Hollanda’ya Mevlana Damgası

yazar-45

Geride bıraktığımız hafta sonu Hollanda’ya Mevlana damgası vuruldu desem herhalde abartmış olmam. Uzun bir çalışmanın sonucu Cuma akşamı bini aşkın davetli Amsterdam’ın en güzide yerlerinden biri olan Muziekgebouw aan het IJ salonuna akın etti. Bu güzide insanlar, organizasyon komitesi tarafından özenle seçilmiş insanlardı. Bakan’dan, sivil toplum örgütü temsilcisine, belediye başkanından sanatçısına, bilim adamından kültür elçilerine uzanan bir kulvarı temsil eden isimlerdi bunların hepsi.

Sadece Türkler mi? Elbette hayır.

Davetlilerin önemli bir bölümü Hollandalılar ve Hollanda’da yaşayan diğer kültürlere mensup insanlardan oluşuyordu.

Şair ve yazar Yavuz Nufel’in yazdığı gibi “Türk’ü, Kürt’ü, Laz’ı, Çerkez’i, Ermeni’si Yahudi’si, Süryani’si... Sağcısı, solcusu; inananı, inanmayanı; türbanlısı, başı açık olanı...

Birkaç yıl öncesine kadar sokakta karşılaşmamak için yolunu değiştiren, birbirlerine “Merhaba” demeyi “zul” sayanlar; Temeli, kökü Anadolu topraklarına ait kim varsa oradaydı...

Hakikaten 20 Nisan Hollanda Mevlana etkinlikleri resmi açılışı yıllardır özlemini çektiğimiz bir tabloyu, bir fotografı, bir kompozisyonu sergiliyordu. Bu fotoğraf tarihi bir fotoğraftır. Yıllar boyu konuşulacak, nesiller boyu anılacak bir hatıradır.

Türk tasavvuf musikisi konseri ve sema ayininden önceki bölüm yani kültür ve sanat etkinlikleri bölümünde tatlı bir izdiham yaşandı. Salonun kapasitesinden fazla insan gelmişti, Mevlana’nın “Gel” çağrısına. Salonu genişletmek mümkün değildi. Ancak gönülleri almak mümkündü. Öyle de odu. Hiç kimsenin gönlü kırılmadı. Her şey birbirini tamamladı. Tam bir bayram havası yaşandı.

O akşam yaşananı burada üç beş cümleyle anlatmamız elbette mümkün değil. Ancak bir kaç tesbitle belki o gece hakkında bir fikir vermiş oluruz. Tasavvuf musikisi konseri ve sema ayini yapılırken salondakilerin kendilerinden geçtiklerini görmek insana bambaşka bir duygu veriyordu. Hollanda Adalet bakanı bir ara müziğe kendini kaptırmıştı. Zaman zaman eğilip kulağıma “prachtig” (Muhteşem) bir şey diyordu. Hemen yanıbaşında oturan hanımı ise artık beden diliyle semazenlere sanki eşlik ediyordu. Sol tarafımda oturan Osman Elmacı da kendinden geçmişti bir ara. Bunun gibi yüzlercesi Mevlana’nın ruhaniyetiyle gönüllerindeki kıpırdanmaları açığa vuruyorlardı.

Konya Büyükşehir Belediyesi Başkanı Tahir Akyürek’in herkesi Mevlana’ca Konya’ya davet etmesi ise gönüllerde farklı bir ahenk meydana getiriyordu. Programın bitmesine karşın miletin salondan ayrılışı epey sürdü. Hatta Adalet Bakanı Hisch Ballin’in hanımı şaka olarak ‘bir türlü bizi gönderemedin’ esprisini yaptı.

Sadece Amsterdam mı? Elbette hayır. Ertesi gün Hoorn’da Oosterkerk’te organize edilen ve Hoorn kentinin 650. kuruluş yıldönümü etkinlikleri içine alınan Sema ayininin tadıda bir başkaydı. Çoğunluğu Hollandalı olan misafirlerin Semazenler karşısında şaşkın bakışları hala gözlerimin önünde. Hoorn belediye başkanının Konya belediyesi heyetine, Konya belediyesinin de Hoorn belediyesine verdikleri hediyeler dostluğun en güzel sembolüydü.

Aynı günün akşamı Den Haag’da Julliakerk’te ise bambaşka bir hava vardı. Halk kütüphanesi ile işbirliği halinde yapılan bu organizasyonda Den Haag belediye başkanı adına Süriman asıllı belediye encümen üyesinin yapmış olduğu konuşmada Mevlana ismini Amerika’da duyduğunu ve kitaplarını aldığını söylüyordu. Program sonunda organizatörlere Den Haag belediyesi adına ikinci bir Mevlana programının yapılmasını teklif ediyordu.

Üçüncü gün Hollanda’nın açık hava müzesi olan Zaanseschans’da yapılan gösteri ise görülmeye değerdi. Her milletten turistin olduğu müzede, bir anda sema grubunun etrafı Japon, Çin, Alman, Kore, İngiliz, Hintli ve diğer milletlere ait olan turistler tarafından doluverdi. Onlarca fotoğraf makinesinin, onlarca kamaranın çalıştığını, sema gösterisini kaydedebilmek için adeta birbirleriyle yarıştıklarını seyretmek insan bambaşka bir keyif veriyordu. Çok daha önemlisi Semazenlerin Hollanda’nın sembolü olan Yel Değirmenlerinin önünde sema ederken çekilen fotoğraflarıydı.

Son program Rotterdam’ın Ahoy salonunda gerçekleşiyordu. Ekip artık bir hayli yorulmuştu. Ancak Rotterdam Meram restourantta ikram edilen yemek tüm ekibin yorgunluğunu alıyordu.

Evet üç gün boyunca Mevlana Hollanda’da direk olarak binlere, onbinlere, yazılı ve görsel olarak yüzbinlere anlatıldı. Tabiri caizse Hollanda’ya Mevlana damgası vuruldu. Emeği geçen herkese teşekkürler.

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.