Ey Resul!

Serpil Yalçınkaya

SEVGİLİ PEYGAMBERİMİZ HZ. MUHAMMED MUSTAFA (S.A.V.)’ İN BUGÜN DOĞUM GÜNÜ. BU ŞİİR İÇİME BÖYLECE DOĞDU…

EY RESUL” DİYE SESLENİYORUM SEVGİLİLER SEVGİLİSİNE. SİZLER DE ŞAHİT OLUN KAİNATLA BİRLİKTE, O’NA (S.A.V.) OLAN SEVGİME…

Ey Resul!

Seslensem Sana… Duyarsın biliyorum…

Öyle muhtacım ki Sana, dostluğuna…

Bilirim, Sen yargılamazsın, kızmazsın insanlara,

Bilirim, Sen hatalarıyla da, günahlarıyla da sevgi duyarsın insanlara,

En çok da kimsesizlere, kimseleri olduğu halde kimsesiz kalanlara…

Mahzun, hüzünlü şu başımı yaslasam da mübarek omzuna, doya doya ağlasam hiç konuşmasam da…

Dost anlarmış ya dostun halinden…

Sen zaten anlamıştın da çekilmiştin Hira’ya…

Dinlesen beni konuşmayan dilimden, vaveyla eden gözlerimden,

Ben varım, buradayım, seninle ve de senin yanındayım desen…

 

Suriye, Filistin, Arakan desem,

Sen mübarek dilinden dualar etsen, ben de “amin” desem…

Layık mıyım ki ben Senin dostluğuna,

Ne yapabildim ki oralardaki ümmet adına;

Hiç olmazsa dualarımla gözyaşlarımı döksem…

Belki ben layık değilim ama,

 Sen her haliyle de kabul edensin, merhemsin ya yüreği yanıklara…

 

Neler neler var aslında Sana anlatmak istediğim,

Hangi birini anlatsam, hangi birinden başlasam…

Ama sen sıkılmadan dinlersin; hem  mütebessim,  biliyorum.

Desem ki pek çok kusurum var, kimselere diyemediğim,

Pek çok kusurumuz var Yaradan’a ve Yaradan’ın yarattığına …

Çekiştirilirken bu ümmet sağa sola;

Yalpalarken her türlü mihrakın sarsmasıyla,

Savrulurken esen rüzgârlarla her an boşluğa,

Yolunu bulamamış şaşkınların en önde gidenlerindenim.

Gösterir misin bana da omzundan başımı kaldırınca doğru yolu, kutlu yolu …

Bulamamışken bunca yıldır ben o yolu…

Yargılamazsın biliyorum; demezsin sen, nerelerdeydin bunca zaman…

Ben de bilemiyorum ki hangi yerlerdeydim onca zaman…

 

Oysaki ben kendimi bilemem de  Sen’i bilirim…

Oysaki ben kendime güvenemem de  Sana güvenirim…

Sen yolda koymaz, Sen darda bırakmaz, ışıtırsın köşe bucak en karanlık noktaları…

Korkuları dize getirirsin, aydınlatırsın ruhu, kuşatırsın ferahlatarak…

 

Düzelir miyim diye, bin bir pişmanlıkla, kendime sorarken  ben…

Dostum olmalısın, beni buralarda tek başıma koymamalısın; koymazsın da bilirim ya…

Tutar mısın elimden, düzeltir misin eğrilerimi, eğriliklerimi ya da eğdiklerimi…

Kırıp döktüklerimi ve de incittiklerimi…

Sen zaten bunun için gelmiştin değil mi on dört asır önceden;

Ha önce ha sonra ne fark eder ki…

O zamanda da vardı benden, benim gibilerden; değil mi ya?

Sahi zaman ve mekân önemli midir dostluklarda;

Değildir.. Söylemiştin çünkü sahabelerine “Onlar benim kardeşlerimdir” diye…

Ümit var mı sahiden de bende… Benim gibilerde kardeşiniz olmaya…

Anlatmıştın yüce Kitabımızdan  “Allah’ın rahmetinden asla ümit kesmeyiniz”…diye

Yine aynı ayetten müjdeliyordun ya Sen;

“Şüphesiz ki O, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir."diye,

 Haykırarak gönlü kırıklara, boynu bükük,  zorda kalmışlara…

 

İyi ki varsın Sen, iyi ki…

Durmazdı sızım sızım sızlayan, kanayan yara,

Sen zaten hep dosttun değil mi ki bize hem de bana…

Oysa ben beceremiştim dost olabilmeyi Sana,

“Rabbinize yalvara yakara gizlice dua edin” diyordun ya…

 Ben de dua ediyorum işte;

Sana en çok ihtiyaç duyduğumuz şu anda…

 Hem de Senin buyurduğun gibi  gizlice…

Beni O’na dost olabilenlerden eyle diye… yana yakılayana yakıla…

 

Selametle, ihsanla kalınız.

 

Yorum Yap
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (11)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.