DEPREMZEDELERE ZEKAT VERİLMESİ

Nihat Çiftçi

Diyanet'in depremzedelere zekat fetvası ve düşülen şerh
“Zekat, toplumsal dayanışma ve insanların temel ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için farz kılınmış bir ibadettir. Deprem gibi büyük afet zamanlarında toplumun acil ihtiyaçlarının karşılanması son derece önemli hale gelmektedir. Böyle durumlarda diğer bağışların yanında şartlarına riayet etmek kaydıyla zekat yoluyla da yaraların sarılmasına destek olunabilir. Kur’ân-ı Kerim’de, zekatın verilmesi gereken yerler sayılmıştır. Buna göre, dinen verilebileceği kimselere ulaştırılması şartıyla zekat farizası doğrudan ya da her bakımdan güvenilir kişi ve kuruluşlar aracılığı ile yerine getirilebilir.
Yukarıdaki açıklama ışığında, zekatı bir aracı kuruluş vasıtasıyla gönderirken özellikle şunlara dikkat edilmelidir;

a) Bu kuruluşun her bakımdan güvenilir olması,
b) Bu kuruluşun, zekata aracılık ettiğini açıkça taahhüt ediyor olması ve topladıkları zekatların tamamını aynî veya nakdî olarak doğrudan hak sahiplerine teslim etmesi,
c) Zekatın, söz konusu kuruluşun özel "zekat hesabı"na yatırılması.
Öte yandan dinimizde infak, dayanışma ve yardımlaşma anlayışı sadece zekattan ibaret değildir. Dolayısıyla yardıma muhtaç olanlara, zekat dışındaki yardımlarla da elden geldiğince ulaşmaya ve yaralarını sarmaya çalışmak inancımızın bir gereğidir.”

Fetvaya şerh ve ekleme:
{{ Kanaatimce bu fetva çok yalın kalmış ve güncellenmemiş bir karar olmuş.
Çünkü malumunuz, Osman (ra) zamanının son zamanlarına doğru sadece paraların ve ticaret mallarının zekatını vermeyi mal sahiplerine havale edip o mallar için zekat memuru göndermeyeceğini açıklamış ve sebebini de söylemişti. O ana kadar hem batın malların hem zahir malların zekatını zekat memurları toplar ve ayetteki sekiz sınıfa devlet dağıtırdı. Hatta Hanefilere göre, duruma göre devlet başkanı o yılki zekatları bir bölüme de tahsis ede bilir. Temlik etme görevi şahısların değil kurumun görevidir.

Çünkü Allah (cc) Tevbe Suresinde “Onların mallarının zekatını al…” /Tevbe 103 diye Efendimize emretti ve sonra da diğer ayetle nerelere dağıtacağını “Sadakalar (zekatlar), Allah'tan (cc) farz bir dağıtım ve paylaştırma olarak ancak, fakirlere, miskinlere…. “ /Tevbe 60 anlatmıştır.

Alma ve dağıtma işi kurumun işidir. Hatta Yemen'e gönderilen ilk Vali Muaz'ın (ra) Yemen halkından topladığı zekatları Medine'ye göndermesi de bunun başka bir delilidir. Ayrıca Efendimiz'İn (sas) hicretin dokuzuncu yılı görevlendirdiği ve bir kurum haline getirdiği zekat memurluk sistemi ve ayette bu kurumda çalışacakların aylıkları dahi zekattan verileceğinin beyanı başka bir delile ihtiyaç bırakmayacak kadar açıktır. Zekat memurlarını öğretisi ve hediye ve bahşiş almayı yasaklaması bunu yapan sahabeyi azarlayıp o hediye ve bahşişleri de zekata kattırması böyle bir kurumun oluşumunu çok net açıklamaktadır.

Ebu Bekir'in (ra) zekatı devlete vermeyenlerle savaşması da bunun açık bir delilidir. Ayrıca devletin zekatı toplama hakkının olduğu ve verdim diyenlerden dahi tekrar alma yetki ve hakkının olduğu fıkıh kaynaklarımızda açıkça ifade edilmiştir.

En son kaleme alınan ıstılahı fıkhiyye kamusunda da Ömer Nasuhi Bilmen (rh) çok net açıklamıştır.
Ayette geçen sekiz sınıftan 'ğârimin’ler tam bu afetzedeler değil mi? Çünkü bu kelimenin açıklamasında şu görüşlere yer verilmiştir: Abdurrazzak ve İbni Ebi Şeybe ve İbni Ebi Hâtem ve Ebu Eş-Şeyh Mücahid ra dan rivayetle tahriç ettiler. Allah cc nün “Ğârimiyn“ sözü hakkında şöyle dedi: “Kimin eni yanmışsa, sel afeti malını mülkümü alıp götürdüyse ve çocuklarının nafakası için borçlandıysa“ demektir.

İbn-i Ebi Şeybe ve İbnül-Münzir ve İbni Ebi Hâtem ve Ebu Eş-Şeyh, Ebi Cafer'den (ra) Allah (cc) Ğarimiyn sözü hakkında şöyle dediğini tahriç ettiler: “Bozgunculuk ve günah işlemek için değil zorunlu ihtiyaçları için borçlananlardır.”

İbni Ebi Hâtem Mukâtil'den (ra), Allah celle celalühünün Ğarimiyn sözü hakkında şöyle dediğini rivayet etti: “Kan bedeli istenen kişi ve salgına afete uğrayıp her şeyini kaybeden kişidir."
Dürrül-Mensûr Suyuti.
Ahkamül-Kuran Lil-Cassas c.4 s.,328 ( Darül-İhyâüt-Türâsül-Arabi, Muhammed Sadık Kamhavi tahkiki ile.)

Ğarimiyn kelimesi diğer hanefi kaynaklarında da zekatın sarf edileceği sekiz sınıfta zikredilirken borçlu ve çeşitli afetlerle her şeyini kaybeden anlamında açıklanmıştır.
Şerhu Muhtasarittahavi lilcassas C,2 s. 375
El İhtiyar li ta’liylil muhtâr C.1 s.119
Al Binâye Şerhul Hidaye lil Aynî C.3 s.453

Dolayısıyla, resmi devlet kurumları veya resmi sivil kuruluşlar zekat hesabı açar da yatırılan paralara bu zekattır diye beyan etme imkanı sağlarsa ve yatırılan zekatlar ayette geçen sınıflara ve bunlardan Ğarimlere sarf edeceklerse zekatın bu dönemde en iyi verileceği yer afet bölgeleridir. Veya kişinin bizzat kendinin verme imkanı varsa gidip vere bilir veya mahallelerinden birini görevlendirip bizatihi onu göndere bilirler.

İGMG eski DİK ve Avrupa Fıkıh Konseyi Üyesi, Dünya Müslüman Alimler Birliği Kurucu Üyesi, Almanya Fetva Komisyonu Azası Nihat Çiftci

Yorum Yap
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.