En etkin konuşma!

M. Ali Köseoğlu

Türkiye Yazarlar Birliği’nin güz etkinliklerinde hafta sonunda Prof. Dr. Mustafa Demirci vardı. İslam’ın 4 çağı’nı anlatan Hoca’nın, Osmanlı’nın sona ermesiyle beraber İslam dünyasının etkin gücünün sona erdiğini ifadesi (ifadeden öte durum) oldukça trajikti…

Hoca bir de şunu söyledi: Başbakan Erdoğan’ın son Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’ndaki konuşması, batıya karşı Osmanlı yıkılalı beri İslam dünyası adına yapılan en etkin konuşmaydı.

Ne vardı bu konuşmada?

-Somali’nin feryadını duymayan medeniyetten söz edilemeyeceğini ifade etti Başbakan. Bir damla su için on binlerce çocuğun öldüğünü, ülkede açlık ve sefalet yaşandığını söyleyen Erdoğan, uluslararası toplumu, Somali’de yaşananlara karşı kayıtsız kalmakla suçladı. Somali’de yaşananları, uluslararası toplum için yüz karası olarak nitelendiren Erdoğan, insanlığın test edildiği bu fotoğraf karesiyle yüzleşilmesi gerektiğini söyledi.

-İsrail’in güvenlik için yasak olmasına rağmen fosfor bombası kullandığını, buna karşı BM’nin en ufak bir yaptırımının bulunmadığını, İsrail’e karşı ise en ufak müdahalede hemen yaptırım hesaplarının yapıldığını söyleyen Erdoğan, bunun hesabının sorulması gerektiğini ifade etti.

Bu tarihi sözleri ben de kayıt altında tutmak için -hiç değilse bir bölümünü- yazıma almak isterim.

Başbakan aynen şunları söyledi: İşgal altındaki Filistin topraklarıdır, İsrail toprakları değil. Ne yazık ki İsrail toprakları olduğunu söylemek, tarihle ters düşmektir. Orada Filistin toprakları işgal altındadır. Orantısız güç kullanan İsrail’dir ama yaptırım uygulanmayan yine İsrail’dir. İşgal altındaki Filistin topraklarında uluslararası toplumun tüm çağrılarına karşı devam eden yasa dışı yerleşimler ile Gazze’ye yönelik abluka bu kapsamda en öne çıkan iki husustur. İsrail’i yönetenlerin, gerçek güvenliğin ancak gerçek barışın inşa edilmesiyle mümkün olabileceğini görmeleri gerekmektedir. Buradan bir kez daha İsrail’e seslenmek istiyorum. Barışın yerine ikame edilecek hiçbir şey yoktur. Bugün karşılaştığınız mesele, sadece basit bir ‘güvenlik için barış’ denklemi değildir. Türkiye’nin Filistin devletinin tanınmasına desteği koşulsuzdur. Türkiye, Ortadoğu coğrafyasında barışın hâkim kılınması için her türlü çabayı sarf etmeye hazırdır. Bu bağlamda Arap-İsrail ihtilafının çözüme kavuşturulması, Filistin devletinin tanınması, Filistinliler arası iç uzlaşmanın sağlanması, Gazze halkının maruz kaldığı gayri hukuki ablukanın kaldırılması için bundan böyle de aktif tutum izlemeye devam edecektir.

***

Prof. Mustafa Demirci’nin TYB’deki konuşmasında Türk Tarih Kurumu’na verdiği ödev de manidar. Hoca, bugün Türkiye de dâhil dünyanın pek çok yerinde kullanılan tarih tasnifinin Avrupa’yı merkez aldığını, zihinsel arka planında Hıristiyanlık-Yahudilik ve Aydınlanma felsefesi bulunduğunu belirterek “Bu tasnif sadece Avrupa tarihi ile ilgili konuların düşünülmesine elverişlidir” diyor. Türk Tarih Kurumu’nu da, kendi toplumumuzla çelişmeyen bir tarih tasnifi hazırlayarak ders kitaplarına bunların konulması yönünde çalışmaya davet ediyor.

Bu yazı vesilesiyle, not düştüğümüz çok önemli cümlelerin 2.’si de buydu.

Umalım, hem Başbakan Erdoğan’ın konuşmalarından insanlık gerekli dersi alsın hem de Türk Tarih Kurumu, mevcudiyetinin farkına vararak bu ülke insanına olan ödevini yerine getirsin…

YAZILARDAN YANSIMALAR

MİNİBÜS MESELESİ: Geçtiğimiz hafta yazdığımız yazılara bazı dönüşler oldu. Beyhekim Hastanesi’ne ulaşım için bağlanan minibüslerin, yolcuları yukarı kadar çıkarmak istemediklerini belirtip Minibüsçüler Odası’na ve Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği Başkanı Bekir Duvarcı’ya hassasiyet çağrısında bulunmuştum. Binkonut hatlarından mesul Vedat Özkan, Eski Garaj’da Minibüs Koruma Derneği olarak bir toplantı yaparak şoförleri uyaracaklarını söyledi. Kendisine teşekkür ediyorum. Aynı hassasiyeti diğer hatlardan ve nihayetinde Minibüsçüler Odası’ndan da bekliyoruz.

SONSUZ ŞÜKRAN HADİSESİ: Sonsuz Şükran Köyü ile ilgili yazımızdaki maksat ‘öpücüğün konduğu-konmadığı yanak’ değil, yarın eksikliği hissedilecek şeylerin yapımı için harekete geçilmesini sağlamaktı. 1- KTO Başkanı Selçuk Öztürk’ün son derece beyefendi yapısına ‘halel’ getirecek bir durum olmadığı gibi, ben de bunu ima bile etmedim. 2- Mescit yapımı önerimizi görmeyerek, ‘mescitte ney çalınır mı’ hassasiyeti gösteren okurlarıma teşekkür ediyorum. Yazımdaki o bölümü ‘orijinal mescidinin etrafından ney sesleri de yükselir’ olarak düzeltiyorum. 3- Bir diğer hadiseye de MEVKA’daki dostum Mehmet Akyüz açıklık getirdi. Sonsuz Şükran buluşmalarının organizasyonuna MEVKA tarafından 27 bin TL katkı sağlanmış. Vali Aydın Nezih Doğanda Ajansın başındaki isim olarak bu katkıya onay vermiş. Yani Vali Bey’i yanlarında görmek isteyen belediye başkanına ve yöre halkına bunu da hatırlatmış olalım. Bu açıdan bakıldığında Vali Bey, konuya uzak değil!

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.