekim ayında İzmir genelinde 81 kilogram yağış kaydedilmiş olmasına rağmen, barajdaki su seviyesinde beklenen artış gözlemlenmedi. Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Çevre, Biyoçeşitlilik ve İklim Değişikliği Çalışma Grubu Üyesi Prof. Dr. Doğan Yaşar, bu durumun nedenini açıkladı. Yaşar'a göre, uzun süren kuraklık nedeniyle "suya aç" kalan toprak ve bitkiler, mevsimin ilk yağışlarının büyük bir bölümünü emdi.
Uzman Tahmini: %20 Doluluk Bile Büyük Başarı Sayılır
Prof. Dr. Doğan Yaşar, her kurak dönemin ardından bol yağışlı bir dönemin geldiği öngörüsünü aktararak, önümüzdeki aylarda yağış miktarının Ekim ayındaki miktarın yaklaşık iki katına ulaşması halinde dahi, Tahtalı Barajı'nın doluluk oranının ilkbaharda ancak yüzde 20 seviyelerine çıkabileceğini belirtti. Yaşar, "Aralık ayının 10-15'ine kadar barajlarda büyük bir artış beklenmemeli. Nisan ortasına kadar eğer yüzde 20 doluluk oranına ulaşılırsa bu çok iyi, yüzde 25 olursa olağanüstü bir başarı olur" diyerek durumun ciddiyetini vurguladı.
"İzmir'in En Pahalı Suyu Kullanmasının Nedeni Bu"
Prof. Dr. Yaşar, kuraklık tehlikesinin yanı sıra İzmir'in su politikalarına da dikkat çekti. Kentin suyunun büyük bir kısmının yer altından sağlanmasının ve yeraltı su seviyelerinin 450 metrelere kadar düşmesinin büyük enerji harcamalarına neden olduğunu söyledi. Yaşar, "Zaten İzmir'in Türkiye'de en pahalı su kullanan şehir olmasının nedeni budur" değerlendirmesinde bulundu.
Sürdürülebilir bir çözüm önerisi olarak ise Yaşar, Çiğli Arıtma Tesisi'nden çıkan günde 500 bin metreküp gri suyun arıtılarak tarıma kazandırılmasını önerdi. Bu suyun Menemen ve Gediz ovalarına verilmesiyle yeraltı sularının çekilmesinin durdurulabileceğini ve akiferlerin yeniden dolmasının sağlanabileceğini ifade etti.
Su Kesintileri Siyasi Değil, Zorunluluk
Ağustos ayından bu yana uygulanan düzenli su kesintilerine de değinen Yaşar, "Eğer bir yerde düzenli su kesintileri başlatılmışsa, bu orada suyun tükendiği anlamına gelir. Ancak su kesmek siyasi bir başarısızlık değildir; suyun siyaseti olmaz" dedi. Gece 23.00 ile sabah 05.00 arasında yapılan kesintilerle günde yaklaşık 100 bin metreküp su tasarrufu sağlandığını belirten Prof. Dr. Yaşar, belediyeye tavsiyesinin, durum rahatlayana kadar su kesintilerini bir yıl daha sürdürmeleri ve gece kesinti saatlerini biraz daha uzatmaları yönünde olduğunu sözlerine ekledi.