Dağıl…

yazar-104

Bizim gibi bozkırda yaşamış olanlar bilir; bazı zamanlar bozkırda ansızın güçlü bir rüzgâr çıkar, tozu dumana katar. Bu yoğun tozla birlikte esen rüzgâra Anadolu insanı dağıl der. Sert esen rüzgâr keteğen dikenlerini, benzer diken ve otları kopararak bir yumak haline getirir. Yumak haline gelen dikenler rüzgârın etkisiyle bozkırın üzerinde yuvarlana yuvarlana hızla gider. Yokuş aşağı bırakılan bir araba lastiğini andırır. Konya yöresinde bilinen ve şimdi anlatacağım hikâyede bu tabiat olayı geçmektedir.

         Bir köyde çobanlık yapan iki arkadaş sürülerini otlatmak için uzak araziye çıkarırlar. Ayrı ayrı bölgelere giden arkadaşlardan biri birkaç saat sonra diğerinin yanına gelir. Etrafta in cin yoktur. Arkadaşının yalnızlıktan sıkılıp kendisiyle sohbete geldiğini sanan çoban onu dostça karşılar. Fakat daha ne olduğunu anlayamadan gelen arkadaşı belinden çıkardığı silahla bir el ateş eder ve onu yaralar. İkinci kez elini tetiğe götürdüğünde;

--- Yapma Kazım, ne istiyorsun benden.

--- Senin karında gözüm var Mehmet. Eskiden beri onu seviyordum ama sana verdiler. Seni öldürüp onu alacam, başka yolu yok.

         O sırada bir dağıl çıkar, bozkırda tek tük dikenler hızla yuvarlanmaya başlar. Mehmet konuşur:

--- Beni öldürürsen yanına kâr kalır mı sanıyorsun? Şu dağıl, şu yuvarlanan dikenler gidip beni öldürdüğünü karım Hatice’ye söyler. Kazım iğrenç bir kahkaha atar ve:

--- Sen kafayı yedin galiba, hiç dikenler, dağıl konuşur mu? Der ve tetiğe basarak Mehmet’i öldürür.

         Aradan 20 yıl kadar geçmiş ve cinayet faili meçhul olarak kalmıştır. Bu süre zarfında Kazım Mehmet’in dul kalan hanımı Hatice’yle evlendi. Çoluk çocuğa karıştılar. O gün Kazım ile Hatice tarlaya çalışmaya gitmişlerdi. Yine böyle bir dağıl çıktı, uzaktan birkaç diken yumağı yuvarlanarak gidiyordu. Kazım ile Hatice arabanın kuytusunu sığındılar. O esnada Kazım kendi kendine güldü. Hatice ne olduğunu sorunca, nasıl olsa yıllar geçti düşüncesiyle;

--- Mehmet’i ben öldürmüştüm. Sırf seni alabilmek için. Ölürken bugünkü gibi bir hava vardı. “Şu dağıl, şu yuvarlanan dikenler beni öldürdüğünü Hatice’ye söyler demişti.” Bayağı aptal adamdı be ha ha ha! Hiç bunlar konuşur mu?

         Hatice hiç ses etmedi ama ilk eşi ile alay etmesi ve haksız yere öldürmesi sebebiyle Kazım’a karşı öfkelenmişti. Mehmet’e olan sevgisi hala kalbinin bir köşesinde saklı duruyordu. “Uyurken kafana kürekle vurup bende seni öldüreyim” diye düşündü ama vazgeçti. Cinayet kötü insanların işiydi. Köye dönünce akrabalarına haber verdi ve Jandarmaya arayarak Kazım’ı tutuklattılar.

         Dağıl ve diken yumağı katili Hatice’ye söylemişti, hem de katilin kendi ağzından. İşte böyle; yapılan hiçbir kötülük karşılıksız kalmıyor. Son dönemde Konya’nın da içinde bulunduğu operasyonlardan anlaşılacağı üzere, kötülük bir yerlerden kendini ifşa ediyor. Dinlemelerden, kamera kayıtlarından, birlikte iş yapıp sonra arası bozulan ortağından, elemanından, rüzgârdan, yağmurdan vs. vs. Burada kurtulduğunu sananlar hesap gününün gelmeyeceğini mi sanıyorlar?

         İyi olalım, iyilik yapalım, temiz kalmaya çalışalım. Ölüm hızla yaklaşıyor…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.