İki taraftan hakemler gerek!

Prof. Dr. Ali Akpınar

 

Hayat düsturumuz Kur’ân, problemsiz bir hayat yaşamamızı hedefler. Ancak insanın olduğu yerde problemler olacaktır. Kur’ân, problemler içerisinde de bizleri yalnız bırakmaz. Onlardan kurtulabilmemiz için kalıcı ve ufuk açıcı çözüm önerileri sunar.

Sözgelimi Kur’ân, huzurlu bir aile yuvasını hedefler. Bunun için, Allah’ın emri Peygamberin kavliyle sağlam bir temel atar yuva için. Nikâh sözleşmesine evet derken taraflar, Allah ve Rasülünün ölçülerine uygun hareket edeceklerinin de sözünü verirler. Ailede herhangi bir problem baş gösterdiğinde, bu problemin sühuletle çözümü için Nisa suresinin 34. Ayetinde aşama aşama çözümler serdedilir.

Öncelikle taraflar, meşru şartlarda Yüce Allah’ın ölçülerini koruyan itaatkâr sâlihlerden olmaya gayret edeceklerdir. Bu durumda problemsiz mutlu bir hayat yaşayacaklardır. Ne var ki aile içinden aile dışından insan ve cin şeytanları boş durmayacak, karı koca arasına fitne-fesat tohumları saçılacak, taraflar birbirlerine karşı kışkırtılacaktır. Bu durumda aynı zamanda bir va’az-mev’ıze kitabı olan Kur’ân’ın va’az/öğüt aşaması devreye girecektir. Hikmetle yuvayı bozmaya yeltenen taraf uyarılacak, sulhe davet edilecektir. Bu aşamadan sonuç alınmazsa, küsüşme dönemi ile taraflar birbirlerini ikaz edeceklerdir. Ardından bir başka terbiye metodu gelecektir. Hassas yerlere ve iz bırakacak şekilde olmayan bir darp aşaması. Bu aşama işin ciddi olduğuna dair önemli bir uyarı sinyalidir aslında. Bu aşamalar aile içinde ve taraflar arasında sır olarak uygulanır.

Aile içinde uygulanması gereken bütün bu aşamalardan sonuç alınmazsa Kur’ân’ın hakemler çağrısı gündeme gelecektir. Ancak bu hakemler asla tek taraflı olmayacak, Kur’ân’ın ifadesiyle erkeğin ailesinden bir hakem ve kadının ailesinden bir hakem olacaktır. Bunlar, yuvayı yıkmayı değil yapmayı hedefleyen, adalet ve hakkaniyet ölçüleri içerisinde sorunların üzerine giden, hakem olma sıfatına haiz ehliyetli kişiler olacak. Bunlar asla tarafgir olmayacak, haktan adaletten ayrılmayacak, dedikodu ehli hiç olmayacaktır. Bütün bu aşamalardan sonuç alınmazsa, artık zorlamaya gerek kalmadan, kardeşlik hukuku zedelenmeden talak/ayrılma aşaması gündeme gelecektir.

Peki, şimdi soralım, toplumun temeli aile yuvasında yaşanan problemlerin çözümünde hangi aşamadan başlanıyor? Birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü, beşinci aşamadan hangisi? Sondan başlanır genellikle. Yapma değil yıkma hedeflenir ve çiğnenir ilahî hükümler. İlk aşamalar hiç kimsenin aklına bile gelmez. Toplumsal problemlerde aynı yanlışı yapmıyor muyuz?

Şimdi küçük bir devlet olan aile yuvasında bu Kur’ân hükümlerini uygulama sahasına koyamayan Müslümanlar, toplumdaki anlaşmazlıklarında Kur’ân’î ilkelere sarılabilir mi? Kolayı yapamayanlar, zoru başarabilir mi? Evet, doğrudur, İslam Tarihinde, Hakem olayının ardından taraflar birbirlerinin kanını dökmeye devam etmişlerdir. Ancak Kur’ân’ın istediği, hakîm olan Allah’ın ahlakıyla ahlaklı hakem/hâkimlerdir.

Hani sulh hayırlı diyordu Kur’ân? Hakem sıfatına haiz adalet-hakkaniyet ölçülerindeki hakemlere müracaat etmek neden hiç kimsenin aklına gelmiyor da hep tarafların tarafgir hakemleri(!) yangına körükle giden açıklamalarla ortalığı toz duman ve yangın yerine çeviriyorlar? Bir kere daha kulak verelim Kur’ân’ın evrensel çağrısına:

Ey İnananlar! Allah'a itaat edin, Peygambere ve sizden buyruk sahibi olanlara itaat edin. Eğer bir şeyde çekişirseniz, Allah'a ve ahiret gününe inanmışsanız onu Allah'a ve peygambere götürün. Bu, daha hayırlı ve netice itibariyle en güzeldir. (4 Nisa 59) O haberi/işi Peygamber'e veya kendilerinden ilim/buyruk sahibi olanlara götürselerdi, onlardan sonuç çıkarmaya kadir olanlar onu bilirdi. (4 Nisa 83)

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.