İş Hayatının Altın Kuralı: Dürüstlük!

Beğen İnşaat’ın kurucusu Remzi Demirci ile Bozkır Yeniköy’deki evinde oldukça samimi bir röportaj gerçekleştirdik.

Şehir hayatını bırakarak doğduğu topraklara yaptığı eve yerleşen Demirci, doğa ile iç içe bir yaşam sürüyor. 70’li yıllardan günümüze Konya’daki inşaat sektörünü, ticaret hayatını konuştuğumuz Remzi Demirci, altın değerinde tavsiyelerde bulundu. Hem yurt dışında hem de yurtiçinde çalışma hayatını yakından tanımış olan Demirci, “Çok çalışmakla, çok zengin olunmaz” dedi.

Kendi ağzınızdan sizi biraz tanıyabilir miyiz?

1947 Bozkır Yeniköy doğumluyum. Çocukluk yıllarımda kalabalık bir köyümüz vardı. 250 hane civarındaydı. Hayvancılık yaptım, çiftçilik yaptım, köyde yapılabilecek işlerin tamamı ile uğraştım. 1970’te Almanya Berlin’e gittim. Birkaç yıl işçi olamadım. 1972’de Berlin’de işçi oldum ve 5 yıl Berlin’de çalıştım. Fakat bir türlü alışamadım Berlin’e, sevemedim. 1977’de Türkiye’ye döndüm ve emlak işlerine başladım. Tabii o zamanlarda köylerden çok göç oluyordu ve parselcilik daha kolaydı. Hemen hemen nereyi parsellersen parselle satılıyordu. O zamanlar şimdiki gibi değildi. İki odalı, üç odalı bir yer yaptığınız zaman, dönemin iyi evlerinden oluyordu. Sadece iki odalı bir ev yapmak, dönemin lüksü sayılıyordu. Böylelikle 1977 yılında inşaat sektörüne adım atmış oldum. İki oğlum üç tane de kızım var. Çocuklarımdan memnunum. Onlar da baba mesleğini seçtiler. Şuanda işleri onlar devraldı ve başarılı bir şekilde sürdürüyorlar. Gurur duyuyorum çocuklarımla.

 

Şehir hayatını geride bırakarak doğdunuz yere, Yeniköy’e yerleştiniz. Bu kararı nasıl aldınız? Hayatınızda ne gibi değişiklikler oldu?

Bir gün buraya bir düğüne gelmiştik. O gün buraya olan sevgim kabardı ve buraya bir ev yapmaya karar verdim ve bu fikrimi oğullarımla paylaştım. Onlar da beni hiç kırmazlar ve baba sen bilirsin dediler. Buraya tek kat bir ev yaptık. Ben buraya gelince bu sefer çocuklar da köye daha fazla heves ettiler ve daha sık gidip gelmeye başladılar. Madem üstüne bir kat daha yapalım dedik ve iki katlıya çıkardık. Her hafta çocuklarımdan birisi mutlaka geliyor. Şuanda keyfim çok yerinde, elhamdülillah çok memnunum. Hanımla birlikte huzurlu bir şekilde vakit geçiriyorum.

İş güç anlamında ben zaten elimi eteğimi çekmiştim. Bizim zamanımız biraz daha gerilerde kaldı. Her işin bir zamanı var deyip, çocuklarıma bıraktım tamamen. Şehrin büyümesi, gelişmesi mutlaka sevindirici şeyler. Fakat diğer taraftan şehirde yaşamak zorlaşıyor. Trafiği, hava kirliliği, kalabalığı, hengâmesi bir süre sonra bezdirici boyuta gelmeye başladı. Şimdi ara sıra birkaç günlüğüne gidiyorum Konya’ya fakat daralıyorum ve çok fazla kalamıyorum. Şehir artık bana fazla stresli geliyor.  Hemen geri buraya dönüyorum. Bağımı yaptım, meyve ağaçlarımı diktim buraya. Havası güzel, suyu güzel. Bir dönem su sorunumuz vardı. Köyümüzün üst kısmına bir su deposu yaptırdım. Şuan ben de o suyu kullanıyorum, köylülerimiz de o suyu kullanıyor. Bir taraftan köylülerime de yardımcı olmaya çalışıyorum tabii ki burada. Köylülerimle aramızda güzel bir ilişki var. Köylülerim tarafından da seviliyorum. Evin önünden geçen selam vermeden geçmez.  Köyüm doğa olarak da çok güzel.

Şehirde yaşamak zorlaşıyor. Trafiği, hava kirliliği, kalabalığı, hengâmesi bir süre sonra bezdirici boyuta gelmeye başladı. Şimdi ara sıra birkaç günlüğüne gidiyorum Konya’ya fakat daralıyorum ve çok fazla kalamıyorum. Şehir artık bana fazla stresli geliyor.  Hemen geri buraya dönüyorum. Bağımı yaptım, meyve ağaçlarımı diktim buraya. Havası güzel, suyu güzel…

Gerçekten köyünüz, doğal güzelliğiyle etkileyici bir yapıya sahip. Her doğal güzelliğin zamanla güzelliğinden bir şeyler kaybetmesi gibi burada da değişen şeyler oldu mu? Eskiden nasıldı köyünüz?

Eskiden köyün bir ucundan arka tarafındaki dağların yamaçlarına kadar üzüm bağları bulunurdu. Çocukluğumda yüz yük üzüm keserdik. Bir ay pekmez kaynatırdık. Üzümden artık usanacak duruma gelirdik. O derece üzüm bağlarına sahipti köyümüz. O dönemlere nazaran şimdi neredeyse eser kalmadı üzümden. Sadece bizim köy değil, artık birçok köyde insanlar eskisi gibi çalışmayı sevmiyorlar, çalışmıyorlar. Geçtiğimiz günlerde burada bir yemek verdik. Sağ olsunlar İlçe Milli Eğitim Müdürümüz, Kaymakamımız da geldiler. Kaymakam Bey’e, “Siz burada insanlara maddi olarak yardım yapıyorsunuz fakat insanlarımız çalışmıyor.” Dedim. O da haklısın dedi. Tabii bu işin espritüel kısmı. Fakat ciddi manada bir çalışmama durumu söz konusu.  Çalışmak isteyene çok iş var. Birkaç kilometre ilerimizde Armutlu köyü var. Yevmiye ye oradan getiriyorum işçiyi. Sarıoğlan’a meşrubat fabrikası yapıldı. Elma, armut, üzüm her ne yetiştirirsen yetiştir alacaklar şuanda. Lakin yetiştirmek gerek! Kaldı ki eskiye nazaran çiftçilik yapmak daha kolay. Artık gelişmiş çapa makineleri, gelişmiş traktörler var.

Peki burada bir gününüzü nasıl geçiriyorsunuz?

Ben birkaç rahatsızlık geçirdim (şikâyet olmasın), uzun süreli yürümek biraz zor oluyor. Ondan dolayı çok fazla yürümüyorum. Burada eski arkadaşlarım var. Akşam ailecek onlara gezmeye gidiyoruz. Onlar bize geliyorlar. Bazen Sarıoğlan’a gezmeye gidiyorum. Cuma günleri Bozkır pazarına gidiyorum. Bazen Hadim tarafına doğru gezmeye gidiyorum. Velhâsıl burada canım sıkılmıyor.  Yazın bahçemle uğraşıyorum. Bahçemin bir kısmında bağ bulunuyor. Elma, armut, kiraz, kayısı, şeftali vb. gibi bu yörede yetişen meyvelerin hepsinden birkaç tane diktim. Kendi tüketeceğimiz sebzemizi yine bu bahçede yetiştiriyorum. Onların bakımlarıyla da zaman geçiriyorum.

İnşaat sektöründe Konya’da uzun yıllar bulundunuz. Sektörü çok iyi tanıyorsunuz. Konya’daki ve ülkemizdeki şehirleşmeyi nasıl buluyorsunuz?

Binalaşma çok hızlı ilerliyor. Şuanda Beğen İnşaat olarak çok fazla sayıda daire üretiyoruz fakat ne satılık dairemiz var ne de kiralık dairemiz var. Ürettiğimiz daireler, seri halde tükeniyor. Yapar yapmaz satılıyor. Bizim gibi çalışan birçok inşaat firması var. Onlarda da durum farklı değil. Günümüzde nüfus çoğaldı. Artan nüfusla birlikte gelişmişlik de bu tüketimin en önemli nedenlerinden birisi. Geçmişe baktığımız zaman, bizim köyde araba olması ihtimal dâhilinde dahi olmayan bir şeydi. Şimdi köyde her kapının önünde bir araba var. Bu gelişmişlik de doğal olarak sektörü yönlendiriyor. Sektör hız kesmeden devam ediyor. Nereye kadar edeceğini zaman gösterecektir. Bizim temennimiz, bu şehirleşme yapılırken sadece betonarme soğuk yapıların yapılması değil, insanlara daha huzurlu ortamların sağlanmasıdır.

İnşaat sektörüne ilk girdiğiniz zamanlar, yani Konya’ya geldiğinizde nasıl bir duygu içerisindeydiniz? O dönemki çalışma hayatı nasıldı?

O günler çok güzel günlerdi. Sabah erkenden işyerime giderdim. Esnaf arkadaşlarımız vardı. Onlarla çok güzel muhabbetler ederdik. İnşaatları seve seve, zevk alarak yapıyordum. Tabii ki gençliğin vermiş olduğu bir enerjiklik ve heves de vardı. 24 saat inşatta dursam, usanmazdım. Bugünlere nazaran kolay kısımları da vardı. Şimdiki gibi prosedürler, resmi işlemler yoktu. Şimdi akşamdan sabaha kanun çıktığı için değişiklikler yapmak zorunda kalabiliyorsunuz. O dönemlerde böyle bir şey yoktu. Konya’ya dönmeden önce arsamı müteahhit e vermiştim ve direkt olarak evime oturdum. Cenab-ı Allah’a hamdolsun, maddi zorluklar hiç yaşamadım.

Almanya’da kalmayı düşünmediniz mi?

Almanya güzeldi ama ben sevemedim Almanya’yı. Biraz umursamaz olursanız, memleket, evlat gibi özlemleriniz yoksa, ya da önemsemeyebiliyorsanız muhteşem bir yer. Fakat bunları önemsiyorsanız orada yaşamak çok zor. O dönem birlikte gittiklerimizden hala orada yaşayanlar var. Kendi vatanımız gibisi yok. Dönüp geldiğim için Cenab-ı Allah’a çok şükür ediyorum. Çoluk çocuk henüz büyümemişken gelmiş olmak beni çok mutlu ediyor. Geçenlerde yurt dışında çalışan bir arkadaşımla görüştüm. Belçika’da yaşıyor. Kızımı Belçikalılara verdim dedi. Oğlum Belçika’dan evlendi dedi. Benim için çok uygun olan şeyler değil bunlar. Bunları ben de yaşamamak için zamanında döndüm. İyi ki de öyle yapmışım. Evet, oradayken para kazanma bakımından cazip görünüyor fakat her şey para demek değildir. Kimse açlıktan ölmez. Ben de işçilik yaptım. Çok şükür bugün bizim firmamızda yüzlerce insan çalışıyor. Ben de zamanında onlardan bir tanesi gibiydim. Cenab-ı Allah çalışana, azmedene nasipte varsa yardımcı oluyor, yolu açıyor. Bu yüzden parayı hayatta ilk sıraya koymamak gerekiyor.

Her şey para demek değildir. Kimse açlıktan ölmez. Ben de işçilik yaptım. Çok şükür bugün bizim firmamızda yüzlerce insan çalışıyor. Ben de zamanında onlardan bir tanesi gibiydim. Cenab-ı Allah çalışana, azmedene nasipte varsa yardımcı oluyor, yolu açıyor. Bu yüzden parayı hayatta ilk sıraya koymamak gerekiyor.

Gerçekten örnek alınması gereken bir azminiz var. Şuanda çalışma hayatının başında olan gençlere, bu tecrübelere dayanarak hangi tavsiyelerde bulunursunuz?

Öncelikle şunu iyi öğrenmek gerekir; Çok çalışmakla çok zengin olunmaz. Yani çok çalışmanız çok para kazanacağınız anlamına gelmiyor. Mutlaka çalışmak gerekir fakat attığın adımları mantıklı atman gerekir. Nerede nasıl ilerlemek gerekli, hangi stratejik adımları atmak gerekli bunları iyi düşünmek ve uygulamak gerekir. İş hayatında dürüst olmak en önemli ilkelerden biridir. Çalıştığın, çalıştırdığın insanların hakkını vermen gerekir. İşçi zaten geçim mücadelesi içerisindeyken, sen bir de o adamın parasını gününde ödemezsen, o adamın hali nasıl olur? Kendi halinin kötü olması sana da yansır, senin işini de layıkıyla yapmaz.

Öncelikle şunu iyi öğrenmek gerekir; Çok çalışmakla çok zengin olunmaz. Yani çok çalışmanız çok para kazanacağınız anlamına gelmiyor. Mutlaka çalışmak gerekir fakat attığın adımları mantıklı atman gerekir. Nerede nasıl ilerlemek gerekli, hangi stratejik adımları atmak gerekli bunları iyi düşünmek ve uygulamak gerekir.

Gençlerimizin çalışmaya hevesli olmaları gerekir. Çalışmaktan başka çare yok. Şuanda belediyelerimizde park ve refüj düzenlemelerinde bayanlarımız çalışıyorlar. Ben onlarla gurur duyuyorum. Hayatta her şey yokluktan gelir. Her kötülüğün anası yokluktur. O bayanlarımız çalışıyorlar, sigortaları var, evlerine ekmek getiriyorlar. O yuva kolay kolay dağılmaz.

Diğer taraftan yola çıkarken temelin sağlam atılması gerektiği unutulmamalıdır. Haramdan tüm gücünle kaçman gerekiyor. Kulağımıza geliyor zaman zaman şu müteahhit batmış diye. Yiyerek, içerek ya da gezerek kimse batmaz. Ne zaman yönünü harama çevirdin, işte o zaman nasıl battığını anlayamazsın dahi.

İlk inşaatınızı nerede yaptınız?

Konya’ya altı yol mevkiine göçtük biz. İlk inşaatımı da Mengene’de yaptım. Mengene mevkiinde benim yapmış olduğum bin civarında daire vardır. Karaman caddesi üzerinde yaptığım çok daire var. Dediğim gibi o zamanlarda inşaatçılık daha kolaydı. Bir yeri parselleyip yol verdiğiniz zaman, hemen satabiliyordunuz. O zamanki şehirleşme buna müsaade ediyordu. Şimdilerde bu şekilde yapılamadığı gibi, bizim o dönemlerde yaptığımız yerler, kentsel dönüşüm kapsamında şuanda yıkılıyor ve 10-15 katlı yerler yapılıyor. Bunun olması da çok normal. İki bin metrekarelik bir arsada tek aile yaşarsa eğer, Konya’daki tüm topraklara dahi ev yapsanız, sığmak mümkün olmayacaktır.

Remzi Bey, çok teşekkür ediyoruz. Eklemek istediğiniz başka şeyler de var mı?

Bahsettiğim gibi yaşamaya devam edip gidiyoruz hamdolsun.  Çok teşekkür ediyorum buraya kadar geldiğiniz için. Başarılar dilerim.