Dil-İşgal-İstilâ

yazar-34

Almak… Yanına kazak almayı unutma.Götürmek. Köpeği veterinere alır mısın (götürür müsün)? Çıkarmak (sayı). Ondan beşi al (çıkar). Çalmak, aşırmak.Fethetmek, ele geçirmek.Kabul etmek. Maaşınızın azaltılmasını alır mısınız (kabul eder misiniz)?Katlanmak, tahammül etmek; dayanmak. Ondan çok aldı (çekti).Karşılamak. Bu haberi nasıl alacak (karşılayacak) ?Dinleyip (bir şeyi, birini) ona göre davranmak. Onun sözünü,öğüdünü al (dinle)Sürmek (belirli bir zaman ),(iş, yolculuk). Bu iş bir gün alır (sürer).İşlemek, çalışmak. O telefon madeni para alır (madeni parayla çalışır) mı?İstemek, gerektirmek,. O çok iş alır (gerektirir)Koymak, katmak, ekmek, sıkmak (bir yiyeceğe, içeceğe). Kahvenize şeker alır (koyar) mısınız?Gitmek (taşıtla). Taksi al (taksi ile git).Sapmak (belirli bir yöne).Ölçmek. Hararetimi aldılar (ölçtüler).Yazmak, not etmek.Gibi anlamak. Taşınma niyetinde olduğunuzu alıyorum (anlıyorum).(Köşeyi) kıvrılmak,dönmek. Bu araba virajları iyi alıyor (kıvrılıyor, dönüyor).Tutmak (aşı). Aşı aldı (tuttu).İngilizler-Amerikalılar yukarıdaki yirmi anlam yerine tek bir kelime (take: almak) kullanarak cümleler kuruyorlar. Elbette bu anlamları sağlayacak başka kelimeleri var; ancak, bu bir tek kelimeyi de yerine göre, tüm bu anlamları ifade etmek için sıkça kullanıyorlar. Buradaki yirmi anlam için kullandıkları gibi önüne veya sonuna zarf, edat isim vs ekleyerek yüze yakın başka anlam için de kullanıyorlar. Ve İngilizce sözlüklerde almak (take) kelimesi sayfalarca yer işgal ediyor.Mesela İngilizler-Amerikalılar banyo alırlar (çimmek, yunmak, yıkanmak), mola alırlar (mola vermek), resim alırlar (resim çekmek), yürüyüş alırlar (yürüyüş yapmak, gezmek)… ‘Bize ne, nasıl kullanırlarsa kullansınlar!’ diyeceğiz de, olmuyor. Olmuyor çünkü, cellatlarımızın bizi sürüklediği batılılaşma sürecinde gün be gün, biz de onlar gibi konuşmaya, onlar gibi düşünmeye ve tabi, bunun sonucu olarak da, onlar gibi duygulanmaya ve yaşamaya başladık. Ve bu durum ivmelenerek sürüyor.Biz de artık telefonda sesi alıyoruz (tanımak); sınama tabelasından bir harfi alıyoruz (seçmek); duş alıyoruz (çimmek, yunmak). Daha tuhafı, garsona “bana iki çay alır mısın?” diye sesleniyoruz, “Bana iki çay verir misin” diyecek yerde. Varsa yoksa almak. Bazen de vermek yerine bile almak. Mensup olduğumuz kavmimizi seçmek imkanına sahip değiliz. Bu yüzden de kavmimizle öğünmemiz doğru olmaz. Çünkü, öğünmek makbul olmamakla birlikte, kişi öğünecekse kendi çabasıyla kazandığı bir şeyle öğünmeli. Tüm bunların yanında, ‘Kişi kavmini sevmekle kınanmaz,’ hattâ sevmelidir de. Ve yine bu meyanda biz, kişinin mensup olduğu kavmin meşru gelenek ve göreneklerini koruyup kollamasının, zenginleştirmesinin gerekliliğine inanıyoruz. Buna öyle inanıyoruz ki, bunun ibadet olduğunu düşünüyoruz. Bu düşüncemizin en kolay uygulama imkanı bulduğu alan dil alanıdır. Yani biz, kişinin ana dilini koruyup kollamasının, zenginleştirmesinin ve onu güzel kullanmasının ibadet olduğuna kaniiz. “Biz sizi kavim kavim yarattık; tanışasınız bilişesiniz diye…” ayetini de meseleye bakışımızın delili olarak sunuyoruz. Çünkü tanışmak bilişmek zımnen farklı olmayı işaret ediyor. Farklılıklardan karşıtlıklar üretmek ise ancak haktan batıl çıkarmaktır ve kötü bir iştir; Allah’a (cc) sığınırız. Kendimiz için iyi güzel gördüğümüzü tüm kardeşlerimiz için de isteriz. Türk Türkçe’yi, Kürt Kürtçe’yi, Arap Arapça’yı güzel kullansın; geliştirsin, korusun, kollasın; bundan gocunmayız, bilakis mutlu oluruz. Ancak bütün kavimlerin tek bir kavme dönüşmesi insanlık için bir felâkettir. Meşru olmak şartıyla farklılıkların, kıyamete kadar muhafaza edilmesi lâzımdır. Bu, sadece kavim boyutunda böyle iken; dilin düşünceye ve inanışa (dîne) etkisi düşünüldüğü zaman durum çok daha vahim hale geliyor. Dilimiz işgal, gönül vatanımız istilâ ediliyor. ‘Aslını inkar eden haramzadedir’. Aslını bilmeyen, aslıyla/köküyle irtibatları koparılana ne demeli?Bitirirken, “kendinize iyi bakın” değil, “Allah’a (cc) emanet olun!” diyoruz. Çünkü önceki, Allah’ı unutan unutturan medeniyetin, içinde bu inançsızlık fikrini barındıran ve yüzlerce benzeri gibi dilimize son on yılda girmiş bulunan kelimelerinden terkiplerinden biridir. Biz Müslümanlar bireyin Allah dilemeden bizatihi dileyemeyeceğine inanırız ve yine bu nedenle kendisini bile koruyamayacağını biliriz. Ve biz Müslümanlar ayrılırken biri birimizi Allah’a emanet ederiz/O’na ısmarlarız.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.