Geçen yılki zehir

M. Faik Özdengül

Sağolsun okuyucularım olduğumdan daha fazla anlam yüklüyorlar yapmaya çalıştığım çalışmalara. Bu onların güzel görüşleri, dilekleri, temennileri. Oysa hakikat öyle mi? Kimbilir Yaradan’ın kalemi nasıl yazar?

Umarım güzel gönüllü insanların dua ve dilekleriyle göründüğüm gibi olmayı nasip etsin Allah. Hani der ya Hz Pir “ Ya Olduğun Gibi Görün Ya da Göründüğün Gibi ol”. Bu cümleyi yazmak bile anlamından dolayı insanı geriyor. Nasıl zor bir kimya. Kim olduğu gibi görünebilir ki? Eğer Yaratıcı’nın settar ismi olmasa, tövbe atı olmasa kim dayanabilir geçmişine? O yüzden göründüğümüz gibi olmaya duamız. Bize nasıl dua etmemiz gerektiğini de O öğretiyor. Şöyle isteyin diyor: “ Gözümüze ve gönlümüze sevinç verecek eşler nasip et ve bizi Muttakilere rehber kıl”.

Bir yabancı filmden hatırlıyorum şöyle bir cümleyi: Her azizin bir geçmişi, her kötünün de bir geleceği vardır. Hepimiz potansiyel kötü ve potansiyel iyiyiz. Belki de o yüzden bağışlama ve bağışlanma bu denli önemli, kişisel olgunluğumuz açısından. Tasavvuftaki Hüsn-ü zan terimini hep ve sürekli hatırlamak ve hatırlatmak şart hepimize. Kötü zan zaten yasaklanmış. İyi zannetme görev her birimiz için. Birisini kötü bir yerde gördük örneğin. Tasavvufi öğreti onun için çok fazla iyi yorum getirmemizi öğütler. Belki bir alacağı vardır, belki birisini aramak için ordadır, belki, belki, belki…eğer her şeye rağmen çok ortadaysa yanlışlığı yine de her halde yanlış gördüm dememiz öğütlenir. Bu bizim için gerekli. Zira düşündüğümüzün, zannımızın yanlış çıkması küçük bir ihtimal bile olsa tahmin edemeyeceğimiz sonuçlar doğurur. Dedikodu ve gıybetin yasaklanması da benzer nedenlerdendir.

Hani doğunun en büyük şairi Hafız-ı Şirazi ne diyor du: “Hayat dostlarla mürüvvet etmek, düşmanları da idare etmektir”. Düşmanları bile idare etmeyi öneren kültür nasıl olur da kendi aramızda günahları ve yanlışları konuşmayı, gıybet ve dedikoduyu makul görmeyi kabul eder? O zaman kötüler nasıl kendini düzeltir? Nasıl tövbe atına binilir? Hz Mevlana: “Ya Rabbi diyordu iyiler zaten seninle ya kötüler, onlar kime gitsin? Onlara kim sahip çıkacak”.

İnsanların geçmiş ve geleceğini yargılamak ve belirlemek kesinlikle kulun gündeminin dışında kalmalı. Geçmişe kederlenmekten, gelecek için de kaygı duymaktan sana sığınırım diyordu ya Allah’ın Elçisi. Suçlar ve günahlar için de böyle olmalı. Gelecek her birimiz için meçhul. Her birimiz için iyi ve kötü olma potansiyeli taşıyor. Bu meçhule ancak dua ile adım atılmalı. Bu belirsizliğe tolerans geliştirirken, geleceğin kapısının anahtarı ancak dua olmalı. Ya geçmiş? O bizi nasıl bırakır? Onun ipi nasıl kesilir? O da dua. Tövbe. İki dua arasında kısa bir an ömrümüz. Hem kendi geçmişimizi hem de başkalarının geçmişini yargılamak ne büyük iddia. Ya geleceği yargılamak. Şimdiden hem kendimize hem de diğerlerine gelecek biçmek? Kimin yerine geçmek düşünebiliyor muyuz?

Süfyan- Sevri’nin beli büküktü. Sordular neden belin büküldü. Nasıl oldu. Sebebi nedir? Dedi ki: Senelerce kendisinden ilim öğrendiğim, feyz aldığım, eline su döktüğüm hocam imansız göç etti bu dünyadan. O gün belim büküldü.  Tersi örnekler de çok fazla, imanlı olduğu süre neredeyse sadece kelime-i şahadet getirme süresi kadar olan ve şehit olarak ölen insanlar da mevcut.

Hiç kimse salt iyi değil, salt kötü değil. Yargı sadece en adil olanın hakkı. En alim olanın. Geçmiş ve gelecek ikisi de meçhul. Bırakalım meçhul kalsınlar. Geçmiş kış mevsimi toprağın altında kalsın. Gelecek bahar dua ile yeşersin. Hayat iki dua arasında kısacık bir an. Orada yaşansın ve bitsin.

Bütün geçmiştekiler, bu tövbeyle iyileşir. Geçen yıldaki zehir, bu yüzden şeker kesilir.(Mesnevi.5/2224)

www.pozitifdegisim.com

Yorum Yap
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (5)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.