Elimizde Hasan Mezarcı kalmadı

Derviş Argun

…..AMA BİZİM ELİMİZDE HASAN MEZARCI KALMADI

 

Eğer birisi yakın tarih çalışması yapıyorsa şahsen benim merak ederek baktığım ilk tarih aralığı 1908/1918 arasıdır. Çünkü bu yıllar, bu gün Ak Partinin de uğraştığı ve yüzyıldır ülkenin başına bela olan ittihatçı yapılanmanın kök salma yıllarıdır. Sistem açısından en muteber tarihçiler, bu yıllar arasını ve hatta 1950 yılına kadarki kısmı kırmızı kaplıklı tarih kitabından kes yapıştır yaparak çalışmasına monte eden tarihçilerdir. Eğer bunun dışında bir duruş sergileyecek ve bilimin bağımsızlığı ve gerçekliği gibi safsata(!)larla kes yapıştıra itiraz edecek olursanız en yakın tarihli örnek olarak, Hasan Mezarcı yanı başımızda durmaktadır.

Hasan Mezarcıyı hatırlamayanımız yoktur. 28 Şubat öncesinin önemli siyasilerinden. 28 Şubatı, 28 Şubat olmadan ait olduğu kurumsal yapıya bulaştırmadan kendi dünyasında yaşamayı becerebilmiş ender bir kişilik. Ortaya koyduğu yakın tarih çalışmalarına o günkü partisinin bile tahammül edemediğini ve Hasan Mezarcı’yı ihraç ederek sisteme teslim ettiğini herhalde unutmamışsınızdır. Oysa bu günlerde Ak Parti hükümetinin uğraştığı ve uğraştırıldığı konuları alt alta yazınca, Hasan Mezarcı’nın ne denli anlamlı çalışmalar yaptığını daha iyi anlıyoruz. Türkiye’yi yabancı bir ülkenin mandası olmaktan kurtaranlar ile Hasan Mezarcı’nın söylemleri takışınca başına gelenleri hep beraber gördük.

Tarih kitaplarında öğretilen manda tanımlamasına hep şaşırmıştım. Manda denince aklıma sizin de aklınıza gelen şey gelirdi. Toplumsal bir hareketle manda kelimesi bana, yan yana hiç uyumlu gelmezdi. Oysa manda kelimesinin Fransızcada kullanılan anlamıyla, Türkçede kullanılan anlamı arasındaki uyumu öğrenince çok da anlamlı gelmeye başladı. Fransızcadaki, kendisini yönetmekten aciz olanların yönetilebilmesi için oluşturulan imtiyaz anlamı ile Türkçedeki geviş getiren canlı karşılığı yan yana getirilince bu kelimelerin oldukça anlamlı olduğu ortaya çıkıyor. Şimdi bu ülkeyi manda olmaktan kurtaran ve kendisini ülkenin mandası ilan eden ittihatçı yapılanma iktidarda olduğu dönem ve gizli iktidar ettiği dönemde dâhil olmak üzere uzunca bir dönemin konuşulmaması gerektiğini söylüyor. Bunu söylerken vatan ve millet menfaatlerini gerekçe olarak ortaya sürüyor. Sürdüğü gerekçelerin alt incelemesinin yapılmasına izinde vermiyor. Yakın tarihimizde ne kadar “verilemeyecek hesabımız yoktur ne yapmışsak vatan için yapmışız” diyen varsa şahsi ilişkilerini bilmem ama söylemlerinde müstetir bir İttihat Terakkicilik vardır. Böyle konuşanları dinleyince sanırsınız ki karşınızda Enver Paşa ya da avenesi var.

1908/1918 arasında her ne kadar ülke topraklarının onda dokuzunu kaybetsek bile biliyoruz ki bu coğrafya herhangi bir ülkenin mandası olamayacak kadar izzetli insanların yaşadığı bir coğrafya. İnsanımızın genetiğinde olmayan bir şeyle suçlanması ve cezalandırılması bu millete yapılabilecek en büyük haksızlıktır. Atılım yapmak ve bu atılımı bağımsızlık ve elde ettiği özgürlüklerle süslemek isteyen bir Türkiye’nin önünde durmaya çalışmak anlamsızdır. Bu ülke kaybetmek noktasında vermesi gereken en büyük zayiatı bundan yüzyıl önce hem de en yükseğiyle vermiştir. Yüzyıl öncenin coğrafi şekillenmelerinin tamamında bu ülkenin adı ve payı vardır. Asya’sıyla, Ortadoğu’suyla, Batısıyla, Afrika’sıyla tüm kıtalarda neredeyse yüz ülke, Osmanlı hâkimiyetinden kurtularak devletleşmiştir. İdari reddi mirasa rağmen, bu topraklarda yaşayan insanlar Osmanlı ile arasına sosyal bir mesafe koymamaktadır. Osmanlının talan edilmesi ile oluşturulan bu yüz devlet ve kaybedilen yedi milyon kilometrekarelik etkinlik, bu toprakların yaşayabileceği en büyük zayiattır.

Bu gün gelinen noktada geri adım talep edenler ya da Tayip Erdoğan’dan duruşunu değiştirmesini isteyenler bu ülke için neyi düşündüklerini de ortaya koymak zorundalar. Dahası kim olduklarını ve kime hizmet ettiklerini belirtmek zorundalar. Legal ya da illegal bir yapılanma iseler bunun adını koymak zorundalar. Halkın tercihiyle yönetimi elde etmiş bir erke, geri adım tavsiyesi, aslında Tayyip Erdoğan’ın on ikiye yaklaştığının en büyük işaretidir. Bizde, körebe oyununda hedefe yaklaşan ebeyi anlamsız gürültülerle kafa karışıklığı oluşturarak hedeften uzaklaştırmaya çalışmaz mıyız?

Onların elinde sağlıklı insanlara kendilerini Mesih gibi zannettirecek ilaçlar halen olabilir. Ama bilsinler ki, bizim elimizde Hasan Mezarcı kalmadı.

 

 

Yorum Yap
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.