İsrail'e değil, Kudüs'e gittik!

Adem Alemdar

İnsan ulaşamadığı şeylerin delisi, ulaştığı şeylerin nankörüdür, diye bir söz vardır ya...

Günümüz insanı tam da bu sözde olduğu gibi ânın tadını çıkarmak yerine ha bire resim çekerek ıskalamakta pek çok lezzeti...

İslam ümmetinin Mekke'yi Mükerreme ve Medine-i Münevvere'den sonraki üçüncü en kutsal şehri Kudüs; İslam şehri karakterini, Müslümanlar tarafından fethinin hemen ardından almış, Osmanlılar döneminde, 400 yılı aşkın bir süre boyunca, tarihinin en müreffeh ve huzurlu günlerini Kuds-i Şerif adıyla yaşamıştır.

Bir çok peygamberden iz taşıyan bu mübarek şehirde, Hazreti Süleyman'ın inşa ettiği, ondan sonra gelen peygamberler eliyle düzeltilip tamir edilen Haremi-i Şerif dediğimiz Mescidi Aksa bulunmakta. 636 yılında Hazreti Ömer tarafından fethedilen sonraki yüzyılda haçlıların eline geçen ve Selahaddin Eyyubi'nin yeniden fethettiği güzel şehir. Hazreti Peygamberin Miraç gecesinde tüm peygamberlere namaz kıldırdığı ilk kıblemiz Mescidi Aksa da Kudüs'tedir. Üç semavi din için de kutsal sayılan bu şehire gitmek için hemen herkes can atıyordur, ancak gidince doya doya yaşamak, havasını içine çekmek, ellerini havaya kaldırıp dua etmek ve 500 kat sevabı olduğu bilindiği halde yoruluncaya kadar namaz kılmak yerine mekanı fon olarak kullanıp fotoğraf çekmeye çalışarak ânın tadını çıkarmayı ıskalıyoruz. Öyle zannediyorum ki biraz daha namaz kılsaydım, biraz daha Kur'an okusaydım, daha çok dua etseydim diyordur gidip gelen herkes. Ancak zamanımızın çoğunu fotoğraf çekmeye, selfi yapmaya, sosyal medya 'like'ı almaya harcayarak geçirdik!..

Geçtiğimiz hafta Meram Belediyesi tarafından organize edilen Abdülhamid Han'ın izinden Meram Atiyye-i Seniyye programı vesilesiyle yüz kişiyi aşkın bir heyetle Kudüs'e; Mescid-i Aksa'ya gittik. Elhamdülillah dünya gözüyle bu mübarek mekanda bulunduk, ibadet ettik, dua ve niyazlarda bulunduk...

144 dönümlük Harem-i Şerif içerisindeki en gösterişli yapı: Kubbet'us Sahra'nın (Kayanın Kubbesi) Kubbesi, Emevi Halifesi Abdülmelik tarafından 14 ayar altından yaptırılmış. 

... 

Cumhurbaşkanımızın imkan bulan herkes Kudüs'e gitsin çağrısını, belediyenin ne işi var oralarda, bizim rızamız yok gibi zırvalarla karalamaya çalışanlara belediye imkanlarıyla eğer bir yere gidilecekse işte orası Kudüs'tür diyorum. Ve Meram Belediyesini bu güzel seyahati organize ettiği için kutluyorum. New York veya Paris'e değil, Kudüs'e gittik beyler. İsrail'e turistik gezi yapmadık, kardeşlerimize yanınızdayız dedik. Bu gidiş ilkti, ancak son olmayacak! En kısa zamanda tekrar gideceğiz inşaallah Aksa'ya; doya doya ibadet etmek için...

Abdülhamid Han'ın izinden Meram Atiyye-i Seniyye programı dedim ya yukarıda, ne olduğunu anlamadan, merak dahi etmeden saldıranlara kısaca anlatayım. Belediye bir süre önce Kudüs Akademi diye bir kurs açtı, bu kurs programında başarılı olanları Kudüs seyahatiyle ödüllendireceğini duyurarak. Tahminlerin üzerinde başka şehirlerden dahi kaydolanlar oldu ve neticesinde yapılan imtihanla 20 kursiyer ödülü kaptı. Bu çocukların haftalarca Kudüs'le yatıp kalktıklarını ve kitaplardan, ekranlardan gördükleri yere gideceklerini düşünsenize. Belediye sadece meclis üyelerini veya müdürlerini değil temizlik işlerinde çalışan işçileri düşünerek onlardan da listeye isimler ekledi. Gazete ve televizyonları temsilen de birer kişi davet edildi ve bu sayıya ulaşıldı...

CHP'li belediyelerin heykel dikme yarışları, bira festivali düzenlemeleri veya bilemediğimiz onca saçma harcaması içerisinde AK Partili bir belediye için de en hayırlı hizmet olsa olsa bu olurdu...

Mescid-i Aksa (Harem-i Şerif) içerisinde; Aksa Mescidi, Kubbetüs Sahra, Burak Mescidi, Ömer Mescidi, Mervan Mescidi, Miraç Kubbesi ve pek çok yapının bulunduğu 144 dönümlük alanın tamamına denmektedir.

...

Kudüs, anlatmayla anlaşılacak bir yer değil arkadaşlar. Gitmeden anlayamazsınız. İnsanı derinden etkileyen yapıları, bir zamanlar buralarda yaşayan insanları göz önüne getirince harikulade bir tad bırakıyor dimağınızda. Müslümanların Burak duvarı dediği, ancak işgalci İsrail devletinin 'ağlama duvarı' şeklinde düzenlediği Haremi Şerif'in dış duvarını da gördük; kendi halimize ağladık doğrusu...

Doğu Kudüs'ün eski şehir içindeki daracık sokaklarından geçerken, atalarımızın vakfettiği şaheserlerin hali hüzünlendirdi, ama her girdiğimiz kapıdan "Türkler geldi" diye ayağa kalkan insanların minnetli bakışları da ümidlendirdi. Bir gün buralar yine Müslümanların rahatça yaşadıkları yerler olur diye dualar ederek yürüdük, yorulduğumuzun farkına varamadan. Bir sokaktan geçerken yaşlı bir berber çağırdı dükkanına, "Türk müsün?" dedi ve cevabımı beklemeden eski model tuşlu telefonunun ekranını açtı üşenmeden. Övgü dolu sözler ve güzel dualar eşliğinde "Bak, Osmanlı Tuğrası" diye gösterdi yaşlı gözlerle. Israrla bir şeyler ikram etmeye ve benimle sohbet etmeye çalıştı. Başka bir Filistinli ise akşam yemeği için evine davet etti, kalabalık olduğumuzu söyleyince herkes gelsin diyerek...

Bölge halkının Arap olmasına karşın hiç bir Arap ülkesinden ziyaretçi görememiş olmamız, bu mahzun insanlara arkalarında Türklerden başka kimsenin olmadığını çoktan göstermiş diyorsunuz içinizden. Aksa'da namaza duranların da çoğunluğu hemen her vakit Türkler zaten...

Organizasyona katılan heyetimiz ve fonda Yahudi inanışına göre ‘Sırat Köprüsü’nün kurulacağı Zeytin Dağı eteklerinden Mescid-i Aksa görülüyor.

Biz biliyoruz ki İsrail’in nihai hedefi, adım adım Kudüs’ü Müslümanlardan arındırma ve Mescid-i Aksa hareminde Müslümanların mukaddes mekânlarını yıkarak burada Süleyman mabedini inşa ve ihya etme politikasıdır. Maalesef İslam dünyası bambaşka gündemlerle oyalanırken, İsrail Kudüs’ü başkent olarak donatmaya başladı bile. Araplar gelmiyorsa Türkler gider, Türkler gitmeli ki İsrail rahat hareket edemesin!

...

Kudüs seyahatimiz bir ay sonraya planlanmış olsaydı, 11 Aralık 1917’de İngilizler tarafından işgal edilişinin 100. yıl dönümüne denk gelecekti! Fark edilememiş, ziyanı yok!

Filistinli berber telefonundaki Osmanlı Tuğrasını gururla gösterirken...

Dünyanın baş belası İngilizler, her gittikleri yerde olduğu gibi burada da önce işgal ederek Manda yönetimi kurarak Osmanlı'dan yani Türklerden ayırdılar Kudüs'ü sonra da dünyanın dört bir yanında nerede gelmeyi kabul eden Yahudi varsa buraya getirip yerleştirdiler. Özellikle Avrupa'daki Yahudilerin İngiliz işgalindeki Filistin beldesine gitmeleri isteniyordu, ancak istedikleri neticeyi alamıyorlardı ve Hitler'i keşfettiler! Gerisi bildiğiniz hikaye, Avrupa'da ne kadar Yahudi varsa kaçarak bölgeye sığındı! Zamanla belli bir sayıya ulaşıldığına kani gelinince de İngilizlerin hamiliğinde 1947 sonunda İsrail kuruldu. Yahudiler nihayet işgal mişgal bir devlet kurmuştu, ancak paradan anladıkları kadar devlet yönetmeyi bilmiyorlardı, ama İngilizler bu hususta da yardım ettiler! 1948’in mayıs ayında manda yönetimi bitip İsrail resmen kurulunca 8 Arap ülkesi İsrail'e savaş ilan etti. BM planında yüzde 55’i Yahudilere, yüzde 45’i ise Filistinlilere ayrılmış olan Filistin topraklarının, yüzde 78’i bu utanç verici savaşın sonunda Yahudilerin eline geçmiş ve Filistinlilere sadece yüzde 22’si bırakılmıştı. Savaşın ardından İsrail giderek büyüdü! Öyle büyüdü ki, kurulduktan 20 sene sonra 1967'de 'altı gün savaşı' denilen tiyatroyla, Filistin topraklarının geri kalan yüzde 22’sini de işgal etti ve Doğu Kudüs’ü tamamıyla kontrolü altına alarak, kendi kurduğu Kudüs belediyesinin sınırlarına dahil etti ve böylece şehrin tamamında hükümranlığını ilan etmiş oldu. Ancak İsrail’in Kudüs’le ilgili uygulamaları bununla sınırlı kalmadı...

1948’den sonra ülkede kalan Filistinlilere vatandaşlık veren İsrail, Doğu Kudüslülere sadece oturma izni verdi. Vatandaşlık hakkı vermeyerek, Kudüs’ten eğitim ya da iş nedeniyle ayrılan Filistinlilerin de oturma haklarını iptal etti. Dahası, işgal ettiği Doğu Kudüs’te nüfus dengesini Müslümanlar ve Hıristiyanlar aleyhine bozmak maksadıyla, 200 bin kişiyi barındıran yeni Yahudi yerleşimlerine izin verdi. İnşa ettirdiği Yahudi yerleşimleriyle Kudüs’ü çepeçevre muhasara altına alarak ve utanç duvarları inşa ederek diğer Filistin şehirleriyle ilişkisini kesti.

Bütün BM kararlarına(!) rağmen İsrail, şehirde yapılmasına izin verdiği yahudi yerleşimleri vasıtasıyla Müslümanları ve Hıristiyanları tecrit ederken, demografik yapıyı Müslümanlar aleyhine değiştirmek ve şehri Müslümanlardan 'arındırmak' için elinden geleni yapıyor. Kudüslüler’e sadece ikamet izni verdiğinden, kısa bir müddet için dahi olsa şehir dışına çıkanların Kudüs’teki oturma izinleri iptal ediliyor, dışarıdan gelen Filistinlilerin de şehre girmesine izin verilmiyor. Ağır vergiler yüklenen Müslümanların evlerini tamir etmelerine ve yeni evler inşa etmelerine izin verilmediğinden, Filistinliler çok zor şartlarda küçük evlerde, kalabalık bir halde yaşamak zorunda kalıyor. Kudüs’te iş imkanı bulamayan gençler tahsil görmek ve çalışmak için şehir dışına çıktıklarında, bir daha şehre girmelerine izin verilmeyebiliyor. Kudüslü Müslüman ve Hıristiyan gençler ve çocuklar ne yeterli eğitim alabiliyor ne de boş vakitlerini değerlendirebilecekleri oyun ve spor alanlarına sahipler. Tarihi mekanların restorasyonu ise maddi imkân olsa dahi çok karmaşık düzenlemelere tabi. İsrail Mescid-i Aksa Hareminin altında ‘arkeolojik ve bilimsel kazılar’ adı altında onlarca galeri ve tünel açmış durumda. Bu tüneller uzun vadede Haremdeki yapıların çökmesiyle sonuçlanabilir ki bu da İsrail’e Süleyman mabedini yeniden inşa etmek için bir fırsat verebilir!

Harem-i Şerif’in içerisinde bulunan Burak Mescidi’nin dış duvarına bitişik Yahudilerin ‘Ağlama Duvarı’ dedikleri

...

Bizler Tevrat'a da İncil'e de inanmış, Hazreti Musa'ya da Hazreti İsa'ya da peygamber olarak iman etmiş Hazreti Muhammed Aleyhisselamın ümmeti Müslümanlarız. Bu yüzden İslam'dan önceki dönemde inşa edilen Hıristiyanlık ve Yahudilik için kutsal sayılan mekanlara da gittik, Hıristiyanların 'hacı' olmak için çabalamalarını da müşahede ettik. Samimi hallerinden dolayı onlar için üzüldük, İslam'la şereflenmeleri için dua ettik...

İnsanlık tarihinin en eski şehirlerinden; kutsal manasına gelen Kudüs'ün günümüzden yaklaşık 6 bin sene evvel kurulduğunu düşündüğünüzde, işte dünyanın kısa tarihi burasıdır diyorsunuz. Bu kutsal şehrin, tarih boyunca çeşitli kavim ve devletler tarafından 40 kez kuşatıldığını, 32 defa yakılıp-yıkıldığını ve 26 defa el değiştirdiğini düşündüğünüzde anlıyorsunuz savaşların sebebini...

Bundan tam bir asır önce Kudüs'ü işgal eden İngiliz General Allenby “Haçlı Seferlerinin artık sona erdiğini” söylerken, bugün siz ne diyorsunuz! Haçlı seferleri bitti mi, yoksa sefere gerek kalmadan elimizle mi verelim hayallerimizi de!..

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.