Hasret Yüklü Şiirler-4-

yazar-64

Konusu hasret olan şiirler üzerinde durmaya devam ediyoruz. Sevgiliye, anneye, babaya duyulan hasret ve metafizik unsurlar etrafında işlenen hasret şiirleri üzerinde durduk. Ancak şunu belirtmek lazım ki hasret duyulduğu daha doğrusu bu duygunun yöneldiği yerden ziyade iletişimsel bir terimle açıklamak gerekirse, duygunun çıkıs noktası yani kanal da son derece önemlidir. Bunlardan biri de kışlada askerin yazdığı hasret şiiridir. Serdar Sayıl’ın 1982 yılında askerken absisne yazdığı hasret şiiri buna örnek olacak cinsten:

      

Bu yaban elde kaldım, kalalı
Bir mektup yazıp, cevap alalı
Bu asker ocağına dalalı
Hasret denen şeyi öğrendim

Hasret denen şey de sanki ateş
Çekene ise kül olmak düşer
İnsanın içi kan ağlar ise
Bu asker ocağına dalalı
Hasret denen şeyi öğrendim

(Serdar Sayıl-1982)

 

        Şiir dış yapıya verilen –ki oda sadece kafiye oluşturmaktan ibaret kalıyor- önem nedeni ile mana itibariyle zayıf kalmış olsa da konusu bir askerin duyduğu hasreti anlatan güncel bir şiir olması itibariyle buraya alınmıştır.

 

Bir mektup yazıp, cevap alalı
Bu asker ocağına dalalı

 

    Şair yukarıdaki mısralarında sırf “alalı” kelimesindeki seslere uygun ses bulmanın hatırına “askere gitme”yi dalkıçlıkla eşdeğer bir vaziyet şeklinde zavallıca bir tarife düşmesi yukarıdaki iddialarımızı teyit eder cinsten. Üstelik bunun ikinci kıtada göze sokarcasına tekrarı da tam bir facia…

 

    Hasret denen şey de sanki ateş

   İfadesi ise sırf doldurma maksatlı konulmuş ve şiiri yazan sabık askerimizin şiir yazmak için yeterli kültürel altyapıya sahip olmadığını gösterir bir özelliğe sahip…

 

 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.