Halkımın Yeni Çıkanları

yazar-64

       Son birkaç yıldır seçkin okurun da yazarında yayıncının da gündeminde olan bir mesele Edebiyat eserlerinin okunurluğunun aktüel kitaplar ve Harry Potter gibi abur cubur destan devşirmesi maval kitaplarına-bu ifade tamamen bana ait, nasılım?-  göre azlığı… Daha doğrusu gittikçe azalmaya başladığı…

        Ben buna tamamen katıldığımı söyleyemem çünkü öncelikle böyle bir tespitin yapılabilmesi için elinizde üzerinde araştırma yapabileceğiniz kemikleşmiş bir okur kitlesi lazım. Ve inanın bu çok cüzi olan okur kitlesine ulaştığınızda bu kitlenin büyük bir çoğunluğunun sanat değeri olan eserler diğeri bir tabirle edebi eserleri okuduğunu geri kalan kısmının ise, kendilerini geliştirdikleri alanda akademik eserler okuduğunu göreceksiniz ki gerçek okur bunlardır.

     Ben yukarıda bahsi geçen kitapları okuyanları ise sadece hayatının belli dönemlerinde kitap okuyan ya da okuma mazilerinin ve okuma sıklıklarının sadece yeni çıkan eserlere endeksli okuyucular olduğunu düşünüyorum. Onlar için okuyucular tabirini kullandım çünkü, okur, sonuna aldığı geniş zaman eki itibariyle hayatının her devresinde okuyan insanları içine alan bir kelimedir ve maalesef  yalnızca “yeni çıkanlara” endeksli kitap okuyanlara “okur” demek gerçek manada okurlara saygısızlık olacağı gibi aynı zamanda hakarettir de…

       Dolayısıyla edebi eser okuyanların sayısında artama olmasa da tam mana da azalma olmadığı kanaatindeyim.

       Yeni çıkan her şeyi hazırlop yutmaya namzet okuyucuların sayısı ise yeni çıkanlarla birlikte var olan ve yeni çıkanların sayısı uzun bir süre seyrekleşince onlar da seyrekleşen silik bir kitledir. Kimdir bunlar,

       Lise sıralarında öğretmeninin derste işlediği Dünya klasiklerinden ve kendi klasiklerinden bihaber, ama uzun süredir köşeden kestiği kızın elinde gördüğü için ona yaranma adına bu tür kitapları alan  “aynı şeyi okuyoruz ne tesadüf” pozuna yatan sivilceli delikanlı.

      Kendini aydın ve  bilgili göstermeye çalışan yolda yürürken bile kitabın ismi görünsün diye-kitap da Allah bilir ya aldanmama kılavuzu veyahut nihilist ve gay edebiyatına meraklı bir romancının cinsel fantezilerinden oluşan bir kitaptır.-  göğsüne yaslayıp kasıla kasıla yürüyen yüzü boyadan tanınmaz hale gelmiş; mini etek, boyanmış saçlar, kıvırtan yürüyüşlerle ve bir de göğse yaslanan bu kitapla aydınlığın ve çağdaşlığın gereğini yerine getirdiğini düşünmenin verdiği abidane vicdani rahatlık içersindeki hanım ablalar-oysa en çok da abla lafına kızarlar- , Öbür taraftan trende otobüste yolculuk yaparken rastladığımız, elinde yine bu kitapların-kesin istihbarat kitabıdır onlar da- lüzumsuz kalınlığına eşdeğerde, vücut kalınlığına sahip, biraz daha kasılsa oturduğu koltuğu kıracak kudrette, etrafına çok bilgili bir poz verip göz altından emsali dul hanımları yahut üniversiteli kızları süzen, yeni tıraş olmuş; ayna gibi yüzleri parlayanlara aydın deniyorsa kelimenin tam anlamıyla aydın, gıdıklı ve “kabak kafalı” amcalar, bunlara dahil edilebilir. Ben bu tiplere genelde okyanus aşırı ülkelerden sırf  oralardan geldiği için değer atfedilen ve bu tiplerin sadece “okudum” demek için okuduğu kitaplar gibi hilkat garibesi tipler gözüyle baktığımı itiraf ediyorum. Bunlar da öyle değil mi zaten? Dışarıdan gelen-gelenek/alışkanlık noktasında söylüyorum- her şeyi, onu sorgulamadan, onu dogma bilip itaat etmeye dünden yeminli her çıkan modaya göre kitlesel olarak türeyen, ülkemin yeni çıkanları.

       Şimdi bu OKUYUCU  kitlesini göz önüne getirip bunları okur zümresinden çıkarıp yeni bir oranlamaya gidin.

      Elif Şafak’tan duyduğumu/okuduğumu tahmin ettiğim bir ifadeyi aynen buraya-mealen- alıyorum:

      “Edebi eserler her zaman seçkin okurunu bulur.” Bundan kimsenin endişesi olmasın.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.