Heyte lek

Haşim Akın

 

            Rabbimiz, Kur'an-ı kerim'de Yusuf suresini Ahsenü'l Kasas (hikâyelerin en güzeli) diye tanımlar. Bu, sadece bazı insanların hayatta yaşadıkları ilginç olayların anlatılması değildir. Bu hikâye, kusursuz bir ahlaki direnişin tanıtımıdır.
            Türlü badirelerden ve ilginç sınavlardan geçen genç Delikanlı Yusuf, bu sefer evinde kaldığı ailenin hanımefendisi tarafından ahlaksız bir teklife muhatap olur. Sınavın sorusu bu kez hiç bilmediği, hazırlanmadığı bir sayfadan gelivermiştir. Ve kendisine çağrı yapılır "heyte lek" hadi gelsene! Yusuf'u (AS) asıl değerli kılan, bundan sonraki günaha karşı direnişi, iffete olan aşkıdır.
            Aslında benzer çağrıya muhatap olanlar sadece Yusuf (AS) değildir. Rabbimiz, Kur'an ı kerim'de bize birer misal olarak sunduğu olaylarda, nasıl davranmamız gerektiğini açık bir şekilde anlatır. Çağıran çağıracak, ama buna direnen de kazanacaktır. Hadis-i şerif, "Hiç bir gölgenin bulunmadığı mahşer yerinde, Arşın gölgesinde gölgelenecek yedi sınıf insandan birisi olarak takdim eder, "Ben Allah'tan korkarım" diyebilen yiğidi.

            İnsanlara ebedi düsturları vazeden Rabbimiz, günaha meyletmeyi yasaklar ve karşılığındaki mükâfatı anlatır. Bu erdemli alışkanlığa da davet eder. Lakin bunun yanında, böyle bir daveti yapmama, yani kimseyi harama çağırmama konusunda da uyarılarını özel olarak sıralar. Hz. Musa (AS) örneğinde açık bir tasvir vardır. Koyunlarını ücret almadan sulayan genç adamı babasının isteği üzerine evlerine çağırmaya gelen kız için, "hayâlı bir şekilde" diye özel bir tasvir yapılır. Bir peygamber kızı, yabancı bir erkeğin yanına nasıl geleceğini bilmekte, yürüyüş adabı konusunda kusur işlememektedir. Yolda giderlerken, rüzgâr kızın kıyafetini bozar. Bu defa genç adam, benzer bir durumda, yabancı bir kızın mahrem yerleriyle gözünü karşılaştırma tehlikesinden emin olmak için önde yürümeye başlar.

            Allah, gözü haramdan sakındırmakla beraber, tesettür emriyle bu çekiciliği ve daveti yasaklar. Tesettür emri, karşı cinse yapılacak davetin kesilmesi, kendini teşhir etmenin yasaklığının en bariz ifadesidir. Zira bütün âlemleri yaratan Rabbimiz, insanın içine koyduğu duyguları çok iyi tanımakta ve onun böylesi bir olumsuz davet karşısında nasıl zikzak yapabileceğini bilmektedir. Bu nedenle herhangi bir cinsin karşı cinse daveti anlamı taşıyacak tüm davranışlar, yasaklanmıştır.
            Mü'mine hanımlar, başörtülerini yakalarının üzerine salacaklar, şartlara uygun bir kıyafet giyeceklerdir. Vakarla evlerinde oturacaklar, çıkmaları gerektiğinde de yürürken ayaklarını yere vurmak ve ses çıkarıcı -uyarıcı- aksesuarlar kullanmak, kırıtarak yürümek gibi çevreye dikkat toplayıcı sinyaller göndermeyeceklerdir.
            Sesine değişik bir cilve vermesi de uygun bulunmaz mesela... Zira bu durum, karşı tarafta olumsuz algılara ve yanlış tavırlara sebep olabilecektir. Konuşmak yasaklanmaz, ama bunun üslubu kontrol altına alınır. 

            Hadisi şeriflerin yasakladığı Mü'mine hanımların koku sürünerek dışarıya çıkması, ilk anda bize biraz garip gelebilir. Ancak bu durumun, karşı cinse bir davet anlamı taşıması göz önüne alındığında, mevzu daha iyi anlaşılacaktır. Bir öğle arası çalıştığım okula bir parfümeri pazarlamacısı gelmişti. Masanın üzerine ürünlerini dizip, reklama başladı. Bir bayan öğretmen, "Ben, erkek parfümlerinin kokusunu, bayan parfümlerinin kokusundan daha çok seviyorum." Dedi. Ben bunun kişisel bir zevk olduğunu düşünecektim ki, araya giren bir arkadaş önce gülüp, sonra da şöyle dedi: "Erkek parfümleri üretilirken, kadının zevkleri, bayan parfümlerinde ise erkeğin zevkleri dikkate alınır." Yani tamamen çapraz zevkler... Böyle olacak ki, cinsler birbirini daha kolay uyarabilsin. Verilecek tek cevap var: "Fidâke ebî ve Ümmî Ya Rasülallah!" (Anam babam sana feda olsun ey Allah'ın Rasülü!)

            Biz sevgili peygamberimizden, bütün peygamberlerin davetlerinde kullandığı ortak bir cümlenin varlığını öğreniyoruz: "Utanmıyorsan, dilediğini yap!" gerçekten büyük bir tehdit. Utanma duygusu, bozulmamış fıtratın ve kaybolmamış "İnsani hissiyatın" en önemli süslerindendir. Çocuklardaki utanma duygusunun yok edilmemesi gerektiğini emir buyuran Allah resulü, utanmanın da en güzel örneğini göstermiştir.

            Şeytan ve avenesi, Müslümanlardan bu iffet ve hayâ duygusunu alınca, onları kendi hallerine bırakıyor olmalı. Zira bunlar kaybolunca, var olanların da çok bir anlamı kalmayıveriyor. Utanmadıktan sonra... Ya Rabbi! sen bizi utanmaz bir nesil ve neslin murisleri olmaktan muhafaza buyur...

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.